Bir hemşire olarak yaşananları sindirmem zor oldu. Mesleğin ahlaki değersizliğinden ziyade  toplum olarak ahlaki yargılarımızı kaybettik! Konuştumuz şeyler Türkler olarak bizlere sürülen kara bir lekedir. Geleceğimiz büyük bir tehdit altındadır. 

Bazı konular eğitim ve sağlık, toplumların temel yapı taşlarıdır. Bir bireyin eğitim hakkı, yaşamını sürdürebilmesi için hayati öneme sahip sağlık hakkı kadar vazgeçilmezdir. Ancak günümüzde bu iki temel hakkın ticarileştirilmesi, özellikle sağlık hizmetleri ve eğitim alanında kar amacı güden sistemlerin gelişmesi, insanlık adına ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu yazıda, eğitimin ve sağlığın neden ticaret konusu olmaması gerektiğini ele alacağız.

Eğitim Hakkı: Bilgi Satın Alınabilir mi?

Eğitim, bireyin potansiyelini keşfetmesi ve topluma katkıda bulunması için gereken en önemli araçtır. Ancak eğitim sistemlerinin ticarileştirilmesi, bilginin bir meta haline getirilmesine neden olur. Zengin ailelerin çocuklarına daha iyi eğitim fırsatları sunabilmesi, yoksul kesimlerin ise niteliksiz eğitim alması, toplumsal eşitsizliklerin derinleşmesine yol açar.

Eğitimde ticari bir mantık güdüldüğünde, kaliteli öğretmenlerin ve altyapının sağlanması, okullarda sosyal, kültürel ve akademik çeşitliliğin artırılması gibi insani değerlerin yerini, yalnızca kar amacı güden hedefler alır. Bu durum, eğitimi bir hak olmaktan çıkarıp, ayrıcalık haline getirir.

Sağlık: Hayat Para ile Ölçülemez

Sağlık hizmetleri, insanın en temel haklarından biridir. Ancak, sağlık sektörünün ticarileşmesi ve özelleştirilmesi, hayat kurtarma çabasını paraya bağımlı hale getirmiştir. Özel hastanelerde sağlık hizmeti almanın maliyeti, birçok insan için karşılanamaz düzeydedir. Bu da, gelir seviyesine göre sağlık hizmetlerine erişimi sınırlayarak, düşük gelirli bireylerin tedavi edilmemesine ya da tedaviye geç ulaşmasına neden olur.

Ticarileşmiş sağlık sistemi, hastayı bir müşteri olarak görür. İlaç şirketlerinin kar amacı güden yapıları, yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilmesinde insan sağlığından çok kârı ön planda tutabilir. Bu, insan yaşamının bir fiyat etiketiyle değerlendirilmesi anlamına gelir ki bu da etik açıdan kabul edilemez bir durumdur.

Ticarileştirme ve Toplumsal Sonuçlar

Eğitim ve sağlığın ticarileştirilmesi, toplumda daha büyük eşitsizliklere yol açar. Zengin ve yoksul arasındaki uçurum derinleşir; fırsat eşitliği tamamen ortadan kalkar. Bireyler, yaşamlarını sürdürebilmek için temel hakları olan eğitim ve sağlığa ulaşmak adına maddi yük altına girerken, bu alanlarda kar sağlayan kuruluşlar giderek daha fazla güçlenir. Bu durum, sosyal adaleti ve toplumsal dayanışmayı zedeler.

Çözüm: Sosyal Devlet Anlayışı

Eğitim ve sağlık hizmetlerinin kar amacı gütmeyen, herkese eşit erişim sağlayan bir yapıya kavuşturulması, sosyal devlet anlayışının temelini oluşturur. Sosyal devlet, bireylerin temel haklarını devlet eliyle güvence altına alır ve bu hizmetlerin toplumun her kesimine ücretsiz ya da düşük maliyetli olarak sunulmasını sağlar.

Eğitim ve sağlık hizmetleri, insanın onuruna yakışır bir şekilde, erişilebilir ve nitelikli olmalıdır. Bu hizmetlerin ticarileştirilmesi değil, aksine insan haklarına dayalı olarak herkes için eşit ve ulaşılabilir hale getirilmesi gerekmektedir. Toplumların gelişimi ve refahı, bu iki alanda atılacak adımların doğruluğuna bağlıdır.

Sonuç olarak, eğitimin ve sağlığın ticareti olmaz. Bu iki alan, insanlığın geleceğini belirleyen en temel unsurlardır ve ticarileştirildiklerinde toplumun dengesini bozarlar. Eğitim ve sağlık bir hak, ticaret ise bu hakların gasp edilmesidir. Olmaması gereken ise tam da budur: Bir bireyin en temel haklarının pazarlık konusu edilmesi.