CANAN KAFTANCIOĞLU

Her zaman ve her koşulda öncelediklerim hep İnsan olmuştur. İnsanı hep hayatın merkezine koydum ve onu hak ettiği şekilde adil, hukuki, ilke ve insaf dairesi içerisinde kalarak irdelemeye çalıştım. Bu zamana kadar sapmadığım kanaatinden hareketle yine aynı merkezden bakmaya ve görebildiklerimi de aksettirmeye çalışacağım.

Ülkemiz ve İnsanımızın en temel sorunu özgürlüğün sınırları ama özellikle de özgürlüğün sorumluluğu konusudur. Zaten hep tartışılagelmiş olan özgürlük ve sınırları, özgürlüğün sorumluluğu gibi çok daha elzem bir boyutun önüne geçmiştir.

Ülkem de hakkın, hukukun ve adaletin, herkese için eşit dağıtılması ve herkesin hukuk önünde eşit muamele görmesi en büyük dilek, temenni ve gayretlerim arasında. Bütün bu ilkesel duruş ve düşüncelerimi ifade ettikten sonra, gelelim başlıkta ki mevzumuza.

Evet, özgürlük de bir had ve sınırları olan, bir başlama noktası kadar durak noktası da olan bir eylem. Salt başlangıcını baz alarak, ben istediğimi yazar, söyler ve eyleme geçiririm dediğiniz anda, hukuk devletin de bir bedelinin olduğunun da hesabını yapmak zorundasınız. Zira kimsenin hiç kimseye hakaret ve küfretmek gibi bir hakkı olmadığı gibi, böylesi hovardaca özgürlük alanının olmadığını da kanıksaması gerekmektedir.

Canan Kaftancıoğlu’nun ceza almasına kaynaklık eden twitleri buraya almaktan, buradan da yazmaktan hicap duyduğumun özellikle altını çizmek isterim. Böylesi hakaret, kin, düşmanlık içeren, bir Din, parti ve onların müntesiplerine karşın ağza alınması ve hele hele de bir kadının ağzına alması akla ziyan davranışlar arasındadır.

Bu denli ağır hakaret, küfür ve aşağılayan twit ve yazıları yazıp ve sonradan, bunlar düşüncedir ve düşünceye ceza verilmez gibi bir aymazlığın savunucusu olmak, bambaşka bir garabet olarak karşımızda durmaktadır.

Bütün bunların yanı sıra, bir de mahkemeye heyetini aşağılayan, küçük düşüren, onları kul ve köle olmakla itham eden bir şiir okuyup ve sonra da, ben ne yaptım da ceza aldım gibi açıklanması mümkün olmayan bir yaklaşım ile olayın üzerini örtmeye çalışmak daha başka bir garabet…

Hukuk devletinde, ve hukukun egemen olduğu hiçbir Dünya ülkesin de böylesi yazıların karşılıksız bırakılmayacağı ve bütün bunların bir bedelinin olduğu tartışılır konulardan değildir. Hangi eylemin hangi madde kapsamına ve ne kadarlık bir cezaya denk geldiği elbette hukukun ve hukukçunun alanı olması dolayısıyla onları ehline bırakıyorum.

Ama, gerek usul ve gerekse esasa dayalı bir iki kelam etmemiz gerekecekse eğer, mademki mevzu twit atmak ve madem ki twit atmanın ve twitlerin içerik kıstasları mevcut, o takdir de Canan Kaftancıoğlu’nun twit içeriklerine denk gelen ve hatta çok daha öte içeriğe sahip yazıların müsebbiplerine de aynı muamele yapılmalı ve hukuk herkese eşit davrandığını da göstermelidir.

Her vatandaşın yasalara uymak gibi bir görev ve sorumluluğu varsa; hukuk ve hukukçunun da hukuka uymak, adil, doğru ve eşit bir tavır takınmak gibi yükümlülüğü vardır. Ne hukuk ve ne de hukukçu bu elzem davranıştan azade olmadığı gibi, herkesten çok daha dikkat etmekle yükümlüdür. Karar verme merciin de olan hâkim ve savcıların, üzerinde taşıdıkları yüksek sorumluluk ve devasa vebalin farkında olmaları ve hukukun bir gün kendileri de dahil herkesin tek sığınağı olduğunun farkında olmaları hayati bir konudur.

Her dönem kendi hukukunu doğuracaksa, her dönem kendi adamına zaman ve zemin ayıracaksa ve her dönem kendi adamlarını ve saflarını ayrıştırıp bunu da kamunun her alanına sirayet edecek şekilde belirgin hale dönüştürürse, kaybedenin hepimiz olacağı, ders aldığımız konulardan olması gerekmektedir.

Bizim oğlan bina okur döner döner gene okur anaforu bizim makûs talihimiz olmasın ve bu Millet bu kısır döngüye münasip bir Milletmiş muamelesi yapılmasın.

Ve elbette ve de özellikle, Milletin, kendisi kendisini kurtaracağı bilinci de her fert tarafından samimi şekilde özümsenmiş olsun.

Hayatımızı ve hayati kararlarımızı kendimizin yönetmediği, yönetimdeki kişilerin gözlerine sokarcasına uyanık, bilinçli, diri, etkin ve olaylara hâkim bir Millet olduğumuz bilincini en canlı şekilde gösteremediğimiz sürece, bu hukuksuz kararlar sonucun da daha çok canlarımız yanacağı gerçeğini görmemek olacak şey değildir.