ÇOCUKLUĞUM köy odasında cemiyet içinde geçti. Bir nevi öğrenim merkezi olarak işlerdi.
Büyükler konuşur yaş olarak küçükler dinlerdi. Eğer o sırada ilim sahibi birisi varsa söz hakkı tamamen ona geçerdi ve herkes hem dikkatle hem de hürmetle dinlerdi. Bu hem anlatan kişiye gösterilen bir saygıydı hem de aynı zamanda dile getirilen meseleye yani ilme olan ihtiramdı.
Bu davranış kaçırıldığı zaman hem ortam fesada uğruyor aynı zamanda ilme layık olunmadığı ortaya konulduğu için geri çekiliyor.
Umumi durum bu olmakla beraber elbette her cemiyette olduğu gibi burada da kendini ortaya atan, vara yoğa konuşan, söz kesen, temelsiz söylemlerde bulunup esip savuranlar olurdu.
Dedeme bu adam niye böyle yapıyor diye sorduğumda “Cahil Kararlılığı” demişti.
O vakitler elbette anlayamamıştım. İlerleyen zamanlarda da içinde bulunduğum her türlü toplulukta buna benzer çıkışları hep görüp gözledim.
Ve her defasında yıllar önce dedemin koyduğu bu teşhis aklıma geldi.
…
CAHİLİ CÜR’ETİ demek belki de daha doğru olur.
Merhum dedem nazik bir teşhis koymuştu veya benim anlayabilmem için bu kelimeyi tercih etmişti, bilmiyorum.
Her iki tanımlama da durumu açıkça ortaya koyuyor. Netice değişmiyor yani.
…
ARAPLAR çölde yönünü bilmeyen deveye “Cehel” diyormuş.
Dolayısıyla tamamen bilgisizlik olarak göremeyiz.
Yaşı ileri olabilir, seviyesi yüksek olabilir, zekâsı da muhteşem oranlarda çıkabilir. Hatta alanında uzman bulunabilir ve toplumda saygın bir yer edinmiş bile olabilir.
Okumamış değil okumuş olabilir.
Özet malumatlarla değil uzmanlaştığı alanlarda ön açıcı veriler sunabilir. Ama kabalığın, nobranlığın, içi kof cesaretin yönsüz bırakmış olması nedeniyle istikameti bozulmuş, kıblesini şaşırmış olabilir.
Bu nedenle müzakereye, bilgi teyidine açık olmaz. Sürekli kendi güreş alanına, minderine çekerek sesini yükseltir, gözlerini dışarı çıkacakmışçasına büyütüp tartışma çıkarmaya çalışır.
İlim sessizdir çünkü.
Ciddiyet ve teenni ister. Mevcut bilgilerin köküne gitmeyi, alan araştırması yapmayı, ilk anlamı ile sonradan kazandıklarıyla kaybettiklerini ortaya koymayı icap ettirir. Kıyas gerektirir yani.
Cahil kararlılığında olanlar bu zahmete giremezler zira olgu yerine algıya çalışırlar.
Net konuşamadıklarından mevzudan mevzuya alakası olmasa bile atlarlar. Sırf kendini haklı çıkarabilmek için her türlü manipülatif yöntemlere seri biçimde geçebilirler.
Bu ise onların gerçekten yönsüz olduklarını açığa çıkartır.
Yönsüz olanın ne önü vardır ne sonu… Sadece savurur.
…
CAHİL kararlılığında olanlar kendini eksiksiz ve mükemmel görürler.
Olmayan veya geliştiremediği ama kedince varsaydığı yeteneksizliğini yetenekmiş gibi büyük bir özgüvenle ortaya koyar.
Cehalette cüret perdesini yırtıp her yeri viran eyleyenlerin bilgisi yoktur ancak fikirleri, değişmez kanaatleri vardır. Bu sebeple herkes için konum tespiti yaparak puanlamayı ve küçük düşürmeyi severler.
Gayret ehli olmadıklarından zora gelmezler, her duyduklarına kendisine uygunsa inanırlar ve bunu en küçük bir tereddüt göstermeden savunarak meydanın merdiymiş gibi ortada olmayı severler. Daima başkalarına kusur izafe etmeleri kendilerinin kusursuz olarak bilinmelerini istemelerinden kaynaklanır.
Kibar ve nazik insanlara asla tahammül edemezler. Bunu bir zaaf olarak telakki ettiklerinden ezme ve rezil etme gibi düşmanca duygularını serbest bırakarak zulme yeltenirler.
Yüksek perdeden konuşmak, ahkam kesmek onlar için bunun yoludur.
Cahil cesareti gösterenler menfaatlerine âşık olduğundan tehdit olarak gördüklerine karşı şiddet eğilimli ve acımasız olurlar. Az düşünüp çok konuştuklarından söylemleri daima itham içerir.
Tutkuları sürekli kendilerinden bahsetmektir. Saygınlık beklentilerini bu şekilde karşılamaya çalışırlar.
Gelişmeye, yenilenmeye, değişmeye kapalı olduklarından farklı ve esaslı bilgilere düşmandırlar. Dile getirilmeden boğmak istemelerinin temelinde bu yatar. Bunu yapamadığı bir ortama düşmüşse eğer en kıvrak yetenekleri ilim ehlini görmezden gelmek şeklinde olur.
İşte tüm bunlar sadece bilgisizlikten değil, kabalıktan, yönsüz olmaktan kaynaklanır.
Bir de ilim ehli bunların seviyesine düşmek istemediklerinden kararlılıkları pekişir ve cüretleri de artar tabi.
Kararlılığımızın cehalette değil kanıta dayalı ilimden yana olması niyazıyla…
Ya Selam!