Ama aslı bozuk bunun aslı. Bir defa sen bu hastanede hastasın kardeşim. Sana ne ya! Hastalara reçete niye dağıtıyorsun sen? Sana kim karar verdi Müslüman olduğuna dair? Üsame (ra)’ı bilmiyor muyuz ya? Adam korkusundan iman ettim dedi. Savaş esnasında. O da ulan biraz önce nerdeydin sen kılıcı görünce iman ettin deyip ikiye bölmüş onu. Normal mi? Normal! Zaten o onu öldürecekti. Baktı ki kılıç ters döndü eyvah dedi ben “la ilahe illallah”, “la ilahe illallah” diyorum dedi. O da benle oynuyor musun dedi kesti onu. Resulullah (sav)’e de geldi bunu müjde etti. Yutmadım numarasını, numarasını yutmadım demeye getirdi. Efendimiz (as)’ın yüzü kıpkırmızı oldu: “Kalbini mi yardın onun, kalbini mi yardın, kalbini mi yardın, nerden bildin onu” dedi. Sana ne. Yüzeysel olarak diliyle iman ettim dedi bitti kurtuldu adam. Kurtuldu adam. Sonra dönmüş: “Sen kıyamet günü o “la ilahe illallah”ı nere koyacaksın” demiş. “Ne etceksin adam onu sana getirdiği zaman kıyamet günü.”

Allah kabul ediyor. Son anda da kabul ediyor. Sen ne karışıyorsun. Allah 100 kişiyi öldürmüş adamın cinayetlerini affediyor. Sen sigara içti diye adamı affetmiyorsun. Yok, tarikatında şu var. Yok, onlar filanca yerde şunu yaptılar. Biz birbirimizin cellâtları değiliz. Birbirimizin duacılarıyız. Islahı için dua ederiz. Madem onun yaptığı işleri kabul etmiyorsun daha güzellerini yap. Adam gece teheccüde kalkıyor. Teheccüdden sonra şöyle bir iş yapıyor. O yaptığı iş çok fena İslam’da yok, şirk o. Ee sen horul horul uyuyorsun o arada. Senin uykun mübarek, adamın teheccüdünden daha değerli (!) Ee özel yetkili savcı ya (!) koruma altında o. Kendi kendimize çukur kazmaktır bu.

Bile bile Allah’ın azabına hazırlıyoruz kendimizi.

Kardeşler, Ahmed bin Hanbel (ra) ümmetin büyük adamlarından. Bildiğimiz gibi çok büyük işkenceler gördü Müslüman idarede. Kur’an üzerinde felsefi bir kavram kullanıyorlar. Kur’an şöyle midir (mahlûk) böyle midir diye. Allah’ın kitabına karıştırmayın böyle şeyler sokmayın dediği için yıllarca süren ve sonunda o gördüğü işkencelerden öldüğü hastalıklara yakalandığı işkenceler gördü. Sonra yönetim değişti, siyasi yönetim değişti normal bir İslami sistem kurulunca Ahmed bin Hanbel (ra) rahat etti ama zindanlarda yediği kırbaçlardan dolayı da sakatlandı. Hastalandı bir defa. Sonra talebeleri; -yani bugün burada ya da herhangi bir yerde dinlediğiniz 10 hadisten 7 tanesi O’ndan (ra) geliyor. Böyle birisi. Dinimizin on da yedisi Ahmed bin Hanbel’e (ra) bağlıdır. Böyle büyük bir Allah dostu birisi!- Seni bu şekilde kırbaçlatanlar, zindanlarda çürütenler, Allah’ın belasını buldular değil mi? Yani öldü gittiler. Yönetimi kaybettiler manasında bir ikaz görünce ayağa kalkmış: “Sakın öyle yapmayın” demiş. “Nihayetinde onlar da bizimle beraber la ilahe illallah diyorlardı Allah onlara da rahmet etsin” demiş. Hâlbuki bu Allah onlara da rahmet etsin deyip rahmet dilediği insanlar en az Ahmed bin Hanbel (ra) gibi 100 tane âlimin kellesini kopardılar. Kur’an’a felsefe sokmak istiyorlardı. Kur’an’la oynayacaklardı işte şu ayet uygun bu ayet uygun değil diyeceklerdi, aslı oydu felsefenin onu Ahmed bin Hanbel (ra) tek başına göğüsledi Allah ondan razı olsun ve ümmeti Muhammed’e berrak bir Kur’an bırakılmasına vesile oldu. Biz ümmeti Muhammed olarak Ahmed bin Hanbel’i (ra) kırbaçlayanlara bırak kâfir demeyi Ahmed bin Hanbel’in (ra) ağzından rahmet okumuşuz. Allah onlara da merhamet etsin demişiz.

Kardeşler, insanların kendi annelerine, kendi babalarına, kendi hocalarına gâvur gözüyle baktığı bir İslam diyarında Kâbe’nin ne kıymeti var ki? Yani hacca gidiyor. Kâbe’de izdiham var. Tavaf edilemiyor. Bunların çoğu müşrik, kâfir buraya gelmeseler de rahat biz burda tavaf etseydik diyor. Beyefendiye özel korumalı tavaf meydanı açılacak.

Bu bir tuzaktır.

Şeytan kimini şarapla aldatıyor. Kimini kumarla aldatıyor. Kimini faizle aldatıyor. Kimi âlimi de tembel-tembel, hantal-hantal oturtuyor. 40 kitap yazmış 40 kişinin gönlüne girememiş. Âlim güya! O da öyle batmış.

Kimimizi de başkalarının cennetten çıkarılması (!) için çalıştırıyor.

Bir mümin 40 kere ölür, 40 kere dirilir de cennete giremeyecek bir insan bulduğu için sevinmez hiçbir zaman. Bu peygamber (sav) öyle bir peygamber değildi. Bizim hedefimiz aman bir kişi daha cennette olsun hedefidir. Aman bir kişi daha cehennemlik olsun denir mi hiç ya? Bu nübüvvet davası değil ki. Yani nübüvvet, peygamberlik yolu böyle bir yol değil ki. Biz Allah’ın cennetine doğru koşturmak zorundayız. Ama hesapsız, kitapsız değil tabi. Karakaşını beğendiğini cennete girsin demek de yanlış.

Biz, filanca mümindir demeye de hakkımız yok. Filanca kâfirdir demeye de hakkımız yok. Tıpkı helali haram yapmak, haramı da helal yapma hakkımız olmadığı gibi. Ne dediyse Allah, odur. Allah’ın ne dediğini de peygamberi (sav) bize öğretti zaten. Kendilerinden din öğrendiğimiz, müçtehitlerimiz, imamlarımız da onlar da bize bu yolu açtılar Allah onlardan razı olsun. Herkes sırasını beklesin hastanede, doktoru beklesin. Sen zaten ayakta zor duruyon la ilaçla ayakta duruyorsun. Birde çıkmışın başka hastalara reçete yazıyorsun. Başını belaya sokma. Adam ölür elinde. Mahkeme ederler seni sonra, ölümüne sebep oldun diye. Doktor değilsin, bir şey değilsin. Ne karışıyon insanların hastalığına? Sen kendi canına bak.

Allah kimseyi kimsenin bekçisi tayin etmedi.

Herkes kendi hesabını verecek. Ama hepimiz cennete doğru koşturmak için görevliyiz. Hadi bu koyunları da cehenneme sür kimseye demedi ki Allah. HERKES HADDİNİ BİLSİN. Velhamdulillâhi Rabbil Âlemin.