“15 dakika”
Ülkemizde önemli bir kavşak noktası olarak görülen LYS ı yapıldı. Üniversite’ye girmek için yapılan bir sınav bu. Görüntülü-yazılı medyada sınava girecek talebeler hassasiyetle hatırlatmada bulunuluyor ve deniliyor ki, sınav saat 10.00’da ama 15 dakika önce sınav mahallinde olmalısınız. Şayet 09.45’de sınava gireceğiniz mahalde değilseniz sınava alınmazsınız. ÖSYM’nin almış olduğu bir karardır bu…
Sınav saatine 15 dakika kala kapılar kapanıyor. Önceki sınavlarda kapı önünde gözyaşı döken öğrenciler oldu.
Yıllardır bu sınava hazırlanan öğrencilerin saat 10.00’da başlayacak olan bir sınava 15 dakika önce gelmesi, sınavın sağlıklı deruhte edilmesi için lüzumludur. Bu prensibe itiraz eden var mı? Varsa da makul ve tutarlı olur mu?
Bizce hayır.
Sınavın sıhhatli bir şekilde yapılabilmesi için böyle bir prensibe ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır. Tecrübeler bunu göstermiştir.
Sınavın önemine istinaden sınav saatinden 15 dakika önce öğrencilerin orada bulunması yerinde bir prensipse, insan şunu sormadan edemiyor;
Oruç ibadeti sınav ibadetinden daha mı az mühimdir ki, temkin vakti denilen ihtiyata riayet edilmiyor?
15 dakika önce yemek-içmek kesilmiş olsa orucun sıhhati daha sağlam olmaz mı?
15 Temmuz hain darbe teşebbüsünde gece okunan salalar Ramazan ayında da sabah namazı vaktinden 15-20 dakika önce okunsa, ne olur yani?
Bu hususta diyanetin inadını anlamak mümkün değildir. 1983 yılına kadar Diyanet teşkilatı temkin vaktine riayet etmiş, bu tarihten sonra temkin vakti uygulaması kaldırılmıştır. Böyle bir tatbikat ibadetlere karşı hassasiyet eksikliği olarak yorumlanabilir.
Üniversite sınavlarına giriş elbette çok mühimdir. Talebelerimiz için hayatî bir önem arz eder. İbadetlerimiz de ebedî âlemimiz açısından mühim değil midir?
Vatandaşlarımız içinde temkin vakti hassasiyeti olan takvimlere göre ibadetlerini (oruç ve namaz) ifa ediyorlar. Ama gönül arzu ederdi ki, devletimizin bir teşekkülü olan Diyanet de bu hassasiyete ihtiram göstersin.
Bu gün yapılacak olan LYS’ye girecek olan öğrencilerimize muvaffakiyetler dileriz.
Yeri gelmişken “başarı” ile “muvaffakiyet” mefhumları arasındaki farkı ifade edelim; “Başarmak”, “başar” kelimesinden türetilmiştir. Yani ferdin kendi imkânlarıyla maksadına ulaşmasıdır. “Muvaffakiyet” ise “Tevfik” kökünden türetilmiş bir mefhumdur. Maksada “muvafık” olmak demektir. Atalarımız “Tevfik Allah’tandır” derler. Yani Allah’ın yardımıyla arzu edilen maksada ulaşmak “muvaffak olmak” demektir.
Biz biliyoruz ki, pek çoğumuz “başarılar” temennisinde bulunurken “muvaffakiyeti” kast ediyorlar. Öyle de olsa bu iki kavram arasındaki farkın bilinmesinde fayda vardır.