Bir gün, köyün birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer. Eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır. Koşarak gelen sahibi zavallı eşeği kuyunun dibinde bulur.
Sevgili okurlarım,
Bir gün, köyün birinde bir çiftçinin eşeği kör kuyuya düşer. Eşek saatlerce acı içinde kıvranır ve bağırır. Koşarak gelen sahibi zavallı eşeği kuyunun dibinde bulur. Çaresiz çiftçi köylüleri yardıma çağırır.
Köylüler kör kuyudaki eşeği kurtarmanın imkansız olduğuna ve bunun için çalışmaya değmeyeceğine karar verirler. Ve tek çare, kuyuyu toprakla kapatmaya karar verirler. Herkes ellerine aldığı küreklerle etraftan kuyunun içine toprak atar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkerek dibe döker. Bir süre sonra ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükselir ve sonunda yukarıya kadar çıkar. Köylüler kuyudan dışarı çıkan eşeğe çok şaşırırlar.
Ne zaman sıkıntılı bir durumla karşılaşsam hemen bu hikaye gelir aklıma. O zaman sakinleşir, derin derin birkaç nefes alır. Kendimi sorun yerine çözüme odaklar, nasıl bu sıkıntılı durumun üstesinden gelebilirim diye sormaya başlarım kendime.
Hayatın içinde her günümüz tozpembe bir şekilde olmayacak elbette. Kimse biz bu dünyaya gelirken yaşayacağımız ömür boyunca bize dünyada tam anlamıyla mutluluk, dört dörtlük bir huzur olacak sözü vermedi. Dünya her istediğimize, her hayalimize, her hedefimize kavuşacağımız bir yerdir denmedi. Aksine Rabbimiz açlık, korku, sevdiklerimizden ayrılık, mallarımızdan eksiltme gibi imtihanlara tabi tutulacağımızı özellikle belirtti. Bu süreçte bazen yorulacak, bazen bunalacak, bazen sıkılacak, bazen de olumsuzluklar karşısında zorlanacağız. Bazen maruz kaldığımız olumsuzluklardan ötürü sarsılsak da yine de pes etmeden, kendimizi bırakmadan, vazgeçmeden mücadele etmeye devam edeceğiz. Biz bize düşeni ve üzerimize yakışanı yapacağız. Biz sonuçtan ziyade süreçten sorumlu olduğumuzu kendimize devamlı hatırlatacağız. Yaşamının da özeti budur aslında. Sonuç değil sürecin farkında olmak.
Buradan hikayemize dönecek olursak; eşek, karşılaşmış olduğu olumsuz duruma göstermiş olduğu yaklaşım, vermiş olduğu tepkiyle hepimize harika bir öğüt vermiştir. Çaresizliğin her zaman içinde çareyi barındırdığını aklımızın bir köşesine not etmemiz gerektiğine vurgu yapmıştır. Çaresizliğin içinde düşündüğümüz ya da verdiğimiz en kötü karar dahi bizim çaremiz olabilir bunu asla unutmayalım. Her zaman hayatın zorlukları karşısında çözüm odaklı bir bakış açısına sahip olabilirsek eğer ya hasarsız ya da en az hasarla bütün sıkıntıların üstesinden gelmeyi başarabiliriz. Şu bir gerçek ki çaresizlik anları insanın kendine en çok yaklaştığı anlardır. En çaresiz kaldığınız durumları kısaca hatırlayın, göreceksiniz ki en güçlü zamanlarınız bu anlarınızdır.
İnsan unutan bir varlıktır. Bu yaşantımızı kolaylaştırmak için bize sunulan büyük bir nimettir aslında. Yoksa, anlık düşünelim, hiçbir şeyi unutamasaydık hayat ne kadar zorlaşırdı kim bilir değil mi saymakla bitiremeyiz. Sevdiklerimizin ölümü, geçirdiğimiz kötü günler, yaşadığımız hastalıklar, başaramadıklarımız, kaybettiklerimiz gibi liste uzayıp giderdi. Her anını hatırlamayışımız hakikaten büyük bir nimettir. Böylece yeni yeni adımlar atabiliyoruz hayatta her zaman.
Bazen unutan bizlere unuttuklarımızı hatırlatmak gerekir. Bazı hatırlatmalar insanın aleyhine değil lehinedir. Onu üzmek için değil mutlu etmek içindir. Bu hatırlatmalardan biri ve en önemlisi de bugün hem bireysel hem de toplumsal olarak yaşadığımız sıkıntıların, problemlerin, olumsuzlukların asla kalıcı olmadığını her zaman kendimize ve birbirimize hatırlatmaktır.
Hayatın geçiciliği üzerinden meselelerimize bakmış olursak, böyle bir bakış açısını kabul edersek o zaman tabloyu çok net görürüz. Yaşadığımız her zorluk geçicidir. Geçici olan her sıkıntının bir çözüm yolu vardır. Yeter ki soruna değil çözüme odaklanalım. Yeter ki içimizdeki gücü açığa çıkarıp, meselelerle yüzleşmeyi bilelim. Çözüm sonrasında kendiliğinden gelecektir.
Sevgi ve Muhabbetle,