Türkiye’nin güvenliği söz konusu olduğunda çok zor biliyorum ama insanı canından bezdiren, çaresizliğe sürükleyen ekonomik sıkıntıları, tüm iş sektörlerinde yaşanan adaletsizliği vb. konuları bir kenara bırakmak zorundayız.
Türkiye'nin güvenliği söz konusu olduğunda çok zor biliyorum ama insanı canından bezdiren, çaresizliğe sürükleyen ekonomik sıkıntıları, tüm iş sektörlerinde yaşanan adaletsizliği vb. konuları bir kenara bırakmak zorundayız.
Çünkü ülkemizde yaşanabilecek bir istikrarsızlık bu konuları konuşmamıza bile gerek bırakmayacak.
Muhakkak ki terör ile mücadele, dış politika, Doğu Akdeniz, savunma sanayi gibi konularda uzun vadede ülke çıkarları açısından desteklediğim Cumhur İttifakı da vatandaşların yaşadığı her türlü sıkıntıyı gidermek zorunda.
Her alanda sürekli belli kesimlere ve isimlere tanınan imtiyaz ve adaletsizlik son bulmalıdır.
Çok iyi bildiğim için medyadan örnek veriyorum FETÖ'cü alçakların kurduğu medya dizaynıyla asla bir kıyaslama yapmıyorum ancak onlar Türkiye üzerindeki kirli emelleri için bunu yaparken 15-20 kişi etrafında dönen, kibir ve nefsani duygularla hareket eden, başarıyı öncelemeyen, adalet kelimesinin içini tamamen boşaltan bu düzen ise kazanım olarak düşünülse de büyük bir felakettir.
Öte yandan iktidar olabilmek için terörle yan yana gelmekten çekinmeyen siyasileri, Fransa'da yaşanan saldırıdan sonra terör örgütünün söylemleri üzerinden hareket eden medyayı da akılda tutmak gerekiyor.
Buradan hareketle Türkiye'nin içine sıkıştırılmak istendiği çember için son girişimlere bakalım.
Güney Kore'nin Kuzey Kore'ye ait 5 insansız hava aracının (İHA) hava sahasını ihlal ettiği ve bunlardan birinin başkent Seul'e kadar uçtuğu ile ilgili açıklaması, Güney Kore'nin yanında yer alan ABD'ye karşı Kuzey Kore üzerinden Rusya'nın yaptığı güç gösterisidir. Bunu cepte tutalım.
Olayları sadece ABD- Rusya güç savaşı üzerinden değerlendirmek sağlıklı bir sonuca ulaştırmaz. Elbette tarih boyunca siyasetten ekonomiye belirleyici üstünlük sağlayan Türkiye'nin jeopolitik ve stratejik önemi açısından iki ülke de Türkiye'nin yanında yer almasını istiyor. Fakat ne ABD ne de Rusya, Türkiye'nin tek başına güçlenmesini kabul etmez. Emperyalist hedeflerle hareket edenler dünya üzerinde hakimiyet kurmak için işgal ve istikrarsızlık yöntemini seçer. Türkiye'nin ise güçlendiğinde sadece kendi sınırları içerisinde kalmayarak işgallere karşı mazlum coğrafyaları da huzura kavuşturacağını biliyorlar. Bu kirli dünya düzenine karşı en korkulan sonuçtur.
Gelişmeleri bu bakış açısı üzerinden değerlendirmeye devam edelim.
Yunanistan'da askeri yığınak yapan ABD, Fransa ile birlikte bu ülkeye savaş uçakları da göndermişti. Şimdi hava savunmasını güçlendirmenin önemine binaen büyük bir parantez açacağız.
(Türkiye'nin ilk insansız savaş uçağı Bayraktar Kızılelma, 18 dakika süren ilk uçuşunu başarıyla gerçekleştirirken dünya gündeminde büyük yankı uyandırdı. Baykar Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar'ın 'Kızılelma, havacılıkta dünyanın geleceğini ve artık bizim takipçi değil tarihe yön vererek oyun kurucu olacağımızı ifade ediyor.' açıklaması bu yankıyı özetleyen cümle niteliği taşıyor.)
Yunanistan'ın marttan itibaren (Türkiye'de seçime yaklaşan tarihte ) Girit'in güneyinde ve batısında kara sularını 12 mile çıkarma kararı almaya hazırlandığı haberleri ABD'nin Türkiye'ye 'Doğu Akdeniz'den çekil, teröre karşı harekat yapma' mesajıdır.
Bölge dışı aktörler ile iş birliği içerisinde olan Rum yönetiminin, Doğu Akdeniz'de gerilimi tırmandıran adımlar atmasına ilave olarak Türkiye açısından güvenlik ve ekonomik anlamda önemi düşünüldüğünde bu 'mesaj'ın ne ifade ettiği daha geniş bir fotoğrafı ortaya koyar.
Suriye'de terör destekçisi ülkelerin kumandasında bazı bölgeleri ele geçiren PKK/PYD/YPG ile bölgenin kuzeyinde oluşturmak istenen "terör koridoru" Türkiye açısından engellenirken buradan ve Doğu Akdeniz'den çekilmesi ise düşünülemez.
Şimdi kuklaların Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelinsky'nin "Bana akıl veren Avrupalıların ve Batılıların masada kimi görmek istediklerini merak ediyorum. Müzakere masasında sadece Çin ve Türkiye'nin olmasını istemiyorum." sözlerini iyi değerlendirmesi lazım.
Aynı zamanda terörü besleyen ülkelerde Paris'te bir Fransız tarafından gerçekleştirilen saldırı sonrası PKK/PYD/YPG'nin Türkiye'ye karşı kara propagandasında başarılı olamaması neticesinde Fransa sokaklarının nasıl yakıp yıkıldığını iyi düşünsün. Macron başta olmak üzere birçok siyasetçinin PKK'lı teröristler karşısındaki acizliği kendileri açısından içler acısı.
Besle, büyüt sonra gelsinler seni ne hale düşürsünler. İtibar kasan Fransa'yı Türkiye'ye karşı yıllardır desteklediği terörün bu duruma getirmesi ibretliktir.
Terör güçlendiğinde kendi ülkelerinizin de belası olacak.
Rusya-Ukrayna savaş hattında Rusya ile görüşen ve 'Türkiye'nin Rusya ile görüşmeye devam eden dünyadaki tek güç olmasını kim ister?' diye sorarak görüşmelere devam edeceğini söyleyen Macron, bu görüşmelerin kimi rahatsız edeceğine de bir baksın.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Hazar'ın, Akdeniz'in, Orta Doğu'nun enerjide merkez noktasının Türkiye olmasını sağlamakta kararlıyız. İnsanlı ve insansız milli muharip hava araçlarımızda sağlayacağımız ilerlemelerle bu alanda ülkemize uygulanan örtülü ambargoları parçalayıp atacağız.' açıklamaları da Türkiye'ye verilen mesaj kapsamında değerlendirilmelidir.