Türkiye ile Almanya arasında son yıllarda savunma sanayiine yönelik yaşanan gerginlikler, iki ülke arasındaki ilişkilerin odağında yer almaktadır. Almanya'nın Türkiye'ye uyguladığı ambargolar, özellikle savunma sanayiindeki işbirliğini zorlaştırmış ve Türkiye'nin alternatif arayışlara yönelmesine sebep olmuştur. Ancak Ekim 2024'te yaşanan gelişmeler, Almanya'nın bu sert tutumunu yumuşatma eğilimine girdiğini göstermektedir. Türkiye’nin EurofighterTyphoon savaş uçakları talebine Almanya’nın olumlu yanıt vermesi, bu ilişkilerin yeniden şekillendiği bir döneme işaret ediyor.

Almanya'nın savunma sanayiine yönelik ambargolarının başlıca sebebi, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki gaz arama faaliyetlerine ve Yunanistan ile Kıbrıs'ın egemenlik haklarına yönelik tartışmalardır. Bu süreçte Almanya, Türkiye’ye karşı en sert tutumu takınmış ve Eurofighter uçaklarının satışına direnmiştir. Ancak Ekim ayında Almanya’nın bu tutumunu yumuşatması, iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başladığını göstermektedir. Almanya'nın savunma sanayiine yönelik ambargoyu kaldırması, Türkiye’nin bu alandaki taleplerini karşılamaya yönelik önemli bir adımdır.

Bu gelişmelerin yanı sıra, Türkiye'nin savunma sanayiindeki bu gelişmelere nasıl yanıt vereceği de büyük bir merak konusu. Türkiye'nin Eurofighter savaş uçaklarını alması, NATO’daki müttefiklerle olan askeri işbirliğinin yeniden canlanabileceği sinyalini veriyor. Ancak bu noktada önemli bir karşılaştırma da gündeme gelmektedir: Eurofighter ve F-35 savaş uçakları arasındaki farklar.

Genelde F-35'in beşinci nesil olması ve Eurofighter ’un dördüncü nesil ile beşinci nesil arasında bir seviyede yer alması, iki uçağın farklı roller üstlenmesini sağlar. Birçok kişi F-35’in Eurofighter karşısında üstün olduğunu düşünse de, bu görüşü yeniden değerlendirmek gerekebilir. F-35’in temel yeteneği radar sistemleridir. Görüş ötesi teknolojilere sahip olan F-35, Eurofighter ’dan çok daha önce hedefi tespit edebilir ve bu avantajı, uzun menzilli havadan havaya füzelerle kullanabilir. Eurofighter ise F-35’in radarına yakalanmadan önce hareket edemez; F-35’in silah ambarlarını açtığı anlarda kısa bir süreliğine radara yakalanır ve bu süre zarfında Eurofighter savunma yapma şansı bulabilir.

Ancak it dalaşı (dogfight) senaryosunda F-35, Eurofighter karşısında dezavantajlıdır. Eurofighter , daha çevik ve manevra kabiliyetine sahip bir uçak olarak F-35'i geride bırakabilir. F-35, nispeten hantal bir uçak olduğundan, görüş mesafesindeki bir mücadelede Eurofighter ’a karşı üstünlük sağlayamaz. Bu durum, F-35’in bir taarruz uçağı olarak, yer hedeflerine yönelik operasyonlar için tasarlanmış olmasından kaynaklanmaktadır. F-35, hava üstünlüğü uçağı olarak düşünülse de, asıl görevi yer saldırılarıdır.

Ancak burada göz ardı edilmemesi gereken bir diğer önemli faktör, Türk pilotlarının dünya genelindeki pilotaj yeteneklerinin üstünlüğüdür. Türk pilotları, uluslararası arenada en iyi pilotlar arasında gösterilmektedir ve bu durum, olası bir it dalaşı senaryosunda Türkiye’nin elini güçlendirmektedir. Türk Hava Kuvvetleri’ndeki pilotlar, Eurofighter veya F-16 gibi manevra kabiliyeti yüksek uçaklarla F-35’e karşı üstünlük sağlayabilecek deneyime ve beceriye sahiptir. Görüş mesafesindeki bir it dalaşında, bu pilotaj yetenekleri Türkiye’nin en büyük avantajlarından biri olacaktır.

