Önce kendimden başlayayım: Bendeniz bir Müslüman olarak devamlı şekilde, bile bile gıybet ediyorsam, elbette yüksek ve vasıflı bir Müslüman olmam, alçak seviyeli bir Müslüman olurum. Çünkü gıybet Kitab ve Sünnetle kesin şekilde yasak edilmiş, haram kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim gıybeti, ölü kardeşinin etini yemek gibi iğrenç bir günah olarak görmektedir. İyi, vasıflı, yüksek dereceli, şerefli bir Müslüman nasıl olur da devamlı olarak bu günahı işleyebilir?

Gerçek bir şeyhten, kâmil bir mürşitten el almış, tarikata girmiş bir Müslüman gıybet etmez. Hem bol bol gıybet ediyor, hem de ben filan tarikata mensubum diyor. Böylesine gülünür, acınır, öfkelenilir.

Gerçek Risale-i Nur talebesi gıybet etmez. Hem Nurculuk taslıyor, hem gıybet ediyor. Başkaları yutarsa yutsun, ben böylesinin Nurculuğunu yutmam.

Hiçbir faziletli ve olgun Müslüman gıybet etmez.

Kur’ana hakkıyla inanan gıybet etmez.

Resulullah’a (Salat ve selam olsun ona) gerçekten iman etmiş olan ve onun Sünnetine uyan da gıybet etmez.

Allahtan hakkıyla korkan gıybet etmez.

Sadece gıybet mi?... Hayır, Müslüman yalan söylemez… Müslüman iftira etmez… Müslüman tecessüs etmez…

Müslüman zevzeklik ve gevezelik etmez…

Başkaları hakkında çok ağır konuşmak istemem ama şayet bu fakir gıybet eder, yalan söyler, iftira atarsa eşeklik etmiş olur. Eşeklik Müslümana yakışmaz.

Şunlara bakın: Hem Müslüman geçiniyorlar, hem âleme akıl veriyorlar, hem de İslam düşmanı Deccalları, kezzabları, Süfyanları öve öve bitiremiyorlar.

Müslüman mâqul, âdil, mutedil, insaflı, mürüvvetli kimsedir. O cemaat, tarikat, hizip, fırka holiganlığı, militanlığı, fanatizmi yapmaz.

Dine yapılacak hıyanetlerin en alçakçası din sömürüsü ile zengin olmak, şahsî prestij devşirmektir.

Müslüman kılıklı arivistler alçağın da alçağıdır.

Büyüklere saygı beslemeyen, küçüklere şefkat ve merhametle muamele etmeyenler yüksek ahlaklı değil, alçak ahlaklı kimselerdir.

Şöyle buyrulmuş: “Kişinin namazına, orucuna aldanıp zarar etme sakın. Sen onun parayla olan muamelesine bak.”

Para için her haltı yiyen, parayı taparcasına seven, haram helal ayırımı yapmadan devşiren kimseler kesinlikle yüksek Müslüman olamaz. Onlar alçaktır.

Helalinden kazanılmış olsa da parayı çok sevenler de yükselemez, alçalır.

Nefslerini tebrie eden(=aklayan) günahkarlar, yüksek değil, alçaktır.

Gıybet edenler, yalan söyleyenler, iftira edenler, kin ve intikam duyguları besleyenler, tecessüs edenler, başkalarının gizli ayıp ve günahlarını araştıranlar, fitne ve fesat çıkartanlar, mağrurlar, kibirliler, haram yiyenler kendi yüzlerine tükürsünler. Nasıl mı? Aynanın karşısına geçsinler ve suretlerine tükürsünler. Yahut şiddetli rüzgara karşı…


(İkinci yazı)

Bilmemek Ayıp Değildir

Öğrenmemekte Direnmek Çok Ayıptır

Müslüman bir gencin bilmemesi ayıp değildir ama öğrenmemesi çok ayıptır.

Bazı Müslümanlar çok faydalı ve zarurî ilimleri öğrenmemek konusunda dehşetli bir inat sergiliyor.

