15 Nisan 2023 tarihinden beri memleketim Kahramanmaraş'tayım. İki gündür de Kahramanmaraş’ımızın ilçesi Pazarcık’tayım.Şimdi Pazarcık’tan yazıyorum. Yazımın ilk bölümünde deprem sonrası insanın başını sokacak ev bulma telaşı ve barınma ihtiyacı üzerinde durmuştum.Kahramanmaraş’ta depremin ilk günlerine göre canlılık olduğunu ve hemşehrilerimizinbüyük oranda şehirlerine döndüklerine şahit olduğumu belirtmiştim. Bazı yüksek şiddetli artçı sarsıntıların halkımızı korkuttuğundan bahsetmiştim.

15 Nisan 2023 tarihinden beri memleketim Kahramanmaraş'tayım. İki gündür de Kahramanmaraş'ımızın ilçesi Pazarcık'tayım.

Şimdi Pazarcık'tan yazıyorum.

Yazımın ilk bölümünde deprem sonrası insanın başını sokacak ev bulma telaşı ve barınma ihtiyacı üzerinde durmuştum.Kahramanmaraş'ta depremin ilk günlerine göre canlılık olduğunu ve hemşehrilerimizin büyük oranda şehirlerine döndüklerine şahit olduğumu belirtmiştim. Bazı yüksek şiddetli artçı sarsıntıların halkımızı korkuttuğundan bahsetmiştim.

Yazımızın ikinci bölümünde bazı sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini, bizzat yerinde görmüş olduğum bir konteyner kentteki durumu ve ayrıca Devletimiz tarafından inşa edilen bir köy evi inşaa alanında gördüklerimi anlatmıştım.

Bu yazıda da deprem sonrasında esnaf ziyaretlerimiz ve deprem bölgesinde inşa edilen pratik, yeri geldiğinde prefabrik, yeri geldiğinde konteyner içerisinde hizmet veren işyerleri hakkında bahsedeceğim.

Yazımın en sonunda Bayrama ve Bayram sevinç ve heyecanına ilişkin gözlem düşüncelerimi açıklayacağım.

İlk konudan başlayalım:

Bir şehrin canlılığı ve tekrar eski haline dönmesi için yalnızca konutlar yetmez. Elbette konutların yanında işyerleri ve dükkanlar gereklidir.

Hem Kahramanmaraş merkezde ve hem de Pazarcık merkezde onlarca, yüzlerce prefabrik, konteyner ve tahta barakalar şeklinde dükkan inşa edildiğini ve bir kısmında esnafın hizmet vermeye başladığını bizzat müşahede ettim.

Terziler, berberler, pastaneler, çay ocakları, elektrikçiler ve benzeri esnaf deprem bölgesinde işyerlerine kavuşmuşlardı.

Esnaflar, hallerinden memnun idiler ve bu hususta kendilerine öncülük eden Valisinden Kaymakamına, Müdüründen Belediye Başkanına hepsinden memnun ve müteşekkir idiler.

Bir deprem bölgesinde fırın, market, terzi, berber ve benzeri ihtiyaçlar için işyerleri açık ise hayat vardır ve orası tekrar eski haline gelecek demektir.

Tabi şunu da belirteyim. İşyerleri ve çarşılarda eski canlılık yok. Ancak umut var.

Ben bu umudu deprem bölgesinde bizzat gördüm ve ben de umut duydum.

Tabi esnafların da sorunları da var. Bir an önce kalıcı işyerlerine kavuşmak istiyorlar.

Evet, şimdi gelelim deprem bölgesinde, memleketim Pazarcık'ta Bayram yaklaşırken, hatta bayrama bir gün kalmışken, bayramla ilgili düşüncelerime.

Net olarak söyleyeyim. Deprem bölgesinde Bayram sevinci ve Bayram heyecanı yok.

Bayram geliyor mu, gelmiyor mu insanlar çok farkında değiller.Gönülden değil usulden bir Bayram telaşı var. (Tabi şunu da hassaten belirteyim. Biz mü'minlerbir ay Ramazan orucu tuttuk ve ondan dolayı sevinçliyiz. Elbette bunu bir ezeli Bayram'dan önce ilk Bayram, büyük Bayramdan önce küçük Bayram görüyoruz. Bu nedenle sevinçli ve heyecanlıyız. Biraz önce Bayram heyecanı yok derken kastım Müslümanlar ve oruç tutan mü'minler değil. Biz oruç tutar ve ibadet eder. Ve sonunda Bayram sevinci ve huzuru yaşarız. Elhamdülillah.)

'Ah, nerede o eski Bayramlar.' Bu söz çok bilindik ve klişe bit söz. Ancak deprem bölgesinde bu söz dahi yetersiz kalıyor. Bir örnek vereyim. Eskiden bizim burada, Pazarcık'ta çocukluğunda özellikle ve daha sonraki yıllarda Bayram gelmeden önce evlerde bayramdan 1-2 gün önce hamurlar hazırlanır.Tepsi tepsi, sini sini hamurlar, çörek için fırınlara gönderilir, çörekler pişirilir ve atlılar hazırlanırdı.Hoşaf (komposto) dediğimiz, meyvelerden yapılan tatlılar hazırlanırdı.

Bu bayramda fırına gittim.Hiçbir fırında çörek yapıldığını görmedim.Hoşaf yok. Tatlılar yok. Bayram heyecanını göremedim.

Yarın, nasipse Pazarcık'ta Bayram namazını nerede kılacağımı merak ediyorum. Acaba hangi camide namaz kılınacak? Çünkü buradaki yaklaşık 20-30 caminin bir kısmının yıkık, bir kısmının hasarlı olduğunu biliyorum.Birçok camide namaz kılınmadığını biliyorum. Çadır mescitlerin kurulduğunu biliyorum.Büyük ihtimal yarın çadır mescide bayram namazı kılacağız. Buruk bir bayram, hüzünlü bir bayram, ruhumuz, kalbimiz kırık.

İnşallah, Rabbim bize bir daha böyle felaket göstermesin.Hepimizi korusun ve saklasın. Allah (cc) sevincini dolu dolu yaşayacağımız huzurlu bayramlara bizi kavuştursun. Bize sabretmek düşüyor. Sabretmemiz gerekiyor.

Sabredersek gelecek günlerin çok güzel olacağına inanıyorum. Bizim memlekette söylenir.Bir söz var: 'Gider bir darlık, gelir bir bolluk.'

İnşallah, o bolluk, huzur, o refah günleri gelecek.

İnşallah esenlik günleri gelecek

Dosdoğru yaşayacağımız İslam günleri gelecek.

Bugün de, gelecekte de Allah bizlerin Sırat-ı Müstakim'den ayırmasın.

Herkese hayırlı günler, huzurlu Bayramlar diliyorum.

Yazımın en sonunda bir ayet-i kerime'nin meali ile huzurlarınızdan ayrılıyorum:

"İnsanlar, denenip imtihan edilmeden, 'iman ettik' demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar. Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; keza O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır." (Ankebut Suresi, 2-3)

Not: Bayram namazını bugün çadır mescitte kıldım. Allah kabul eylesin.

Bayram namazını çoğunlukta mahallemizdeki Ökkeş Nevzat Camii'nde kılardım. O Camii depremde hasarlı idi. Depremden sonra yıkılmış. Yeri bomboş duruyor. Camiin olduğu yer yüreğimi hüzünlendirdi.

Hayırlısı olsun.