Bu saldırı, ABD'nin daha geniş bir çatışmaya sürüklenme isteğinin sınırlarını ortaya çıkarır mı?. Bu İsrail'in bir sonraki hamlesini hafifletebilir mi? Kuşkusuz bu sorulara mevcut resim üzerinden cevap vermek zor ancak gelecekle ilgili ip uçları vermektedir.
Bu ayın başlarında, İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğuna düzenlediği hava saldırısında çok sayıda askeri komutanın öldürülmesinin ardından, İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail'in diplomatik tesise saldırısını İran topraklarına yapılan bir saldırıyla eşitleyerek Ramazan Bayramı münasebetiyle verdiği vaazında İsrail'in “hatasının” cezalandırılacağına söz verdi. Nitekim bunun TV de yayınlandığı esnada o sırada Tuğgeneral Emir Ali Hacızade, (İslam Devrim Muhafızları Birliği'nin (IRGC) havacılık kuvvetleri komutanı) yayında kalabalığın arasından gülümsemesi bu denli bir hareketin yapılacağının işaretiydi.
Birkaç gün sonra14 Nisan Pazar günü İran'dan İsrail'e 300 drone ve uzun menzilli füze fırlatıldı. Saldırı, İran'ın İsrail'e Irak, Suriye veya Lübnan'daki vekillerine güvenmek yerine doğrudan kendi topraklarından saldırdığı ilk sefer oldu. İsrail jetleri ve hava savunmaları Amerikan, İngiliz, Fransız ve Ürdün kuvvetlerinin desteğiyle karşılık verdi ve insansız hava araçlarının ve füzelerin çoğu bir şekilde önlediyse de, İslam'ın en kutsal üçüncü türbesi olan Kubbet-üs-Sahra'nın üzerinde uçan füzelerin görüntüsü Gazzedeki soykırım sürecinden beri İran’ın içte ve dışta imajını düzeltme bakımından önemli görünüyordu.
İsrail ve İran yıllardır bir “gölge savaşı” içindeler. İran bu savaşta pek çok utanç yaşadı. Kıdemli generaller öldürüldü. Nükleer bilim adamlarına suikast düzenlendi. İsrail'in siber saldırıları İran'daki askeri tesisleri, nükleer tesisleri ve sivil altyapıyı defalarca vurdu. İran'ın bu saldırıları karşılama isteği, doğrudan bir tepkinin İsrail'le savaşı gölgelerden çıkarabileceği korkusunu yansıtıyordu. Şimdi bile İran'ın askeri komutanları, güçlerini ortaya koymaya hevesli olsalar da İsrail'le kazanamayacakları bir kavga başlatma konusunda temkinli davranıyorlar. Hatta İran aynı zamanda bir savaşı tetikleme niyetinde olmadığını açıkça belirtmek için arka kanal görüşmelerine de girişti. Saldırı bittikten sonra İran'ın Birleşmiş Milletler misyonu, "meselenin sonuçlanmış sayılabileceğini" belirten bir açıklama yaptı.
Ancak saldırıyı bu kadar gösterişli ve korkutucu kılan doğrudan doğası, İsrail'in yine de güçlü bir tepki vermesine neden olabilir ve muhtemelen yeni ve tehlikeli bir gerilim döngüsünü tetikleyebilir. İsrailli liderlere yönelik bir uyarıda bulunan IRGC komutanı Hüseyin Selami, saldırıyı, İsrail'in artık İran'ın "halkına, mülküne veya çıkarlarına" "karşılıklı" bir tepkiyi tetiklemeden saldıramayacağı "yeni bir denklem" oluşturması olarak iddia etti.
İsrail savunma bakanı Yoav Gallant "harekatın henüz bitmediğini" açıkladı. İsrail, savaşı İran'a taşıyarak, Gazze'deki soykırım politikası nedeniyle aşındırılan uluslararası desteği yeniden kazanma fırsatı görüyor. Ancak konjektürel olarak ABD'nin İsrail'in misilleme yapmasına yardım etmeyeceği belli oldu. Nitekim Başkan Biden'ın İran saldırısına ilişkin açıklaması ABD'nin "İsrail'in güvenliğine olan katı bağlılığını" yineliyor ancak aynı zamanda dikkat çekici bir dil de içeriyor. Açıklamada, İran'ın "askeri tesislere" saldırdığı açıkça belirtiliyor ve sivillerin hayatına yönelik tehdit göz ardı ediliyor. Savunmanın başarılı olduğunu ve İsrail'in düşmanlarının İsrail'in güvenliğini "etkili bir şekilde tehdit edemeyeceğini" vurgulayarak, İsrail'in İran'dan varoluşsal bir tehditle karşı karşıya olduğu yönündeki iddiaları önlüyor. Biden, İran'ın saldırganlığına karşı birleşik bir "diplomatik tepkiyi" koordine etme sözü verdi ve acil bir askeri tepkiyi ihtimal dışı bıraktı. Açıklama, Amerikan kuvvetlerinin saldırıya uğramadığını açıkça ortaya koyarak, Amerikan kamuoyuna çok önemli bir sinyal verdi. Ayrıca ABD Başkanı Joe Biden'ın İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'yu ABD'nin İran'a karşı İsrail'in karşı saldırısını desteklemeyeceği konusunda uyardığı bildirildi. Amerikalı yetkililer, Biden'ın Netanyahu'nun kendisini daha geniş bir çatışmaya sürüklemeye çalışıyor olabileceği yönündeki endişeleri taşıdığı ancak ABD deki yakın dönemdeki seçimlerden dolayı Demokrat partiyi sıkıntıya sokacağına dair bir yaklaşım sergiledi.
Diğer taraftan İran’a karşı yürütülecek politikaların koalisyon unsurları ile yürütülmesine dönük bir yaklaşım sergiledi. Bütün bu gelişmeler Filistin, Irak ve Tahran sokaklarındaki gösterilerden başka Filistin meselesi hakkında çözüm üretmediği gibi İsrail’in Gazze yürüttüğü insanlık dışı soykırım dramının gündemden düşmesine zemin hazırladı. İran’ın müttefikleri İran’ın üye olduğu uluslararası yeni güç yapılanmaları bağlamında Şangay ve BRİCS devletleri diğer İslam ülkeleri gibi yarım ağızla bölgedeki huzursuzluğun artırılmaması noktasında açıklama yaptılar. Buradan da uluslararası ilişkiler bağlamında da ülke olarak ders çıkarmalıyız.