AŞAĞIDA madde madde sayacağım uyuşturuculardan, bağımlılığa sebep
olanlar yiyecek ve içeceklerden, zararlılardan halkımızı, bilhassa
gençliğimizi nasıl koruyacağız? Tabiî önce kendimizi, çoluk
çocuğumuzu… Bunların bazısı mâsum görünür ama hiç de öyle
değildir.
Eroin, kokain, esrar, bonzai gibi uyuşturucular. Ülkemizde bunların
çok büyük ve güçlü mafyaları vardır, devlet bunlarla baş
edememektedir.
Bira dahil bütün alkollü içkiler. Alkol kısıtlanıyor yaygaralarına
aldanmayınız, memleket bir meyhane-i kübraya dönmüştür.
Kepeği elenmiş, bembeyaz, en beyaz undan yapılmış ekmekler ve diğer
unlu mamuller. Bembeyaz ekmek hemen öldürmez, uzun vadeli bir
intihar olur onu devamlı tüketmek. En iyi ekmek, kepeği hiç
elenmemiş kaliteli buğdaydan yapılmış ekmektir. Ülkemizde artık
kaliteli buğday çok az üretiliyor.
Şeker, mısır şurubu, fabrika glikozu.
Devamlı olarak çok tatlı yeme alışkanlığı bir tür bağımlılıktır.
Bunun mutlaka önüne geçilmesi gerekir. İnsan hiç sakaroz, glikoz,
mısır şurubu tüketmese de sağlığında bir problem olmaz. Problem
sun’î şekerlerdir.
Tuz faydalıdır ama fazlası zehirdir, vücudu çürütür, çökertir.
Kötü, ahlaksız, fitne ve fesat çıkartan, insanları azdıran,
müstehcen yayın yapan şeytanî, deccalî ve kemalî tv’ler, veba
mikrobundan dana tehlikelidir. Bilhassa çocukları ve kadınları
bozmaktadır. Tv bağımlılık yapar. Kötü Tv’ler halkı bozmak için
gece gündüz seferberdir. Bu beladan nasıl kurtulacağız? Kötü
Tv’lerin bağımlısı kimseler ruh ve akıl hastası olur.
Cep telefonu ülkemizde bir statü ve fetiş haline gelmiştir. On
milyonlarca halk günde saatlerce bu aletlerin yardımıyla gevezelik,
zevzeklik, gıybet, dedikodu yapmakta, vakit öldürmektedir. Bundan
nasıl kurtulacağız? (Cep telefonu ihtiyaç ise elbette
kullanılacaktır, ben ihtiyacın ötesindeki statü ve fetişten bahs
ediyorum…)
İsraf alışkanlığı millî bir felaket halini almıştır. Dışarıdan her
yıl üç milyon ton buğday satın alan bu ülkede günde beş milyon
ekmeğin çöpe atıldığını biliyoruz, başka bir şey söylemeye lüzum
var mı?..
Lüks, süslü, israflı, gerekenden büyük meskenlerde oturmak
yaygınlaştı. Kışın bunları ısıtmak, yazın soğutmak için büyük
paralar harcanıyor. Japonlar mütevazı küçük evlerde otururken biz
alabildiğine israfa ve lükse yöneliyoruz. Türkiye son kırk yıl
içinde mesken, inşaat sahasına belki de bir trilyon dolar gömdü. Bu
miktarın yarısı ihracata yönelik sanayie aktarılmış olsaydı,
ülkemiz Ortadoğunun Japonyası olurdu.
Otomobil konusunda da öldürücü, çökertici kötü alışkanlıklarımız
var. Birtakım geri zekalılar, lüks israflı ve pahalı bir otomobili
fazilet=erdem, statü, şan ve şeref, itibar vasıtası olarak görüyor.
Bu sahada da trilyonlarca dolar harcadık. Bu felaketin, bu belanın,
bu beyinsizliğin önüne nasıl geçilecek?
İmkanı olan dindar veya putlu azınlık mensuplarının yeme içme
tıkınma konusundaki akıl almaz israfları, saçıp savurmaları da
toplumsal/kolektif bir hastalık halini almıştır. İş fazla yemekle
bitmiyor, aşırı yiyenler hastalanıyor ve sonunda tedavileri büyük
masrafa yol açıyor. Yeteri kadar, az yense de sağlıklı kalınsa
olmaz mı? Şu heriflere bakınız: Platin Kemik lokantası varken niçin
Altın Kemik lokantasına gidecekmişim havalarında…
Giyim kuşam konusunda da marka fetişizmi ve israfı aldı yürüdü.
Sadece çağdaşlar değil, Süslümanlar da bu şeytanî tuzağa ve uçuruma
düştü.
