Türkiye, ihtiyacı olan S400 hava savunma sistemi almasından sonra ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı CAATSA (Amerika'nın Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası) yaptırımının soğuk rüzgârları esmeye devam ederken ABD’li yetkililerin “Türkiye’ye F-15 satabiliriz” açıklaması Yunanistan’ı karıştırdı. Kendisine Türkiye’yi rakip gören Yunanistan özellikle hava üstünlüğünde öne çıkmak isterken bu hayali yavaş yavaş Ege’nin serin sularına düşüyor.
Son yıllarda Türkiye’nin hava savunma stratejileri, özellikle F-35 programından çıkarılmasıyla önemli bir değişime uğradı. Bu gelişme, Türk Hava Kuvvetleri’nin geleceği için yeni kararların alınmasını zorunlu kıldı. F-35 yerine alternatif savaş uçakları araştırılmaya başlandı.
Şu anda F-16 savaş uçaklarının modernize edilmesi ve yeni uçak alımı üzerinde durulurken, ABD’nin gündeminde ise F-15 savaş uçağını Türkiye’ye teklif etmek var. Ancak F-15’in maliyeti, Türkiye için bu alımın ne kadar mantıklı olduğu konusunda soru işaretlerine neden oluyor.
F-15, ABD tarafından 1970’lerde geliştirilen çift motorlu, manevra kabiliyeti yüksek bir savaş uçağıdır. Yıllardır ABD ve İsrail gibi ülkeler tarafından başarıyla kullanılan bu uçak, halen birçok ülkenin hava kuvvetlerinde aktif olarak hizmet vermektedir. Günümüzde, F-15’in en gelişmiş modeli olan F-15EX, en modern teknolojiyle donatılmıştır. Ancak bu uçağın Türkiye için uygun olup olmadığı, özellikle maliyeti göz önüne alındığında tartışma konusudur.
F-15EX'in birim maliyeti yaklaşık 97 milyon dolar. Bu fiyatın Türkiye için maliyet-etkin bir çözüm olup olmayacağı belirsiz. ABD Hava Kuvvetleri, F-35 yerine belirli görevler için F-15EX’i tercih ediyor. Ancak Türkiye açısından bu uçağın dördüncü nesil bir uçak olduğunu unutmamak gerek. Beşinci nesil bir savaş uçağı olan F-35 ise, radar görünmezliği, gelişmiş sensörler ve çok yönlü görev kapasitesiyle öne çıkıyor. F-35’in birim maliyeti ise yaklaşık 82.5 milyon dolar.
Türkiye’nin şu anda elindeki F-16 savaş uçaklarının Block 70 (Viper) versiyonları, F-15 gibi pahalı uçaklara göre daha makul bir seçenek olarak değerlendiriliyor. F-16 Viper’ın birim maliyeti yaklaşık 63 milyon dolar civarında. Bu fiyat, çok yönlü görev yapma kabiliyeti ve daha düşük maliyetiyle Türkiye için daha uygun görünüyor. Özellikle F-15 gibi yalnızca hava üstünlüğüne odaklanan bir uçak yerine, F-16’nın hem hava üstünlüğü hem de kara saldırıları gibi çok rollü görevler için kullanılabilmesi, Türk Hava Kuvvetleri için daha mantıklı bir seçenek olabilir.
Yunanistan’ın son dönemde hava kuvvetlerini güçlendirmek için Fransa’dan Rafale savaş uçakları tedarik etmesi de Türkiye için bölgesel rekabeti artırdı. Rafale uçaklarının birim maliyeti yaklaşık 115 milyon dolar civarında. Ayrıca Yunanistan’ın F-35 programına da dâhil olması, Türkiye’nin bu alanda daha fazla adım atmasını gerektiriyor. Yine de, pahalı savaş uçakları almak yerine, Türkiye’nin savunma stratejisini daha bütüncül bir şekilde ele alması gerekiyor.
Bu noktada, Türkiye’nin geliştirmekte olduğu yerli savaş uçağı KAAN, gelecekte Türk Hava Kuvvetleri’nin bel kemiğini oluşturabilecek potansiyele sahip. KAAN, Türkiye’nin ilk milli savaş uçağı projesi olarak beşinci nesil özelliklere sahip olacak şekilde tasarlanıyor. F-35 ile kıyaslandığında, KAAN’ın benzer özelliklere sahip olduğu gibi bazı artı özellikleri de var. Örneğin KAAN çift motorlu olmasına rağmen yapılan testlerde tek motorlu F-35’e göre daha düşük radar görünürlüğüne sahip.
Sınıfının en büyüğü olan 5. Nesil savaş uçağı KAAN’ın uçuş menzili, irtifası, faydalı yük taşıma kapasitesi vb adedi bilgileri karşılaştırdığımızda da F-35 ile F-22 Raptor arasında bir model olduğu görülüyor. Tabi KAAN henüz geliştirilme aşamasında ve bu teknik özellikler zamanla değiştirilebilir.
Önemli aşamalar kaydeden TEI’nin (TUSAŞ Motor Sanayii A.Ş.) motor çalışmaları tamamlanana kadar Amerika’dan sipariş verilen ve F-16’larda kullanılan F110 motorları ile test uçuşları devam edecek. Ayrıca TEI’nin (TUSAŞ Motor Sanayii A.Ş.) 1985 yılında; Türk Hava Kuvvetleri envanterine girecek F-16 uçağına güç veren General Electric F110 motorunun üretilmesi kapsamında kurulan Türk motor şirketi olduğunu da hatırlatmak isterim.
KAAN’ın bir diğer önemli avantajı ise Türkiye’nin kendi ihtiyaçlarına uygun bir şekilde özelleştirilebilme kapasitesidir. Ancak, bu uçağın maliyetleri henüz tam olarak açıklanmadı ve üretim sürecinin zorlukları göz önüne alındığında, KAAN’ın F-35’in yerini kısa vadede alması mümkün görünmüyor. Yine de KAAN, Türkiye’nin uzun vadede bağımsız savunma sanayii hedeflerine ulaşması için kritik bir adım olacaktır.