Zamanı Yönetmek (mi?)
Birey, şirket, kurum ya da devletlerin hayatına yön veren en önemli konulardan birisi de hiç şüphesiz zamanın etkin, verimli ve anlamlı bir şekilde kullanılmasıdır. Zaman, yerine konması, biriktirilmesi, ödünç alınıp verilmesi, değiştirilmesi, üretilmesi, yenilenmesi, çoğaltılması, gittiği zaman geri döndürülmesi veya satın alınması mümkün olmayan tek kaynaktır. Zaman tek yönlüdür, geriye doğru yürümez; daima ileriye doğru ilerler ve bir daha aynı zamanı yaşamak imkansızdır. Zaman karşılığında para kazanabilirsiniz, ancak bütün servetinizi verseniz de geçen zamanın bir dakikasını bile geri getiremezsiniz.
Dünyaya bakışımızı şekillendiren şey, aslında zamanı nasıl gördüğümüz ya da kullandığımızdır diyebiliriz. Başarılı insanlarla başarısız insanları; başarılı şirket ve kurumlarla, başarısız olanları karşılaştırdığınızda aralarındaki temel ayracın “zamana bakış” açıları ve “zaman algıları” olduğunu fark edebilirsiniz. Sosyal hayat ve teknolojide ilerlemiş ülkelerle bu açılardan geri kalmış ülkeleri de analiz ettiğinizde, en önemli farkın zaman telakkisi olduğu müşahede edilebilir. 16.yy da yaşayan büyük İslam alimi İmam-ı Şarani “alalede bir insan zamanı nasıl bitireceğini, akıllı insan ise zamanı nasıl kullanacağını düşünür” der. Zaten başarılı ile başarısız, gelişmiş ile geri kalmış arasındaki farkın, tam da buradan kaynaklandığı söylenebilir.
Hangi konuda olursa olsun başarıya ulaşmak istiyorsak, öncelikle zaman bilincimizin oluşması ve bunu yönetebiliyor olmamız gerekir. Aslında kişiler, şirketler ya da kurumların yönetmeye çalıştıkları şey, vaktin kendisi değildir. Bu kavram bize zamanı değil, verilen zaman içinde ”kendimizi ve işlerimizi yönetmeyi” tarif eder. Objektif zamanı uzatıp kısaltamaz veya durdurup hızlandıramazsınız.
Zaman herkes için eşittir; hepimiz aynı vakti kullanırız ve bir gün içinde, herkesin 24 saati vardır. Kimine 25, kimine ise 22 saat verilmiş değildir. 81 i cami olmak üzere 375 dev eser yapan Mimar Sinan’ın, aralarında İhya-u Ulumiddin’in de olduğu 500 e yakın eser yazan ve 53 yaşında vefat eden İmam ı Gazali’nin, buluşlarıyla dünyaya yön veren Alman fizikçi Albert Einstein’ın ya da Thomas Edison’un da bir günde sadece 24 saati vardı. O halde zaman yönetimi denildiğinde anlaşılacak olan şey bize verilen zaman dilimleri içinde, bir birey veya kuruluş olarak kendimizi nasıl yönettiğimizdir. Önemli olan, sahip olduğumuz zaman dilimini nasıl kullandığımız, kendimize veya kuruluşumuza ne kattığımız, birim zamanda ne ürettiğimiz ya da ne kadar yol aldığımızdır.
Zamanı kullanmanın en iyi, belki de tek yolu; yazılı olsun veya olmasın onu planlamaktır. Planlama, şimdiki zaman ile gelecek arasındaki köprüdür. Plansız vakit kullanımı dümeni olmayan arabaya benzer; ne hedefi vardır ne de kendine istikamet verebilir. Öte yandan nereye gideceğinizi bilmiyorsanız, aracınızda bir dümen olması da fark etmez. Çünkü bir amacınız ve hedefiniz yoksa hangi yöne doğru mesafe aldığınızın ne önemi var? O halde zamanı iyi kullanmanın ilk şartı gitmek istediğimiz limanı bilmek, varmak istediğimiz hedefi belirlemektir.
Planlama, zaman içinde ileriye dönük düşünmek demektir. Stratejik bakış ve düşünce olmadan yapılan planların da gerçek anlamda plan olduğunu veya başarı şansının bulunduğunu söylemek doğru olmaz. Aslında planlama, stratejik amaç ve hedeflerin belirlendiği ve bunlara nasıl gidileceğini gösteren yol haritasıdır denilebilir. İyi bir planla zamanınızı yönetebilir, başarıdan başarıya koşarak hedeflerinizi elde edebilirsiniz. Bununla birlikte strateji ve zaman yönetimi bir elmanın iki yarısı gibidir. İçinde strateji olmayan bir zaman yönetimi ne kadar anlamsız ise; zaman planına dayanmayan bir stratejiden bahsetmenin de o kadar boş olduğu söylenebilir.
Başarılı bir lider, yönetici ya da stratejist olmak için geçmiş, şimdi ve gelecek algısının; başka bir ifadeyle zaman algısının geliştirilmesi elzemdir. Zaman mefhumunun farkında olmayan; bir nevi zaman içinde kaybolmuş ve kendini boşlukta hisseden birisinin, zamanını yönetebilmesi de mümkün değildir. Zamanın farkında olmak ve onu kontrol edebilmenin, stratejilerinizi uygulamanız ve zaman planındaki adımları atarak hedeflerinize varmanız bakımından önemi tartışılamaz.
Geçmiş zamanı yönetemezsiniz; yöneteceğiniz zaman dilimi şimdi ve gelecektedir. Bununla beraber geçmişin de en az gelecek kadar önemli olduğu unutulmamalıdır. Geçmiş geleceğe ışık tutan fenerdir. Geçmişten ders almayanların gelecekleri aydınlık olmaz; bir kimse aynı hataları yapar, aynı çukurlara düşerse işte o zaman bir geleceği de olmaz. Geçmişi gerçekçi ve objektif bir şekilde nasıl geçirdiğinizi irdeleyerek, elde ettiğiniz veriler ve aldığınız derslerle bugününüzü ve geleceğinizi planlayabilir; size verilen zaman içinde etkin, verimli, aynı zamanda anlamlı bir şekilde kendinizi ve işlerinizi yönetebilirsiniz…