İslami literatürde cahilin karşılığı okuma yazma bilmeyen değildir.İslami anlayışa göre okuma yazma bilmeyene ümmi, Allah’ı bilmeyene cahil denir. Ben birisine “cahil” diyeceksem bin kere düşünürüm. Çünkü cahil kavramı çok çok ağır bir kavramdır.
İslami literatürde cahilin karşılığı okuma yazma bilmeyen değildir.İslami anlayışa göre okuma yazma bilmeyene ümmi, Allah'ı bilmeyene cahil denir.
Ben birisine 'cahil' diyeceksem bin kere düşünürüm. Çünkü cahil kavramı çok çok ağır bir kavramdır.
Ancak, bir kişi Allah'tan bigane ve dini hususunda da yavan ise, dinden-imandan uzak ise ona cahil diye hitap ederim.
Buna göre bir kimse isterse ordinaryüs profesör olsun, Allah'tan bigane ise, Allah'tan habersiz ise cahildir, hem de zır cahildir.
Kişi, okuma yazma bilmeyebilir, ilmi tarafı olmayabilir. İlmi yönü kuvvetli olmayana, az bilene cahil denmez, ümmi denilir.
Ümmi olmak ayıp değildir. Ben birçok hususta ümmiyim. Yani bildiğim nedir ki şu koca Dünya'da.
'Bilmediklerimi ayağımın altına alsaydım başım göğe ererdi.'İmam-ı Azam Ebu Hanife.
Evet, bu söze katılmamak ne mümkün!
Bilmediklerimiz Dünya'lar kadar büyük. Bu durumda ümmi durumundayız.
Ancak, Allah'ı biliyoruz ve onu içsel olarak duyuyoruz. Bu durumda irfan sahibiyiz ve cahil değiliz. Elhamdülillah.
Kişi isterse tüm kitapları yutmuş ve okumuş olsun, eğer irfan bakımından (arif olmak ve içten gelen vicdani seslere uyanık olmak bakımından) boş ise de cahildir.
Bazı kişiler okuma yazma dahi bilmezler ancak arif kimselerdendir. Arif olmak ve irfan sahibi olmak için okula gitmeye değil, kendi içimize gitmemize gerek vardır.
Rahmetli Annem okuma yazma bilmezdi, irfan sahibi idi. Ümmi idi, ancak asla cahil değildi. Elhamdülillah.
Rahmetli Babam ilkokul mezunu idi. İrfan sahibi idi. Arapça yazar ve Kur'an okurdu. Ümmi de değildi, cahil de değildi. Elhamdülillah.
Günümüzde ümmi olmayanlar çoğunlukta, ancak cahiller de çoğunlukta. Öyle ordinaryüs profesörler vardır, kitapları ve bilgileri yüklenmişlerdir de, kalplerinde irfan namına bir nebze dahi bir duyuş yoktur. İşte onlar ümmi olmasalar da cahildirler.
Kişi aydınlıkta ise sebebi ilim ve irfan sahibi olmasındandır.
Kişi karanlıkta ise ilim sahibi olsa da irfan sahibi değildir ve o haliyle cahildir.
Ben aydınlık ve karanlık, irfan ve cehalet derken, maksadımı esasında böylece açıkladım.
Anlayan anladı.
Şimdi biraz daha farklı açıklamalarda bulunalım ve maksadımızı beş (5) madde halinde sıralayalım.
1-
Fiziki aydınlık ve karanlığı anlamak kolay. Bir mum, bir meşale yakarsın aydınlık olur. Güneş doğar gece biter.
Kalplerdeki aydınlık ve karanlığı nasıl anlayacağız?
Kalplerdeki karanlığı nasıl aydınlığa çeviririz?
Kalplerde haset, iki yüzlülük, kibir ve cimrilik var ise bu karanlıktır. Bunu aydınlığa çevirmek için ilim, irfan, akıl, izan ve vicdan ile hareket etmek şarttır.
2-
"Heva ve nefsini kendine ilah edinmiş olanı gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?" (Furkan Suresi, 43)
Heva ve nefsinin peşinde giden ilimsiz, irfansız herkes karanlıktadır, isterse en parlak, en yüksek ışık veren avize altında otursun. Nefsini ve hevasını ayaklar altına alan derviş gönüllü insanlar aydınlıktadır, isterse zindanlarda olsun.
3-
Umut, güven ve inanç içinde olmak aydınlık, karamsarlık, ümitsizlik ve tükenmişlik içinde olmak karanlıktır.
"Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel" diye çağıran Hazreti Mevlana karanlıktan aydınlığa çağırmaktadır.
4-
Makam ve mevki düşkünü herkes, menfaatçi her insan ve paraya köle olmuş her kul, İslam Dini içinde olduğunu sansa da esasta karanlıktadır. Aydınlatılmaya ihtiyacı vardır.
Bunun ilk yolu, dini yanlış anladığını anlatmakla başlar.
5-
Yıldızlar uzaktadır, ışığını görür, yolunuzu kaybettiyseniz size yol gösterirler.
Fikirlerinden istifade ettiğiniz kişiler de yıldızlar gibidir.
Işığını içinizde hisseder, şaşırdığınız an size yol gösterirler.
Evet, yazı boyunca aydınlık ve karanlık (irfan ve cehalet) üzerine görüşlerimi açıkladım ve en sonunda da beş (5) madde ile daha da farklı bakış açısıyla aydınlık ve karanlık üzerine düşüncelerimi belirttim.
En sonunda şu birkaç mısra ile huzurlarınızdan ayrılıyorum:
Ey Profesör! Hiç düşündün mü hiç, okumak neye dahil.
Okumuşsun da irfan sahibi olamamışsın cahil.
Ey Profesör! Hiç düşündün mü hiç, okumak neyi sağlar?
Bildiklerin bir nokta, bilmediklerin karşında sıra dağlar.
Evet, anladığınız üzere bu mısralarda içsel duyuştan (irfandan) yoksun profesörlere sesleniyorum. İşte o profesörler karanlığın tarafındadır. Biz irfan erleri ise aydınlığın tarafındayız, elhamdülillah.