10 Ekim 2015’te Ankara’da yapılan “Barış Mitingi” öncesi Ankara Garı’nda 102, 17 Şubat’ta yine Ankara’nın en işlek caddesinde Genelkurmay’ın hemen yanında 29 kişi can verdi.
Ankara beş ayda üç kez kalbinden vuruldu. Bunlardan ilki 10 Ekim 2015’te Ankara’da yapılan “Barış Mitingi” öncesi Ankara Garı’nda 102, 17 Şubat’ta yine Ankara’nın en işlek caddesinde Genelkurmay’ın hemen yanında 29 kişi can verdi. Dünkü Kızılay saldırıda ise son açıklamalar göre 37 can hayatını kaybetti.
Son saldırının hedefi insanların dostlarıyla, arkadaşlarıyla ve yakınlarıyla alış veriş yaptığı ve toplu ulaşımın merkezi (metro ve otobüs ulaşımının dağılım alanı) dağıtım yeridir. Dolayısıyla hedef doğrudan sivillerdir. Diğer yandan Kızılay, Ankara’nın simgesidir, kanlı eylemi gerçekleştirdikleri yer Başbakanlığa, Milli Eğitim Bakanlığı’na yakın bir bölge. Aynı zamanda Güvenpark’a yakın yerde Çevik Kuvvet polisleri de bulunuyor...
Henüz bu kanlı, alçak eylemi hangi terör örgütünün yaptığını
bilmiyorum.
Ancak kullanılan yöntem ve teknik bakımından ilk veriler PKK ve
onun yan fason örgütleri tarafından gerçekleştirildiğini
göstermektedir. Hattı zatında KCK ve onun alt yapıları PKK, PYD,
TAK ve YPG gibi yapılar ile Suriye’deki vekâlet savaşçıları ve
onların patronları arasında doğrudan bir ilgi olduğu aşikârdır.
Zamanlama olarak da Cumhurbaşkanının Azerbaycan ziyareti öncesinde olması Azerbaycan üzerindeki Rus-İran baskısı ve Azeri enerji aktarımı bağlamında atılacak adımları engelleme olarak değerlendirilebileceği gibi Suriye ve Irak’ta ki gelişmelerde Türkiye’nin etkinliğini azaltmaya dönük adımlar boyutu da vardır. Ancak son terör eyleminin sivil insanları hedef alması daha çok toplumu sindirmeye ve dikkatleri başka yöne çekmeye dönük olması PKK’nın güneydoğudaki devletin kamu güvenliğini sağlamaya dönük çalışmaları sekteye uğratmak ile ilgili olduğu açıktır. PKK stratejisi bir taraftan hendek savaşını Nevruz öncesinde Güneydoğu’da daha geniş alana yaymaktır. Nitekim Cizre, Nusaybin ve Surdan sonra Yüksekova, Şırnak ve Nusaybin’de benzer şekilde kurtarılmış alan ilan etmeye devam etmektedir. Buralarda birçok yöntemi kullanarak (çocuk ve kutsal değerleri kullanarak, halkı provoke ederek) devlet ile halkı karşı karşıya getirmeye çalıştı ise de bunu başaramadı. Şimdi ise dikkatleri Ankara’daki bu tür iç ve dış kamuoyunda etki oluşturacak bombalı saldırılarla da batıda yıldırma stratejisi uygulamaktadır. Ayrıca devlete toplumsal desteğin kesilmesi arzulanmaktadır. Güneydoğuda ise yaygın çatışma stratejisi uygulayarak süreklilik içinde devletin hata yapıp halkın desteğini sağlamayı amaçlamaktadır.
Devletin ise PKK ve benzer yapılara karşı her gelişen olaya dayalı olarak stratejisini revize etmeye ihtiyaç olduğunu bu olay göstermektedir. İlk önce Ankara’nın hedef seçilmesi ve burada patlamaların gerçekleşmesi hala istihbarat da sıkıntıların olduğunu göstermektedir. Ayrıca bu tür kritik noktalarda hala sokak sokak güvenlikle ilgili zafiyetler olduğu aşikârdır. İkinci olarak Güneydoğudaki Operasyonlarda zaman kavramını örgütün kendi lehine kullanmasına fırsat vermemek gerekmektedir. Hendek ve sokak savaşlarını kendi dinamikleri içinde çok kısa sürede tamamlayıp bölgede kamu güvenliği sağlanmalıdır. Türkiye’nin vekâlet savaşları üzerinden Suriyelileşmeye dönük çalışmaların olduğu bir süreçte odaklanmayı tek bir hedefe indirmek gerekmektedir. Hem sınır güvenliği hem de şehirlerdeki güvenlik bu bağlamda öne çıkmaktadır.
Acımız büyük toplum olarak terörün bir insanlık suçu
olduğunu söyledik, yazdık, kimseye anlatamadık. Sakın yılgınlığa
düşmeyelim, evlerinize kapanmayalım. Soğukkanlı toplumsal olarak
haykıralım: “Terör nereden gelirse gelsin insanlık
suçudur!” Unutmayalım, terörün iyisi, kötüsü yoktur...
Bırakalım ideolojik çatışmaları, siyasal kavgaları, birlik olalım.
Dinimiz, ırkımız, mezhebimiz, inancımız, rengimiz, dilimiz ne
olursa olsun, teröre geçit vermeyelim