Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, 1935 yılında dönemin İngiliz esareti altındaki Filistin'in Safed şehrinde doğduktan sonra 1948 yılında İsrail terör devletinin kurulması ile kendi ülkesinde mülteci konumuna düştü.

İsrail - Arap Savaşı'nın başlamasıyla ailesi ile birlikte Suriye'ye göç ettiler. Eğitim hayatını önce Moskova'da sonrasında ise Şam Üniversitesi'nde hukuk okuyarak tamamladı. Doktora tezi ise “Siyonizmin Filistinli Bakış Açısı ve Tarihi” üzerine idi.

Kendi ülkesine 45 yaşlarında zengin bir iş adamı olarak dönebildi. Yaser Arafat ile yakın arkadaş gibi görünen Abbas, en başından itibaren Filistin Kurtuluş Örgütü’nün yöneticileri arasında yer aldı.

Oslo Sözleşmeleri’ne yetkili olarak iştirak eden Abbas, zamanla Yaser Arafat’ın politikalarını ve Oslo’daki tavırlarını eleştirmeye başladı. Sonrasında İsrail’e yakınlaşan ve “iki devletli çözüm” üzerine yoğunlaşan Abbas, bir yandan da İsrail ve ABD hükümetleri ile “ılımlı politikacı” olarak diyaloğu sürdürdü.

1988 yılında bağımsızlığını ilan eden Filistin Devleti'nin halk temsilciliğini Birleşmiş Milletler, Filistin Kurtuluş Örgütü olarak tanıdı. George W. Bush yönetimindeki ABD ve Ariel Şaron yönetimindeki İsrail’in talebi üzerine 2003 yılında Filistin Ulusal Yönetimi Başbakanlığı’na getirildi.

Yaser Arafat’ın çizgisinden iyice uzaklaşan Abbas, 2005 yılında Arafat’ın ölümünden sonra %64 gibi düşük bir katılımla yapılan seçimlerle devlet başkanı makamına getirildi ve o tarihten sonra “ülkede seçime elverişli ortam olmadığı” gerekçesiyle bir daha seçim yapılmadı. 

2023 Kasım ayında Filistin bombalanırken İsrail Genelkurmay Başkanı Halevi, Abbas’a övgü dolu sözler söylerken Hamas sözcüsü Fevzi Berhum’un da “İsrail’in gizli ortağı Abbas” iddiası da hala gündeme düştü. Bu iddia hala gündemde...

Ayrıca 2009 yılında beraberindeki heyetle resmi davetli olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’de giden Abbas, Rum Lideri Dimitris Hristofyas ile görüştü. İki başkan, birbirine paralel yaptıkları açıklamalarında “işgalin sora erdirilmesi için ortak mücadele edeceklerini” söyledi. Dönemin Rum basını da bu ziyareti “Rum Yönetimi Türklerin, Filistin de İsrail’in işgaline son verilmesi için birbirini karşılıklı destekliyor” ifadesiyle değerlendirdi.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Filistin toprakları içinde Ramallah’ta açacakları temsilcilik için de ayrıca memnuniyetini dile getiren Abbas, Rum Yönetimi Başkanı Hristofyas’ı en kısa zamanda Filistin’e beklediğini de söylediği gibi kendisinin “iki devletli çözüme” destek verdiği için de teşekkür etmeyi ihmal etmiyor. Yani Kıbrıs’ta “tek devletli çözüme ısrar eden Hristofyas, Filistin de “iki devlet çözümüne” destek veriyor.

2016 yılında Şimon Peres’in cenazesinde de Netenyahu ile samimi görüntüler vermesi ile halkının desteğini kaybeden “istenmeyen devlet başkanı”, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın davetine icabet etmeme küstahlığını da göstermişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “bizden ayrıca özür dilemesi lazım” sözleri üzerine almış olduğu yanlış karardan dönmüş olmalı ki yerinden kalkıp ülkemize gelip Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde uzun zamandır duymadığımız sesini duyurdu. 

Şimdi tekrar düşünelim, bu adam kendi ülkesinin mücadelesini göğüsleyen bir devlet başkanı mı yoksa ülkesine göz diken, masum insanları katleden terör devletinin şirin adamı mı?