F-35’i bu kadar tehlikeli kılan özellik, radar görünürlüğünün düşük olmasıdır. Bu sayede karadaki veya deniz üzerindeki savunma unsurlarını, fark edilmeden hedef alabilir ve cruise füzeleri gibi uzun menzilli silahlarla imha edebilir. Ayrıca F-35’in merkezi komuta uçağı olarak kullanılabilme yeteneği, gelecekte savaş sahasında çok daha önemli bir rol üstlenmesini sağlar. F-35, insansız hava araçlarını (İHA) kontrol edebilme ve bu araçlara görev verebilme yeteneğine sahiptir. Bu, modern savaş alanında önemli bir avantajdır.

Bu noktada, Türkiye’nin geliştirdiği milli savaş uçağı olan KAAN’da dikkate alınmalıdır. KAAN, Türkiye’nin savunma sanayiindeki en büyük projelerinden biri olarak öne çıkıyor. Beşinci nesil özelliklere sahip olan KAAN, hava üstünlüğü sağlama kapasitesiyle dikkat çekiyor. Uçağın geliştirilmesi sürecinde Türk mühendislerinin yoğun çalışmaları sonucunda, yerli üretim bir uçak yaratılmaya çalışılıyor. Ancak, KAAN’ın motoru ve bazı diğer kritik parçaları henüz tamamen yerli değil, bu da Türkiye'nin dışa bağımlılığını tamamen ortadan kaldırmasa da önemli bir adım olarak kabul ediliyor. KAAN’ın hava kuvvetlerimize kazandırılmasıyla, Türkiye'nin hava üstünlüğü sağlama kapasitesinin önemli ölçüde artacağı ve özellikle savunma alanında kendi kendine yeterlilik açısından kritik bir adım olacağı düşünülmektedir.

Uçakların Maliyetleri

Eurofighter uçaklarının birim maliyeti yaklaşık 120-124 milyon dolar arasında değişmektedir. Türkiye’nin 24 adet Eurofighter uçağı almayı planladığı göz önüne alındığında, bu satın almanın toplam maliyeti 3 milyar doları geçecektir. Ancak bu rakam, uçakların yanında alınacak yan ürünler, bakım ve eğitim hizmetleri gibi unsurlarla birlikte daha da yükselebilir. Bu tür hizmetler eklendiğinde, toplam maliyetin 5 milyar dolar seviyesine ulaşabileceği öngörülmektedir. Eğer Türkiye, bu 24 uçağa ek olarak 20 adet daha Eurofighter siparişi verirse, toplam maliyetin 6-7 milyar dolar arasında bir seviyeye çıkması beklenmektedir. Tüm bu unsurlar göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye ile Almanya arasında yapılacak savunma ticaretinin 10 milyar doları aşabileceği tahmin edilmektedir.

Türkiye'nin savunma stratejisinde Eurofighter uçaklarının alımı önemli bir adım olsa da, F-35 ile kıyaslandığında iki uçağın farklı amaçlara hizmet ettiği anlaşılmaktadır. F-35’in radar avantajı, Eurofighter ’a karşı üstünlük sağlarken, it dalaşında Eurofighter daha avantajlıdır. Türk pilotlarının üstün pilotaj yetenekleri, bu senaryoda Türkiye’ye önemli bir avantaj sağlamaktadır. Almanya'nın Türkiye'ye yönelik ambargosunu kaldırması, bu ilişkilerin gelecekte nasıl şekilleneceği konusunda kritik bir rol oynayacaktır. KAAN projesinin hayata geçmesiyle birlikte Türkiye, savunma alanında daha güçlü bir konuma gelmeye devam edecektir.