O zat sıradan, kendi halinde bir ateist değildi. Azılı, militan,
holigan, ateşli (Nârî) bir din düşmanıydı. Çoğunluğun din, inanç,
inandığı gibi yaşamak hürriyetini, evrensel temel haklarını
tanımıyordu. İslam’a ve Müslümanlara hakaret ediyordu. Bir sürü
fitne ve fesat çıkartmıştır. Dinsizliğini açıkça ilan etmiş, ölünce
cenazemi camiye getirmeyin, sakın namazımı kılmayın, bir çukur
kazın oraya gömün diye vasiyet etmişti. O, Türkiyenin Salman
Rüşdi’siydi. Hiçbir Müslüman böyle azgın bir din düşmanına sempati
besleyemez. Bazı gafilleri bu konuda uyarıyorum.
**
Maydanoz beyefendi suya sabuna hiç dokunmaz. Küfür ve nifak ile
barış halinde yaşar, keyfine bakar. Tuzu kurudur, geminin lüks
süitlerinden birinde kalır. İyi yer, iyi giyinir, iyi yaşar, ikindi
çayını sarmaşıklı salonda içer. Yanında Bebek keki. Keklerin en
lezzetlisi. Güzel havalarda üst güvertede bir şezlonga uzanır,
Proust veya benzeri birinin çetrefil felsefî romanlarını okur. Tür
olarak latilokumlar fasilesine mensuptur. Şu fâni dünyada geçinip
gider. Öldükten sonra baki kubbede hoş bir seda kalacak ondan.
Dilkeşhâveran makamından…
**
Altın fiyatları bir düşüyor, bir yükseliyor, birileri heyecan
içinde, gülen var ağlayan var. Bunlar bendenizi hiç
ilgilendirmiyor. Çünkü altınım yok. Şu sıralarda, çocuğu olan bir
dostuma çeyrek altın alıvereceğim. Nezdimde en fazla bir gün kalır,
ertesi gün çocuğa takılır. En iyisi bu dünyada altınsız olmak.
Altının kendisi pas tutmaz ama sahibini paslandırır, karartır.
Dehrin ne sefa var sîm ü zerinde/İnsan bırağur hepsini hîn-i
seferinde… Kişi parayı ne kadar çok severse, o nisbette ahlakı
bozulur. Deliler gibi paraya âşık zerperest kimsenin dini
zâhirdedir.
*
Faziletli veya kendisini faziletli zanneden biri, bazı sünnetlere
riayet etmediğim için bendenizi azarlayan bir mektup gönderdi.
Üslubu nazik olmadığı için cevap vermedim. Teşekkür etmem
gerekirdi. Bendenizde bula bula birkaç kusur noksan bulmuş. Bunca
eksiğimi görmemiş.
**
Bayezid kitap fuarındaki imza günüme civar şehirlerden birinde
ikamet eden liseli bir genç gelmişti. Birkaç gence azıcık faydam
dokunabiliyorsa kendimi pek bahtiyar addederim. Başka bir liseli
gence, yanında namaz takken ve dolmakalemin var mı diye sorduğumda
takkesini gösterdi, kalemi evde kalmış, yazılarımı okuduktan sonra
harçlıklarını biriktirmiş, 800 liralık güzel ve kaliteli bir kalem
almış. Cep telefonu iki bin liralıkmış. İslam kaleme büyük önemi
verir. Pahalı cep telefonuna sahip her Müslüman gencin kaliteli bir
kalemi olması gerekir. Param yok, kalem alamam diyene: Cep
telefonuna nasıl para bulup aldıysan, kaleme de bul ve al
derim.
(İkinci Yazı)
İsmi Fütüvvet Mektebi mi Olsa Acaba?
VASIFLI İslam Mektepleri açmadıkça Türkiye Müslümanları selamet
sahiline çıkamayacak ve kurtulamayacaktır.
Vasıflı İslam mekteplerini, eğitim kültürüne ve engin ufuk
genişliğine sahip, sadece vasıflı değil, çok vasıflı süper
Müslümanlar açabilir.
Vasıfsız Müslümanlar vasıflı mektep açamaz.
Şu anda yüz bine yakın camimiz var. Kısa zamanda bir yüz bin cami
daha yapsak kurtulamayız.
İlle de mektep. Nasıl mektep? Vasıflı mektep.
Vasıflı İslam Mektebi ne demektir?.. Kemalist mekteplerden daha
üstün, güçlü mektep demektir. Dünyanın en birinci mektebi demektir.
Kur’anın, Sünnetin, İslam hikmetinin ışığında güçlü ve üstün eğitim
veren mekteptir.
Önce böyle bir mektep açılacak, bir sene eğitim verdikten sonra dış
dünyadan eğitim uzmanları getirilecek, okulu gezecekler,
inceleyecekler ve sonunda şöyle bir rapor verecekler:
“Dünyada bu mektep gibi vasıflı, güçlü, üstün, etkili bir mektep
yoktur. Türkiye Müslümanları büyük bir başarıya imza
atmışlardır.”
Bendeniz burada edebiyat yapıyorum. Edebiyat yapmak kolaydır ama
gerçekleştirmek çok zordur.
Böyle bir mektep açabilmek için dünya çapında, tarih çapında
müteşebbisler, idareciler, eğitim kadrosu olması gerekir. Bizde
bunlar var mıdır?
Bu okulun binası bir mimarlık şaheseri olacaktır… İç dekorasyonu
da… İlk sene yüz veya yüz elli öğrenci ile başlayacaktır. Bu
öğrencileri nereden bulacağız?..
Bu okula müdür olacak zat var mıdır? İdareciler, psikologlar,
öğretmenler, rehberler…
Haydi yüz çocuk bulundu ve başlandı diyelim. Velilerin
baskılarından, lüzumsuz, fuzuli ve zararlı müdahalelerinden nasıl
kurtulacağız?
Bütün küfür ve nifak alemi bu okulu batırmak için seferber
olacaktır. Onlarla nasıl baş edeceğiz?
Deccalperestler hiç böyle bir okulu yaşatır mı?
Tağutîler buna izin verir mi?
Bendeniz, elimde imkan olsa, böyle bir okul açabilir miyim?..
Açarım diye iddia etmiyorum ama ortaya bir ön proje koyuyorum.
Türkiye’de ehliyetli müdür bulunamazsa, İslam aleminde aranacaktır.
Dört beş lisan bilen, ciddî kitap ve ilmî makale sahibi, yüksek
lisanslı doktoralı, tecrübeli, birikimli ağır ve karizmatik bir
zat.
Eton Kolejinin müdürü keşke ihtida etse de onu alsak.
Hayalimdeki bu mektebe FÜTÜVVET İSLÂM MEKTEBİ ismini versek
anlaşılır mı? Yoksa SALAHADDİN EYYUBÎ MEKTEBİ mi desek?
Fransanın meşhur liselerinden birinin ismi LOUIS LE GRAND’tır
(14’üncü Louis). Bizimkisi Kanunî Sultan Süleyman Lisesi
olabilir.
İslamî kesimin içinden böyle bir mektebe dehşetli muhalefet
gelecektir. Elitizm yapmakla suçlayanlar olacaktır.
Köpek sürüsü kadar kafir ve münafık, öğrencileri bozmak için her
türlü hile ve desiseye müracaat edecektir.
Ama ama ama, bu okul bir tutarsa, bir başarılı olursa, bir vasıflı
mezunlar verirse…