Türkiye’de Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) adeta konuşulması yasak bir kurumdur. Nedense kimse bu çok önemli kurum hakkında hiçbir eleştiride bulunmaz. Fakat bütün kamu kurumlarında olduğu gibi MİT’inde eleştiriye ihtiyacı vardır.
Türkiye'de Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) adeta konuşulması yasak bir kurumdur. Nedense kimse bu çok önemli kurum hakkında hiçbir eleştiride bulunmaz. Fakat bütün kamu kurumlarında olduğu gibi MİT'inde eleştiriye ihtiyacı vardır. Aksi takdirde kendisini yenileyemez ve geliştiremez.
Eğer MİT'in en önemli görevlerinden birisi olan askeri darbeler karşısındaki rolüne gelirsek ne yazık ki; bu nokta tam bir felakettir. Askeri darbeleri önlemeyi bir tarafa bırakalım askeri darbelerin kotarıldığı merkezlerden bir tanesi MİT karargahı olmuştur. MİT içinden birçok darbeci çıkmış ABD işbirlikçisi bu kişilerle birlikte ülkeyi yangın yerine çevirmişlerdir.
Halbuki hükümete direk bağlı olan bu kurum, önceden darbeleri ihbar edebilseydi Türkiye'yi en az 50 yıl geri bıraktıran askeri darbeler meydana gelmezdi. Son 15 Temmuz 2016 darbesinde de sonuç değişmemiştir. Basında çıkan çok önemli yazıları dahi göremeyen MİT teşkilatı adeta 'ben geliyorum' diyen ve FETÖ tarafından gerçekleştirilen bu darbeyi de önleme konusunda sınıfta kalmıştır.
Belli ki; MİT'in FETÖ yapılanmasına ayıracak eleman bulamadı! Zira bütün tarikat ve cemaatler içinde o kadar çok elemanı var ki; FETÖ için ihbar mekanizmasını çalıştıracak bir istihbaratçı bulamadığı anlaşılıyor. Keza en az FETO kadar tehlikeli olan Sabetaycı ve Mason örgütlenmelere de görevli gönderemiyor. Halbuki bu gizli ve sinsi yapılar; darbelerin en büyük kışkırtıcılarıdır. Ülkemizin kanını emen azınlıklar tarafından meydana getirilmiştir ve Osmanlı Devletinden bu yana ülkemizin en büyük baş belasıdır.
MİT'in bünyesine sızmış darbecileri tespit etmek için 15 Temmuz 2016 FETÖ darbesi çok önemli bir fırsat olmuştur. Umarım gerekli araştırmalar yapılıp FETÖ mensupları tespit edilip kanun önüne çıkarılmıştır. Bu konu çok önemlidir zira MİT içerisinde FETÖ yapılanmasının ne derece güçlü olduğunun bir kanıtı şudur; 15 Temmuz 2016 darbesi, o kadar yayın ve çabaya rağmen MİT tarafından ortaya çıkarılamamıştır.
Bu yayınlardan bir tanesi; darbeden aylarca önce gazeteci Rasim Ozan Kütahyalı tarafından yapılmış ve çok önemli bir uyarıdır. Makalesinde Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki FETÖ yapılanmasına dikkat çeken Kütahyalı; 'Eğer Fetocuları ordudan atarsanız F-16 jetlerini uçuracak pilot bulamazsınız' diyerek çok acı bir gerçeği dile getirmişti.
Bu yazısından dolayı Genelkurmay Başkanlığına çağrılan Kütahyalı'ya usulen bazı sorular sorulmuş fakat nihayetinde yapılan açıklamalarda darbe iddiası ve FETÖ yapılanması inkar edilmiştir. Genelkurmay Başkanlığı bu soruşturmanın üstünü örtüp resmen karartma yapmıştır. Askerler ve MİT teşkilatı bu önemli açıklamayı es geçmişlerdir.
Fakat bir müddet sonra Kütahyalı'nın bir futbol maçı ile ilgili sözlerinden dolayı bu yazar adeta linç edilmiştir. Demek ki darbeleri ihbar etmek boyalı medya kuruluşları için gazetecilik olayı olarak görülmeyip aslında belirli bir kesim için ciddi bir suç olarak görülmektedir. Hükümet ise bu olayın üzerine hiç gitmemiş önemli bir gazetecinin ezilmesine ses çıkarmamıştır. Hiç olmaz ise Kütahyalı'ya bir 'aferin' demeyi bile çok görmüştür.
Kütahyalı'dan çok daha evvel Türk basınında benim yazılarım da yayınlanmıştı. Bugün Gazetesi ve birçok önemli internet sitesinde yayınlamış olduğum bu yazılar ile Fetullah Gülen'in darbe yapmak için hazırlık yaptığını iddia etmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan ile o tarihlerde Başbakan olan Ahmet Davudoğlu'nu ciddi bir şekilde ikaz etmiştim.
