Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni’nde konuştu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni münasebetiyle bugün bir aradayız. Kültür ve medeniyet mirasımızı yarınlara taşıyan tüm sanatçılarımıza teşekkürlerimi iletiyorum.
"İNSANLARIMIZ ORTAYA KOYDUĞU ÜRÜNLERLE ÜLKEMİZ VE DÜNYAMIZA EŞSİZ ESERLER KAZANDIRIYORLAR"
Türkiye'nin her vilayetinde nice değerimiz mevcut. Bu insanlarımız ortaya koyduğu ürünlerle ülkemiz ve dünyamıza eşsiz eserler kazandırıyorlar. Asli değerlerimize sahip çıkan insanlarımızın her biri esasen yaşayan birer hazinedir. 2008-2022 yılları arasında toplam 67 insanımızı Yaşayan İnsan Hazinesi ilan ettik.
Kültürümüzü yaşatan, geniş kitlelere ulaştıran ustalarımızı rahmetle yad ediyorum. Ödüllerini birazdan takdim edeceğimiz isimleri tek tek söylemek istiyorum. Kendilerine minnettar olduğumuzu özellikle ifade etmek istiyorum. Gösterdiğiniz üstün gayretler için ülkem ve milletim adına teşekkür ediyorum.
"EMEKLE İŞLENEN HER ŞEY SANATTIR"
Aslında gönülle yapılan, alın teriyle üretilen, emekle, sabırla ve göz nuruyla işlenen her şey sanattır. Asli değerlerimize, mirasımıza sahip çıkan, onu yaşatmak, yeni kuşaklara aktarmak için ömür harcayan insanlarımızın her biri de esasen yaşayan birer hazinedir.
"67 MİRAS TAŞIYICIMIZI YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ İLAN ETTİK"
Başlattığımız çalışma neticesinde 2008-2022 yılları arasında toplam 67 miras taşıyıcımızı yaşayan insan hazinesi ilan ettik. Bu kıymetli isimlerin 15'i şaheser niteliğindeki eserlerini bizlere miras bırakarak ebediyete göç etti. Kültürümüzü yaşatan, yeniden yorumlayan ve geniş kitlelere ulaştıran bu ustalarımızı bugün bir kez daha rahmetle yad ediyorum. 2024 yılında da çeşitli alanlarda başarılı eserler vücuda getiren 25 yeni usta ve sanatçımızı yaşayan insan hazinelerimize dahil ettik.
"SANAT DA ZANAAT GİBİ İNSANLIK TARİHİ KADAR DERİN BİR MAZİYE SAHİPTİR"
Evet, dilimizde ustalık, maharet, marifet, beceriklilik anlamında kullandığımız hüner kelimesinin bir anlamı da sanattır. Milletimiz manevi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına sanatkar, maddi ihtiyaçları karşılayan eserlerin ustalarına ise zanaatkar demeyi tercih etmiştir. Sanat da zanaat gibi insanlık tarihi kadar derin bir maziye sahiptir. Millet olarak biz de sanatın birçok dalında tarihin en iddialı eserlerini vücuda getirmek suretiyle asırlar içinde Türk sanatını inşa ettik. Bizim sanat tarzımız tıpkı hayat tarzımız gibi inanç ve düşünce tarzımız gibi millet olmamızı sağlayan temel unsurlardan biridir.
"AŞK KİŞİNİN SEVDİĞİNDE YOK OLMASIDIR"
Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki hattatların kalemleriyle, nakkaşların fırçalarıyla, ustaların çekiçleriyle, ozanların mızraplarıyla yaptıkları dokunuşlar tam bin yıldır bu topraklara milletimizin mührünü, ruhunu, değerlerini nakşediyor. Bir sanat hakkında fikir sahibi olmak için o sanatı var eden ve maharetle işleyen milleti tanımanız icap eder derler. Bakınız hat, tesip, ebru, tarika, minyatür, sedefkarlık, çömlekçilik, çinicilik, dokumacılık, kispet, kaval, tulum, bağlama ustalığı gibi onlarca sanat, iletişim teknolojilerinin yön verdiği bir çağda hala yaşıyor. Hala nesilden nesile aktarılmaya devam ediyor. Bundan ne kadar memnuniyet duysak azdır. Bunun sırrının da şu olduğuna inanıyorum. Allah vergisi maharetlere sahip nice sanatçı üstadımız görüyor ki unutulmaya yüz tutmuş olan değerlerimizi aşk ile ayakta tutuyor. Aşk kişinin sevdiğinde yok olmasıdır. Öyle bugünkü gibi aşk değil. Kişinin sevdiğinde yok olması gerçek aşk bu yüreklerindeki aşkı ellerindeki maharetle birleştiren bu sanatkarlarımızın Rabbim sayılarını artırsın bize yokluklarını göstermesin diyorum.
