Bilmem siz fark ediyor musunuz? “Vefa” kelimesini unuttuk.
Unuttuk mu yoksa eksik mi biliyoruz acaba?
Yoksa eskittik mi?
Şöyle bir hatırlayalım mı?
Vefa, hatırlamaktır.
Vefa, unutmamaktır.
Tamam da “hatırlamak” nedir?
Caddeye veya okula hatırlamak istediğimizin ismini vermek midir, sadece?
Böyle olabilir.
Peki, şöyle olamaz mı?
Mesela Kurban Bayramı’nda merhum (müteveffa değil) babanız ve merhume anneniz için kurban kesebilir ve güvendiğiniz bir Kur’an müessesesine bağışlayabilirsiniz.
“Ölmüş kişilere kurban olur mu?” demeyin.
Öncelikle “ölmüş” denilmez, “merhum veya merhume” denir.
Sevgili peygamberimizin böyle uygulaması olduğuna göre demek ki olabiliyormuş.
Bir başka vefa uygulaması şöyle olabilir:
Her ay veya belli periyotlarda bir miktar meblağı merhum veya merhume ebeveyniniz için bağışlayabilirsiniz.
Miktarı hiç mühim değildir.
Mesele paylaşmak ve hatırlamaktır.
Demem o ki vefa sadece hayattakiler için geçerli değildir.
Ebedi aleme intikal etmiş olanlar için de vefa geçerlidir ve gereklidir hatta elzemdir.
Diyeceksiniz ki günümüzde hayattakiler için vefa kaybolmuş gitmiş, nerede kaldı ebedi aleme intikal etmiş olanlara.
Hayır, hayır.
Biz böyle düşünenlerden değiliz.
Biz her daim ümit varız.
Bizim dostluğumuz pazara kadar değil,
Mezara kadar da değil.
Bizim dostluğumuz ebedidir, ebedi.