Bu yazıların başlığı 'Türk Silahlı Kuvvetlerinde Fetullahçı Yapılanma' ve 'Kamikaze Fetullahçı Darbe' idi. Bu konu ile ilgili olarak daha başka yazılarım da vardı. Fakat direkt olarak darbeyi haber vermesi açısından bu yazıların ve atılan başlıkların önemi çok büyüktü.
Nitekim bir çok kişi ve kurum tarafından bu yazılarımla ilgili tartışmalar açılmıştır. Fakat ne yazık ki konuşmalar daima 'Türkiye'de darbe döneminin kapandığı' şeklinde olmuştur. Böylesine kör gözlü bir medya ve gazetecilerimiz vardır.
MİT teşkilatı da basında çıkan bu tartışmaları görmemiş ve darbeleri önlemek adına gerekli önlemleri almamıştır. Zira 15 Temmuz 2016 darbe sabahı FETÖ mensubu bir helikopter pilotunun MİT binasına gelip 'darbe yapacaklar' ihbarına rağmen ciddi bir reaksiyon gösterilememiştir. Bu ihbarın tek faydası; FETÖ teşkilatı darbe saatini öne çekerek halkın uyanmasına sebep olmasıdır. Eğer sabaha karşı örneğin 04-05 saatlerinde millet uykuda iken darbe yapılsaydı sonuç çok daha vahim olurdu.
Bu durumun Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ne zaman bildirildiğini bilmiyoruz. Erdoğan başka bir kanaldan darbeyi haber aldığını açıklamıştır.
Yapılan ihbarlara rağmen Genelkurmay Başkanlığı da gerekli reaksiyonları gösterememiştir. Yine de Hava Kuvvetleri Komutanlığının yetersiz de olsa bazı tedbirleri alması sağlanmış askeri birliklere 'uçuş yasağı' getirilmiştir. Lakin 15 Temmuz 2016 akşamı ülkemizin altı üstüne gelmiş 250'den fazla şehit ve binlerce yaralı vermek durumunda kalmışızdır.
Elbette MİT yöneticilerine bu soruları sormak her vatandaşın görevidir; 'Devlet size maaş veriyor ki; darbecileri ortaya çıkarıp devletin anayasal düzenini yıkanlara niye tedbir almadınız?' veya 'Neden basında çıkan iddiaların üzerine gidip FETÖ darbesini önlemek için gerekli çalışmaları yapmadınız?'
MİT Başkanı Hakan Fidan, şimdiye kadar görev yapan başkanlar içinde en iyisidir. Bunu FETÖ örgütünün bir operasyon çekerek kendisini tutuklamak istemesi olayından anlayabiliriz. Bununla birlikte darbe tedbirlerini alma konusunda gerekli önlemleri almadığı için diğerleri gibi başarısız olmuştur. Bunun nedenlerini araştırdığımızda şu acı sonuçlar ortaya çıkacaktır:
- MİT teşkilatı içinde Sabetay kökenli ve milletimizin inanç ve değerlerine düşman çok sayıda kişi ve yönetici vardır.
- MİT içinde çalışanlar ve özellikle başkanlar asker kökenli olup istihbarat konusunda başarılı ve esnek çalışma disiplinini gösterememektedir. Çünkü askerlik mesleği; yalan söylemek gibi istahbarat açısından gerekli esnekliği göstermeye uygun değildir. Bütün yönetmelik ve talimatlar belirli kalıplara göre uygulanmaktadır. Halbuki istihbaratçılık çok kıvrak ve becerikli olmayı gerektiren bir iştir. Tiyatro sanatçılarından bile daha kabiliyetli olmayı gerektirir.
- Askerlerdeki sivil otoriteye itaat duygusu çok zayıftır. Çünkü Mecliste yapılan 'İhtimaldir ki; bazı kelleler kesilecektir' anlayışı bütün askerlerin kafasına kazınmaktadır hatta çakılmaktadır. Askeri eğitimde seçilmişlerin atanmış kişilere karşı üstünlüğünü anlatacak bir müfredat yoktur. Sadece 'dostlar alışverişte görsün' misali, anayasal değerler ve hukukun üstünlüğü; usulen yapılmaktadır.Çünkü general ve amiraller kendilerini 'bu vatanın asıl sahibi görüp darbe yapmayı bir görev sayarak' yetişmektedirler. Halkımıza bakış açıları ise son derece kötü ve aşağılayıcıdır. Birçoğu için önce komutanlar sonra halk önceliklidir.
- MİT mensuplarının Sabetaycı örgütlenme ve Mason teşkilatları içerisinde haber alma kaynakları yoktur. Açık istihbarattan elde edilen bilgiler ise MİT içindeki Sabetaycı ve Masonlar tarafından üstü örtülerek değerlendirme dışı bırakılmaktadır. Halbuki bu örgütler ser verip sır vermeyen milletimize düşman çok tehlikeli derin yapılardır.