Uyuşturucuların, zararlı alışkanlıkların en berbatı, en korkuncu
parayı putlaştırmaktır. İnsan parayı put edinmesin, bütün
kötülükler çirkinlikler iğrençlikler pislikler arkasından sökün
eder. Aşırı para sevgisi, insanı insanlıktan çıkartır, vahşi ve
yırtıcı bir kurt haline getirir. Tarihte olduğu gibi bugün da bütün
haramlar, kötülükler, hıyanetler para yüzünden yapılıyor.
Benlik de para gibi öldürücü ve yıkıcı bir uyuşturucudur. İnsan,
iyi eğitilmezse benliğinin esiri olur, benliğine mübtela olur.
Ondan sonra gelsin bütün aşırılıklar, kötülükler, azgınlıklar.
Bundan kurtulmak, bir mürşidi kâmilin taht-ı terbiyesine girmekle
olur. Bu da herkese nasip olmaz. Lakin elden geldiği kadar nefs-i
emmâremizi frenlemeye çalışalım, yokuş aşağı frensiz inen bir
vasıtaya benzemeyelim. Kişi, emmâre derekesinden levvame derecesine
mürşidsiz de yükselebilir.
Milletçe bu kötü alışkanlıklardan, bağımlılıklardan, belalardan
kurtulamazsak mânen ve maddeten iflasa mahkumuz.
Bari Müslümanlar akıllarına başlarına toplasınlar.
Bir dinsiz imansız, lüks pahalı israflı otomobil fetişisti olabilir
ama bir Müslüman (zerre kadar aklı, vicdanı ve iz’anı varsa)
olamaz.
İsraf, lüks, fetişizm Müslümana yakışmaz.
Devamlı bembeyaz ekmek yemek, haddinden fazla şeker tüketmek,
oburluk ileride insanı hasta edecekse bir Müslümanın bunlardan uzak
durması gerekmez mi?
Müslümanın çok iyi bilmesi gerekir ki, insanı yücelten; lüks ev,
lüks otomobil, lüks giysiler, lüks hayat tarzı, israf, gösteriş,
gurur kibir, marka değil; ilim, irfan, ahlak, fazilet, bilgelik,
hayır hasenat, tevazu, paylaşmaktır.
Cenab-ı Hak Ümmet-i Muhammed’i (Salat ve selam olsun ona) bütün
pisliklerden, israflardan, uyuşturuculardan, zararlı
alışkanlıklardan, mânevî vebalardan, fetişizmlerden,
beyinsizliklerden, şeytanın tuzaklarından korusun
(İkinci yazı)
Sizinle Tartışmayacağım
SİZİNLE polemiğe girmeyeceğim… Sizinle tartışmayacağım… Pek kurnaz
biri değilimdir ama şeytanın bu tuzağını anlayacak kadarcık aklım
vardır ve inşallah bu tuzağa düşmeyeceğim. Aleyhimde istediğinizi
yazın, cevap vermeyeceğim. İşim kalmadı da sizinle mi uğraşacağım.
Siz beni tahkir ve tezyif ediyorsunuz, ben size hayır dua edeceğim.
Böylesi daha iyi olmaz mı?
Tartışmayı kabul etsem ne olacak?.. Faydalı yazıları okumayanlar
merakla, ilgiyle, heyecanla, hararetle iki tarafı da takip
edecekler… Onlara bu fırsatı vermek istemem.
Bildiğim kadarıyla Müslüman bir kimsesiniz ve size isim ve kimlik
belirterek cevap vermemin, faydadan çok zararı olur.
Benimle alay ediyorsunuz, eyvallah…
Beni tahkir ediyorsunuz, eyvallah…
Sizin yaşınız benden küçük, böyle yapmamanız gerekir ama
yapıyorsunuz diye size uyamam.
Beni kötülüyorsunuz, doğrudur, bu fakir iyi Müslüman değilim ama
hakka Müslümanım.
Dilinizden ve kaleminizden güvende olmak isterdim ama olamıyorum.
Gıybetimi yapıp duruyormuşsunuz. Sizin için ne kötü. Bunun
neticesinde sevaplarınız bana verilir, biterse, günahlarımın bir
kısmını yüklenirsiniz.
Oldukça bilgili ve kültürlü olduğunuz için size hakkımı helal
etmiyorum. Cahil olduğunuzu kabul ederseniz ederim.
Allah cümlemizi ıslah etsin diye dua edersem kızar mısınız?.. Yoksa
sizin ıslaha, duaya ihtiyacınız yok mu?
Lisanınızdan emniyette olmayı dilerdim, nasip değilmiş…