HASTALIK yoktur, hasta vardır.Bir tek tıp yoktur, çeşitli tıplar vardır.
HASTALIK yoktur, hasta vardır.Bir tek tıp yoktur, çeşitli tıplar vardır.
Değişmez genel kural: Allah ölüm dışında bütün dertlerin devasını yaratmıştır. Arayıp bulmak gerek.
İnsan, diğer yaratıklar gibi fâni bir varlıktır ve eceli gelince ölecektir. Ölümü durdurmak mümkün değildir.
Modern tıbbın iki çehresi vardır. Hayırlı yüzü, hayırsız şaqi yüzü.
Hayırlı yüzüyle, hastaları tedavi eder, acı ve dert çekenlerin şifa bulması, iyi ve sağlıklı olması için çalışır.
Hayırsız yüzüyle, mafyalaşır, çeteleşir, hastaları müşteri yapar, soyar soğana çevirir.
Son yüz sene içinde ortaya binlerce, belki de on binlerce kimyevî ilaç çıkartılmış, bunlar hastalara bir müddet yutturulmuş, binde 999’unun modası geçmiş, yerlerine başkaları konulmuştur.
Yüz yıl içinde kullanılmaya devam eden şu bildiğimiz Aspirin vardır. O da pek basit ve ucuz bir ilaçtır.
Kimyasal ilaçlar ve tıp cihazları sanayii muazzam bir endüstridir ve vahşi kapitalizm metotlarıyla faaliyet göstermektedir.
Kural şudur: Daha fazla hasta/müşteri, daha fazla hastahane, daha fazla doktor, daha fazla ilaç tüketimi, daha fazla gelir.
Fransız edibi Jules Romains’in Dr. Knock isimli piyesini okumanızı tavsiye ederim. Bunun sinema filmi de yapılmıştır.
Moliere’in Hastalık Hastası (le Malade Imaginaire) adlı piyesi de okunmalıdır.
Tıp etiğinin gölgesinde hastaları tedavi etmek, onlara şifa kazandırmak ne kadar büyük ve şerefli bir hizmet ise, tıbbı alet ederek soygunculuk yapmak, lüzumsuz yere ilaç tükettirmek, hiç faydası olmadığı halde birtakım cihazlara sokmak, gereği olmadığı halde ameliyat yapmak o nispette çirkin bir davranıştır.
Dr. Rasim Küçükusta’nın makale ve kitaplarını lütfen okuyunuz.
Hiç lüzumu olmadığı halde para için ameliyat yaptırmak ahlaksızlıktır.
Yine hiç lüzumu olmadığı halde MR çektirmek, tahlil yaptırmak da öyledir.
Tıbbın başı sağlıklı beslenmektir. Aldıkları besin maddeleri ve meşrubat (içecekler) bine yakın kimyevî maddeyle, koruyucu ile, aroma ve boya ile dolu olan insanların hastalanması çok normaldir.
Soluduğu havada zehirli gazlar ve maddeler bulunan insanlar da sağlıklarını yitirir.
Bir ara Türkiye, dünyada en fazla sezaryen ameliyatın yapıldığı ülkeydi. Bu size anormal gelmiyor mu?
Her şeyin kirlendiği bir ülkede siz tıbbın tertemiz, pîrüpak kalacağını mı sanıyorsunuz?
Gıda maddeleri yapay kimyevî gübrelerle, maddelerle dolu bir toplum sağlık bakımından yere serilmeye mahkum değil midir?
Genetiği değiştirilmiş gıdalar ayakta mı tutar, yere mi yıkar?
Tıbbın, ölümün eşiğinde dediği hastaları (pardon müşterileri) yoğun bakım ünitelerinde tutarak; birkaç gün, birkaç hafta, hattâ birkaç ay daha bitkisel hayatta, komada tutarak yüklü faturalar kesmek tıp ahlakına uyar mı?
Efendi!.. Kendine gel ve beni tıp ve tabib düşmanı olmakla suçlama. Ben tıbbın hayırlı tarafına son derece hürmetkarım ve ona büyük değer veriyorum, hizmetleri için teşekkür ediyor, minnetlerimi sunuyorum.
Bu fakir, ahlaksız tıbbı karşıdır. Tıp mafyalarına, tıp çetelerine karşıdır.
Tıp etiğine uymayan her şeye karşıyım.
Lüzumsuz yere aşırı ilaç tüketilmesine karşıyım.
Lüzumu olmadığı halde ameliyat yapılmasına karşıyım.
Lüzumlu olmadığı halde hastaların veya kendini hasta sananların birtakım acayip cihazlara sokulmasına ve bundan para alınmasına karşıyım.
Tıbbın ticarileştirilmesine, endüstri haline getirilmesine karşıyım.
Tıbben ölmüş kişilere yoğun bakım ünitelerinde işkence yapılmasına karşıyım.
Ucuz, tabiî, fıtrata uygun tıbbın horlanmasına ve devre dışı bırakılmasına karşıyım.
Fransızların “Guerison Miraculeuse” dedikleri, tıbbın açıklayamadığı aniden iyileşmeleri herkes tedkik etmesini öğrenmesini tavsiye ediyorum.
Bunlardan biri son bir yıl içinde Paris’te Creteil hastahanesinde gerçekleşmiştir. Alexis Carrel’in “Lourdes’a Seyahat kitapçığını lütfen okuyunuz.
Doğru, dürüst, merhametli, namuslu, şerefli, fedakar tıbbın ve tabiblerin ellerinden öpüyorum.
Fakir hastalarının vizitesine giden, muayene ettikten sonra reçetesini yazıp yastığın altına koyan, ücret kabul etmeyen, gittikten sonra hasta yakınları reçeteyi açınca içinde ilaç parası bulan, Üsküdar Sultan Tepeli Dr. Sibgatullah beyi rahmetle anıyorum. (Merhum Prof. Ahmet Yüksel Özemre’nin “Hasretini Çektiğim Üsküdar” isimli kitabında geçmektedir. Üsküdar Belediyesi yayınları)
Evet bendeniz tıp düşmanı değilim. Önümüzdeki haftalardan birinde sevgili doktor dostlarımla birlikte kahvaltı edeceğiz.
Kimlere karşı olduğum anlaşılmıştır her halde. Boyları devrilsin!