- FETÖ yapılanması ve Sabetaycı/Mason ilişkileri hala gerektiği şekilde deşifre edilememiş bu örgütlerin elebaşları ve yöneticileri tespit edilememiştir. ABD'nin FETÖ örgütünü yönetip yönlendirmesi açık bir gerçek olsa da bu fitne örgütünün ülkemizin kanını emen Sabetaycı ve Mason gurupları ile işbirliği yapmadığı düşünülemez.
- MİT yöneticileri, bu ülkenin birinci düşmanı olarak 'irticacı' adını verdikleri dini değerlerine bağlı insanları görmektedir. Varını yoğunu, bütün elemanlarını dindar insanların kurup geliştirdiği sivil toplum örgütleri içinde harcamakta gerçek düşmanların ise farkına varamamaktadır. Bu ülkenin asıl düşmanları ise 'Allah'tan korkmaz kuldan utanmaz, Batı değerlerine aşık, kendi değer ve inançlarına düşman' kişi ve kuruluşlardır.
- Ne yazık ki Milli Emniyet Hizmeti Riyaseti (MAH) 1965 yılına kadar ABD'nin etkisi ile yönetilmiş ve şu anki MİT'in ana yapısını oluşturmuştur. MAH elbette ABD'nin Türkiye'de gerçekleştirdiği askeri darbelere karşı koyamazdı. Sivil yöneticilerimiz MİT'in yapısını değiştirme konusunda çok başarısız kalmışlar adeta ABD'nin askeri darbeler için yapmış olduğu çabaları farkında olmadan desteklemişlerdir. Kediye ciğer teslim etmekten farkı olmayan böylesine bir gaflet ancak bizim gibi ülkelerde bulunur.
Bu konuda yazılacak daha çok husus vardır. Fakat MİT konusunu eleştiriye açmak önemlidir ve asla ihmal edilmemesi gereken bir kurumdur. Elbette 15 Temmuz 2016'dan şu ana kadar yapılanları da hatırlamak ve hatırlatmakta fayda vardır:
- MİT artık direk cumhurbaşkanına bağlıdır.
- MİT artık yurtdışında operasyon yapma yetkisine sahiptir.
- MİT elemanlarını artık herkes tanımamaktadır. Hatta birbirlerini bile bilmeyen sadece MİT müsteşarı ve Cumhurbaşkanı'nın bileceği şekilde elemanları vardır.
- Kendi menfaatleri gereği kimsenin MİT'e dava açıp, gizli operasyonları mahkemeye taşımasının önüne geçilmiştir. Kimse farkına vardığı operasyonu ifşa edemeyecektir.
- 'Ödenek yok' denilerek önemli operasyonlar artık askıya alınmamaktadır.
- MİT artık her mahalde silah taşıyabilir, fiziki atakta bulunabilir hale getirilmiştir. Gerekli gördüğü kurumlara girip çıkabilmektedir. Önemli kişileri de sorgulayabilme imkanına kavuşmuştur.
- MİT gerektiğinde tüzel kişiliğe bürünebilmektedir.
- Gerekli görülen örgüt ile konuşup, gerekli mahkumları sorgulayabilmekte hatta gerekirse mahkum takası yapabilecek..
- MİT mensupları kendi ailesine koruma isteyebilmektedir.
- Devlet kurumlardan istediği belgeler alınmaya başlamıştır. Bazı bürokratların işine gelmeyen belgeleri 'kurum açısından gizli' diyerek hukuki kararlara karşı evrak kaçırılamamaktadır.
- Gerektiğinde milli güvenliği tehdit eden her yapı ile irtibat kurabilme imkanı tanınmıştır.
- Hukuki gücü elinde olan savcı ya da askerler, emniyet mensupları, MİT mensuplarını artık tutuklayamayacaklardır. Örneğin yaşanmış olan acı bir örnekteki gibi 'kamyonunu çevirip yere yat' diyememektedir.
- MİT belgesini ifşa edenler hakkında 10 yıl hapis cezası verilebilmektedir.
- MİT mensuplarına göreve giderken hangi silah lazım ise onu kullanma yetkisi verilmiştir.
1983 tarihinde bütün dünyada istihbarat değişirken, MİT teşkilatında 1953 yılının kuralları uygulanıyordu. Nihayet ülke istihbaratının önemi kavranmış ve uygun yasalar çıkarılmıştır. Önce 2014 yılında gerekli bazı değişiklikler yapılmış ve FETÖ örgütü kısmen de olsa deşifre olmuştu. Çıkarılmış olan 694 nolu kanun hükmündeki kararname ile MİT görevlilerine tanınan yetkiler arttırılmıştır. Öyle ki; Özgür Suriye Ordusunda önemli karalar alarak gerekli manevra kabiliyeti sağlayacak kadar istihbaratımız gelişmiştir.
Bir zamanlar ABD ve CIA'den emir alan, askeri darbelerde görev alan MİT yabancı istihbarat teşkilatlarına karşı operasyon düzenleyecek düzeye getirilmiştir. Şimdi ise bu millete hizmet etme sırası gelmiştir. Akeri vesayet unsurlarına ve darbeci generallere hizmet eden bir MİT mensuplarına bu vatanda yer yoktur, vesselam…