Bu faydalı ilimlerin birincisi ilmihaldir. Yani kadın erkek her Müslümanın, öğrenmesi ve ezberlemesi gereken temel din bilgileridir.

İlmihal bilgileri şu bölümlere ayrılır:

Akaid, yani inançla ilgili doğru=sahih bilgiler. Her Müslüman İslam akaidini doğru olarak öğrenmelidir.

Temizliğe ve ibadetlere ait bilgiler. Gusül abdesti, namaz abdesti, namaz, oruç, zekat, hac.

Ahlaka ait bilgiler. Haramlar helaller… Kurtarıcı iyi huylar, helak edici kötü huylar…

Muamelat özeti: Alış verişle, helal ticaretle, bâtıl ticaretle, riba ile ilgili malumat.

İslamda cezalar yani ukubat… Hadler…

İslamda hayat tarzı… Müslümanın evi, mobilyası, yazlığı, otomobili, giyinmesi, kuşanması, yemesi içmesi, insanlara davranışı, konuşması nasıl olmalı.

İslam görgüsü…

Bütün bu konuların özeti, bilemediniz 150 sayfalık bir kitaba sığar. İşte böyle bir kitap olacak, başta gençler olmak üzere bütün Müslümanlar bu kitaptan birer adet edinecek, içindeki bilgileri, manalarını anlamak suretiyle öğrenecekler ve bunları hayata uygulayacaklar.

Tabiî ki, böyle hayırlı bir hizmet ticarete, bezirganlığa, din sömürüsüne, cemaat holiganlığına alet edilmeyecektir. Ümmet çapında ve ihlasla yapılacaktır.

Maalesef Müslüman kesimde böyle bir ilmihalini öğrenme seferberliği görmüyorum.

Müslümanların öğrenmeleri gereken ikinci şey, Osmanlıca okumaktır. Ateist bir Türkiyeliyi ilgilendirmez, hattâ o buna karşı çıkabilir ama biz Müslümanlar mutlaka, bin yıllık bu yazımızı öğrenmeliyiz.

İşte bugün milyonlarca Müslüman, elde imkan olmasına rağmen Osmanlıca öğrenmemekte direniyor, inat ediyor.

Efendi, sen Kur’ana inanıyor musun? Efendi, sen Türkçenin bin yıldan fazla Kur’an yazısıyla yazılıp okunduğunu biliyor musun? Efendi, sen Latinci misin? Efendi, sen gerçek ulemanın, fukahanın, din büyüklerinin Kur’an yazısına taraftar olduklarından haberdar mısın?.. O halde Osmanlıca öğreneceksin. Öğrenmeme şansın yoktur.

Devlet Osmanlıca kursları açmış, bedava öğretiyor ama kaydolup öğrenenlerin sayısı çok az… Bu ihmal, öğrenmemekteki bu inat yüz karasıdır. Liselerde ve üniversitelerde okuyan Müslüman gençlerin, hem Osmanlıca öğrenmeleri, hem de yazılı edebî Türkçeyi çok iyi bilmeleri gerekir.

Lise son sınıf öğrencileri şu anda harıl harıl üniversite imtihanlarına çalışıyor… Onları mâzur saysak bile, diğer sınıf öğrencilerinin mutlaka Osmanlıca kurslarına gitmeleri gerekir.

Şuurlu bir Müslüman hiçbir zaman Latinci olamaz. Bizim yazımız Kur’an yazısıdır, bizim edebî lisanımız zengin Osmanlıcadır.

Bu konudaki gaflet ve ihmaller affedilmez.

Müslümanların başını çeken büyüklerin, imanlı lise ve üniversite gençliğine mutlaka Fuzulî Türkçesini öğrettirmelidir.

Üç yüz kelimelik sade suya tirit arı duru Türkçe ile İslam davası yürümez.

Müslüman gençliğin öğrenmesi gereken bir başka önemli konu da, yüksek İslam ahlakı, İstanbul âdâbı ve görgüsüdür.

İslam medeniyet dinidir. Kırsal kesim ve taşra kültür ve zihniyetiyle İslama gereği gibi hizmet edilemez.