'TEKTİPLEŞMENİN VARACAĞI YER KÜLTÜRLE ÇORAKLAŞMADIR'
Zenginliğe, çok sesliliğe, farklı geleneklere sahip çıkmak, aynı zamanda maziden atiye köprü kurmak demektir. İster para, ister çıkar, ister ideoloji adına yapılsın, tek tipleşmenin varacağı yer kültürel çoraklaşmadır, çölleşmedir. Biz bir dönem bunun açısını çekmiş, faturasını ödemiş bir ülkeyiz.
Milletine tepeden bakan, kendi değerlerinden, kültüründen adeta tiksinen, batıdan çok batıcı zihniyetin, Türkiye'nin kültür hayatında açtığı yaralar halen kapanmadı. Kültürel inkar politikalarının en büyük zararı maalesef zihinlerde oldu. Bugün Avrupa'nın, Amerika'nın, uzak doğu ülkelerinin müzik listelerini ezbere bilen, sanatçılarını tanıyan ama kendi tarihinden birkaç bestekarın, aşığın, söz ve saz üstadının ismini bilmeyen insanlarımızı gördükçe belli bir döneme damgasını vuran inkar politikalarının yol açtığı tahribatı evet, çok daha net görebiliyoruz. K-pop'u çok iyi bilen ama Cem Karaca'ya, Barış Manço'ya, Neşet Ertaş'a, Kayahan'a ve daha nice bu toprakların sesi, soluğu olan sanat yıldızımıza aşina olmayan gençlerimizi gördükçe elbette endişeleniyoruz, üzülüyoruz, kendimizi sorguluyoruz.
'KAÇIRILAN ESERLERİ GETİRİYORUZ'
Çünkü bizler hemen her alanda insanlık tarihiyle mührünü vurmuş, zengin kültür varlığına sahip bir milletiz. Vatanımızın her köşesinde çeşitli medeniyetlerin izlerini taşıyan eserler, şaheserler, sanat ürünleri bugün de görenleri kendine hayran bırakıyor. Mimari eserlerimizde, musiki geleneğimizde, el işi sanatlarımızda, edebi ve kültürel ürünlerimizde yalnızca mücavir coğrafyamızda değil, dünyada da parmakla gösterilen bir konumdayız. Haklı bir şöhrete sahibiz. Son 100-150 yılda maruz kaldıkları talana, yıkıma ve kültürel soykırıma rağmen ecdat yadigarı eserler, Balkanlardan Afrika'ya, Kafkaslardan Orta Doğu'ya kadar gönül coğrafyamızın dört bir köşesini aydınlatıyor. Daha burada saymaya kalksak saatler alacak nice özgün değerle kültür varlığı ve eserle mücehhez bir ülkeyiz. Tek eksimiz uzun yıllar boyunca elimizin altındaki bu eşsiz hazinenin kadri kıymetini yeterince bilemedik. Değerli misafirler, hükümetlerimiz döneminde attığımız adımlarla bu ihmankarlığa son verdik. Eserlerimizin korunmasını, muhafaza altına alınmasını, restore edilerek tüm insanlığın istifadesine sunulmasını kültür ve medeniyetimizin omuzlarımıza yüklediği sorumluluklardan biri olarak gördük. Ecdadın mamur ettiği şehirlerdeki mimari eserlerimizi ve kültür mirasımızı yaşatmak adına önemli faaliyetler gerçekleştiriyoruz. Vakıflar Genel Müdürlüğü, TİKA, Yunus Emre Ensüsü, Yurtdışı Türkler Başkanlığı gibi kurumlarımızın çalışmalarıyla kültür mirasımızı koruyoruz. Sadece yurt dışında değil, Anadolu'da da saklı bulunan bu kültürel mirasın gün yüzüne çıkarılması için canla başla çalışıyoruz. Bilhassa arkeoloji alanında tarihimizin en yoğun çalışmalarına imza attık. Kazı faaliyetlerimizde 60 yılda tamamlanabilecek arkeoloji çalışmalarını sadece 4 yıla sığdırdık. Yurt dışına kaçırılan binlerce tarihi eserin yerlerini tespit edip bu eserleri tekrar ülkemize getirmek için gerekli çalışmaları hızla başlattık. Böylece toplam 12 bin tarihi eserimizi ait olduğu bu topraklarla milletimizle buluşturduk.