Hatırlayacak olursanız ilk yazımızda kendimize yaptığımız haksızlıkların derinlemesine işleyişine şahit olmuştuk. Bu bölümde ise kişinin evrenselliğe giden yolda kendini tanıma mücadelesine perde aralayacağız…
Yaşam, her birimizin üzerinde yazdığı, her gün yeni bir sayfası açılan bir roman gibidir. Kahramanı kim? Belki de her birimiz, kendi hikayemizde başrol oynayan kahramanız. Ancak, bu rolde nasıl bir performans sergilediğimiz, yaşamın bize sunduğu zorluklarla nasıl başa çıktığımız ve içsel huzurumuzu nasıl koruduğumuzla doğrudan ilişkilidir
İlk bölümde bahsettiğimiz gibi, mutluluk ve mutsuzluk birer tasarım gibidir. Mutluluk, çoğu zaman dışsal faktörlerden etkilenir. Ancak gerçek mutluluk, içsel bir dinginlik ve kabul ile gelir. Friedrich Nietzsche, “Mutluluğun bir amacı yoktur; o, bir sonuçtur,” der. Kendimizi tanıdığımızda, beklentilerimizi yönetmeyi öğrendiğimizde, gerçek huzura ulaşabiliriz. Çünkü mutluluk, elden kaçırılan bir şey değil, bir seçimdir.
Her gün, hayatın sunduğu küçük güzelliklere odaklanmak, mutluluğumuzun anahtarıdır. Albert Camus'un dediği gibi, “Küçük şeylerde mutluluğu bulmak, büyük şeylere ulaşmanın yoludur.” Bir gülüş, bir dostun sıcak sözü veya doğanın kucaklayıcı sesi... Bunlar, hayatın karmaşası içinde kaybolmamıza neden olan dertlerimizi unutturan anlar olabilir. Fakat bu anların kıymetini bilmek, onları yaşamımıza entegre etmek bizim elimizde.
Öncelikle şunu bilmeliyiz ve kabul etmeliyiz ki;.Zaman zaman düşebiliriz, hatalar yapabiliriz ama önemli olan, her düştüğümüzde yeniden kalkabilmektir. Ralph Waldo Emerson, “Hayatta en büyük başarı, düşmek değil, her düştüğünde yeniden kalkabilmektir,” der. Kendi hikayemizdeki kahraman, zorluklarla yüzleşmeyi bilen ve her seferinde daha güçlü bir şekilde ayağa kalkan kişidir.
Kendimize sormamız gereken bir diğer soru ise: "Ben kimim?" Hayatımız boyunca etrafımızda oluşan kalıpların dışına çıkıp, kendi öz benliğimizi bulmak için çaba sarf etmeliyiz. Soren Kierkegaard, “Kendini tanımadan, başkalarını tanıyamazsın,” derken, başkalarının beklentilerinin yükünden kurtulmanın ve kendi içimize dönmenin önemini vurgular. Gerçek potansiyelimizi keşfetmek, yaşam romanımızı yazmanın en önemli adımlarındandır.
Her birimiz, kendi hikayemizi yazma yetkisine sahibiz. Kendi değerlerimizle, kendi inançlarımızla ve kendi mutluluğumuzla bu romanı şekillendirebiliriz. Leo Tolstoy’un belirttiği gibi, “Gerçek yaşam, kişisel yaşamdır.” Hayatın sunduğu fırsatları değerlendirmek, kendi hikayemizin kahramanı olmanın en güzel yoludur., Yanisi değerli okurlar; yaşam romanının kahramanı kim sorusuna verilecek cevap, aslında her birimizdir. İçsel yolculuğumuza çıktığımızda, yaşamın sunduğu zorlukları aşacak gücü ve cesareti bulabiliriz. Kendi hikayemizi yazmak, yalnızca bir tercih değil; aynı zamanda bir sorumluluktur. Her satırda, her sayfada, kendi yaşam romanımızı yazmanın bilinciyle hareket edelim…