Ufuk Ötesini Görmek…
Özellikle acımasız rekabet ortamında ayakta kalmaya çalışan her ölçekteki şirket ve holding için en mühim konulardan birinin “geleceğe yönelik belirsizlikler” olduğunu ifade etmeliyiz. Aslına bakarsanız bireyler, STK lar, hatta devletler için de durum farklı değil... Çünkü bunlar da başarılı olmak, kazanmak ya da en azından kazaya uğramadan yollarına devam etmek zorundalar. Bu sebeple geleceğe yönelik tehlikeleri, tehditleri öngörmek ve ona göre tedbir almak her şeyin önüne geçiyor diyebiliriz. Aynı zamanda fırsatları da fark etmek; onları yakalayıp kullanarak kendi alanlarında sıçrama yapmak ve rakiplerinin önüne geçmek de bir o kadar ehemmiyetli... Bütün bunları sağlayabilmenin yoluysa, geleceğe dair doğru tespitler yapmaktan geçiyor.
Bir Türk atasözünde; “göz odur ki dağın ardını göre, akıl odur ki başa geleceği bile” ifadesi ile müthiş bir stratejik bakış dersi veriliyor. Artık şunu çok iyi biliyoruz ki, güçlü stratejiler için güçlü öngörülere ihtiyaç var. Göz ile yalnızca ufka kadar olan tehditler görülebilir. Oysa iyi bir öngörü için, görünenden daha fazlasına ihtiyacınız olacaktır. Bir dağa, aşağıdan yukarıya doğru baktığınızda, ufkunuz sadece dağın zirvesine kadar olan yerdir. Dünyanın en güçlü teleskopuna sahip olsanız bile bu durum değişmeyecektir. Oysa bu ufuk, stratejileriniz için her zaman yeterli olmayabilir. Çünkü dağın hemen arka yüzünde size pusu kurmuş bekleyen bir düşman ordusu ya da başka tehlike ve tuzaklar olabilir. Bu yüzden oradakileri de görmeniz halinde, ancak doğru stratejiler belirleme imkanına sahip olabilirsiniz.
Bu meyanda, gözle görülemeyen dağın arkasını “ufuk ötesi” olarak tanımlayabiliriz. Doğru ve yeterli bir strateji için, o işle ilgili bütün verilere ulaşılması ve belirsizliklerin mümkün olduğunca ortadan kaldırılması lüzum eder. O halde dağın ardını nasıl görecek ve ihtiyaç olan bilgiye nasıl sahip olacağız? Bunu sadece “akıl” ile; büyük organizasyonlar içinse “ortak akıl” ile yapabiliriz. Eldeki bilgiler çerçevesinde, hayal gücünü de kullanıp; akıl ile zihinsel olarak dağın zirvesine çıkabilir ve ufuk ötesinde bizi neyin beklediğini görebiliriz. İşte bu yeteneğe ve güce “stratejik öngörü” adını veriyoruz. Bilinmeyen için hazırlık yapılamaz; herhangi bir duruma hazırlık için bilmeye ya da güçlü bir stratejik öngörüye ihtiyaç vardır.
Diğer yandan ufuk ötesinde oluşan olaylar ve tehlikeler, gözle görülür hale geldiğinde; bir başka ifade ile görülebilecek kadar yaklaştığında ise çoğu zaman iş işten geçmiş olur. Çünkü artık tedbir almak için yeterli zaman kalmamış olabilir. Bu durum, hızla giderken keskin bir virajın arkasında, yola düşmüş büyük bir kaya parçasını aniden görmeye benzer. Böyle bir durumla karşılaşan kişi, hızlıca duruma adapte olarak manevra yapmaya veya durmaya çalışacaktır. Ama kaza yapmadan bu durumu atlatmak ve yola devam etmek, her zaman mümkün olmayabilir.
Gözle görülemeyen ufuk ötesindeki tehlikelerin oluşturacağı riskleri, önceden tahmin edemez ve gerekli tedbirleri alarak ortadan kaldıramazsak, hedeflerimize ulaşmamız da mümkün olmaz. Mükemmel hazırlanmış stratejiler bile bu durumda işe yaramayabilir. Haliyle strateji süreci kesintiye uğrayabilir veya tamamen sona erebilir.
Eğer kendimize ya da başında bulunduğumuz organizasyona hakkıyla liderlik etmek; başarılı olarak her durumda kazanmak istiyorsak, stratejik bakış ve yaklaşımlarımızı bir adım daha ileri götürerek ufuk ötesini de görecek şekilde geliştirmeliyiz. Zaten bu yeteneği elde etmek de iyi bir strateji uzmanı olmanın en önde gelen gereklerindendir diyebiliriz. O zaman lüzum eden stratejik öngörüye sahip olarak, hedeflerimize ulaştıracak güçlü stratejiler geliştirebiliriz. Böylece birey, şirket ya da devlet olarak başarı yolculuğumuzdaki kaza riskini en aza indirerek ya da tamamen ortadan kaldırarak, yolumuza güvenle devam edebiliriz.