Adalet sadece kanunlar, mahkemeler, savcılar, cezaevleri demek
değildir. Her konuda, her işte, her düşünce ve eylemde adalet
lazımdır, olmalıdır.
Yemek mi yiyeceksin?.. Âdil şekilde yemen gerekir. Doyduktan sonra
yemeye devam etmek adaletsizliktir. Sağlığına zarar verir…
Başkalarının hakkını yemiş olursun.
Günde beş milyon ekmeğin çöpe atılması, sadece israf değil, aynı
zamanda çok büyük bir adaletsizlik ve zulümdür. Hem de küstah bir
nankörlük…
Başta gelen büyük adaletsizliklerden ve zulümlerden biri,
emanetleri (işleri, memuriyetleri, başkanlıkları, makam mevkileri,
hizmetleri) ehil ve layık olmayan kimseler vermektir.
Bir müdürün bürokratın, resmî işler için kullanılması gereken
otomobili özel işleri için kullanması adaletsizliktir.
İhtiyacın ve lüzumun ötesinde lüks meskenlerde oturmak
adaletsizliktir.
Lüks otomobillere binmek adaletsizliktir.
Ne kadar israf varsa hepsi adaletsizliktir.
Ülke ekonomisini üretime yönlendirmeyip, var gücüyle mesken, beton
bina inşa etmek adaletsizliktir.
Haram, kara, kirli, şaibeli yüz milyarlarca dolar birikimi
adaletsizliktir.
Dört beş milyondan fazla nüfusu kaldıramayacak İstanbul’a, rant
için yirmi beş milyon (on beş milyon değil!) adam doldurmak hem
adaletsizlik, hem zulüm, hem hıyanettir.
Okullardaki din dersi aldatmacası adaletsizliktir.
Ehl-i Sünneti yıkıp, yerine Fazlurrahmancılık dinini, Mutezile
mezhebini, BOP’un istediği yarım dindarlığı ikame etmek için
sinsice çalışmak adaletsizliktir.
İstanbul’un içinden çıkılmaz trafiği büyük bir adaletsizliktir.
Ana dili Türkçe olan on milyonlarca vatandaşı, atalarının mezar
taşlarını okuyamayacak kadar cahil bırakmak adaletsizliktir.
İstanbul’da en az on beş milyon kıymetli kitap, belge, koleksiyon,
doküman ihtiva eden büyük bir kütüphane olmaması
adaletsizliktir.
Unkapanı’ndan Eyüb’e doğru giderken yolun sol tarafından bir yığın
çürük diş gibi harap, metruk=terk edilmiş, bakımsız bina bulunması
adaletsizliktir.
Sulukule’deki evlerin Roman vatandaşlardan zulmen ucuza alınıp,
yerlerine villalar yapılıp astronomik fiyatlara satılması
adaletsizliğin daniskasıdır.
Kaldırımlara kum zemin üzerine yalap şalap karolar döşenmesi,
bunların altı ay sonra bozulup kırılması adaletsizliktir.
Yüzlerce sayfa yazsam, yine de adaletsizlikler listesini
bitiremem.
Çocuğunu haksız yere azarladın… Adaletsizlik…
Dükkandan kedi veya köpek yavrusu aldın, birkaç gün sonra zavallıyı
sokağa attın… Adaletsizlik…
Otomobil kullanırken cep telefonuyla konuştun… Akşam dönerken
piknik yaptığı yeri çöplük gibi bıraktın… Gıybet ettin… Yalan
söyledin… İftira ettin… Lüzumsuz yere korna çaldın… Trafik
kurallarını çiğnedin… Hepsi hepsi hepsi adaletsizliktir,
zulümdür…
Birtakım muhalifler iktidarı adaletsiz olmakla suçluyor… Ya
kendileri!.. Yaptıkları muhalefet adaletli bir muhalefet değil,
adaletsiz bir muhalefettir…
Mecliste ana avrat küfür eden milletvekilini siz adaletli mi
sanıyorsunuz?
Türkiye’deki Kemalist feministler de, İslamcı feministler de hepsi
adaletsizdir. Adaletli olsaydılar, devletin KDV’li, polis korumalı
yasal seks köleliğini tanzim etmesine isyan ederlerdi.
Bu memleketin en büyük adaletsizliği bence millî eğitim, okullar,
ideolojik tedrisattır.
Başka bir adaletsizlik: Türkiye’de, Güney Kore’de olduğu gibi yüzde
yüz yerli ve millî bir otomobil sanayii olmaması… Adaletsizliğin
ötesinde hainlik…
Mason localarının açık olması, buna mukabil tasavvuf tekkelerinin
kapalı bulunması da büyük adaletsizliklerdendir.
Türkiye bir adaletsizlikler meşheridir(=teşhir yeridir)…
En büyük adaletsizlikler içimizdedir.
Bir Müslümanın iman kardeşine düşmanlık etmesi, onun gıybetini
yapması, onunla ilgisini kesmesi ne korkunç bir
adaletsizliktir.
İstanbul’da sabahleyin camilere gidiniz, korkunç adaletsizliği
göreceksiniz…
Evet beyler hanımlar veletler… Adalet sadece kanun, hakim, savcı,
mahkeme, cezaevi demek değildir.
Son söz: Adaletsizlik sarsılma, parçalanma, dağılma, çökme,
bölünme, yıkılma, tarihten silinme sebebidir.
(İkinci yazı)
Ehl-i Sünnet Hocalarından Beklediklerimiz
EHL-İ SÜNNET hocalarının, Ehl-i Sünneti halka öğretmeleri,
sapıklara karşı savunmaları, onların keyfine ve isteğine kalmış
ihtiyarî bir iş değil; mutlaka yerine getirilmesi gereken zarurî
bir hizmet ve vazifedir.
Ehl-i Sünnet hocaları, hadîs ayıklama işinde sessiz kalamaz.
Mezhepsizlik mezhebi karşısında sessiz kalamaz.
Dünyada taraftarı kalmamışken, Türkiye’de hortlatılan Mutezile
mezhebi konusunda sessiz kalamaz.
Fazlurrahmancılık bozuk mezhebine karşı sessiz kalamaz.
Dinde reformculuğa, dinde yeniliğe, dinde değişime, light ve ılımlı
İslam cereyanına, BOP’a karşı sessiz kalamaz.
Birileri cihadsız, emr-i mârufsuz, nehy-i münkersiz bir İslam
türetmek istiyor, onlara karşı sessiz kalamaz.
Birileri İslam’dan zina günah ve suçunu çıkartmak istiyor, onlara
karşı sessiz kalamaz.
Birileri ribalı mesken kredisine fetva veriyor, onlara karşı sessiz
kalamaz.
Birileri Ehl-i Sünneti, bâtıl ve sapık mezheplerle bir tutuyor,
onlara karşı sessiz kalamaz.
İcazetli din alimi ve fakihi olan herkes Din-i Mübin-i İslamı
gerektiği gibi savunmakla yükümlüdür.
Sapık mücessime, müşebbihe fırkalarını ilmî delillerle red, cerh ve
ibtal etmek vazifesi icazetli ulema ve fukahaya aittir.
Bu konuda vazifelerini muhlisen lillah, rizaen lillah dosdoğru
yerine getiren ulema ve fukahaya, bir Müslüman olarak teşekkür
ediyor, ellerinden öpüyorum..
Vazifelerini yerine getirmeyenleri min gayri haddin kınıyorum,
uyarıyorum.
Bâtılları, sapıklıkları, İslamın yanlış yorumlarını red, cerh ve
ibtal hizmetleri para karşılığında değil, Allah rızası için
yapılmalıdır.
Para, telif ücreti, maddî menfaat yok… Red, cerh, ibtal de yok…
Böyle bir zihniyet ve tutum hakikî ulema ve fukahaya yakışmaz.
Geçen asırda Şeyhülislam Mustafa Sabri, Düzceli Muhammed Zahid
el-Kevserî gibi büyüklerimiz gurbet illerde bin bir yokluk ve çile
içinde bu vazifelerini yerine getirmişlerdir. Allah onlardan razı
olsun, nur içinde yatsınlar.
Halkı uyarmak, aydınlatmak, bilgilendirmek için işlenmesi gereken
bazı konular şunlardır:
Ehl-i Sünnetin sıradan bir fırka, hizip, mezhep olmadığı, İslamın
Kur’anın doğru yorumu olduğu…
Mutezile mezhebinin bozuk bir mezhep olduğu ve bozuk taraflarının
liste halinde bildirilmesi.
Mezhepsizliğin, dinsizliğe köprü olduğu.
İslam Şeriatını tehdit eden en yıkıcı bid’atin mezhepsizlik
olduğu.
Muhammed ibn Abdilvehhab’ın mezhebinin yanlış ve bozuk olduğu,
kardeşi Süleyman ibn Abdilvehhab’ın Es-Savaiqu’l-İlahiyye fi’r-Red
‘ale’l-Vehhabiyye adlı kitabında Abdülvehhabı reddettiği.
Fazlurrahmancılığın çok bozuk bir fırka olduğu.
Hak din İslam ile, M. Kemal Paşa’nın ölümünden sonra fabrike
edilmiş Kemalist ideolojinin asla bağdaşıp uyuşmayacağı.
Şeriatin, Kur’andan ve Sünnetten çıkartılmış kurtarıcı hükümler
olduğu, Şeriatı tahkir ve inkar eden kimsenin dinden çıkacağı.
Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin sahih
hadîslerinin Avrupa kriter ve normlarına göre ayıklama
çılgınlığının küfür olduğu.
Zinanın büyük günah ve recmlik suç olduğu.
Ehl-i Sünneti savunmak ve ehl-i bid’at ve dalaleti tenkit, red
cerh, ibtal etmek bir emr-i mâruf ve nehy-i münker hizmetidir ve
yerine getirilmesi farzdır.