SORU:
Selamünaleyküm hocam;
Rabbimiz ağacın altında biat edenlerin cennette olduğunu söylüyor
ve Hadid Sûresi 10.ayette ki “Hepsine en güzeli vaat etmiştir.”
cümlesinden kastın cennet olduğu söyleniyor. Buna göre Hazreti
Muaviye radiyallahu anh da cennettedir diyebilir miyiz? Allah razı
olsun. Selamünaleyküm.
CEVAP:
Selamünaleyküm;
Hadisi şeriflerde cennetlik olarak zikredilen on kişinin dışında
garanti cennete girecek olarak bilinen kimse yoktur. Bu on kişinin
dışında mesela Bedir ashabı gibiler için zikredilen durum, normal
mü’minlere göre cennete çok daha yakın olma, mağfirete müstahak
olma şeklinde anlaşılabilir. Elbette bu da normal bir mü’minin
durumuna göre olağan üstü bir durumdur.
Ashabı kiram hakkında çok dikkatli konuşmak ve yazmak
gerekmektedir. Ashabı kiram, tarihte yaşamış bir neslin adı
olmaktan önce bize din taşımış neslin adı olarak bilinmelidir.
Onları melekler seviyesinde masum olarak abartmak da
yanlış olur, sıradan Müslümanlar olarak görmek de hakaret olur.
Her biri iyilikleri ve kötülükleri ile Rabbine gitmiş ve hesabı
görülmüştür. Onların ileri geri konuşulmasının bize bir yararı
yoktur ama muhtemel zararı gayet ağırdır. Bu inceliğe dikkat
etmeliyiz. Allah onların hepsinden razı olsun.
Muaviye radıyallahu anh meselesine gelince, onun durumu
şöyledir:
Muaviye radıyallahu anhın mü’min olduğu tevatürle sabittir.
İmanında bir şüphe yoktur. Zira Peygamber aleyhisselam
efendimiz onu inen âyetleri yazan kâtipler arasında
kullanmıştır. İmanı olmayan birinin Kur’an’ımızı
yazan kâtiplerden olması düşünülemez. Esasen sahabi olduğu
sabit olan bir mü’min hakkında konuşmamak en güzelidir. Allah’ın
rahmetini bizim dağıtmaya kalkışmamız kadar gülünç bir şey olamaz.
Ne biz ne de bir başkası, âlim veya cahil, kendisi mağfirete muhtaç
biri Allah’ın mağfiret ve rahmetini dağıtma hakkına sahip olamaz.
Olduğunu zanneden ise gülünç olur.
Muaviye radıyallahu anh, Mekke fethi ile beraber Müslüman
olanlardandır. Kardeşi Yezid bin Ebu Süfyan, Süheyl bin Amr, Safvan
bin Ümeyye, İkrime bin Ebi Cehil, Haris bin Hişam gibi isimler o
dönemde iman edenlerdendir. Bunların hepsine
TULAKA adı verilmektedir. Tulaka ifadesi, Mekke
fethi ortamında Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin zaferi
üzerine kendilerini bağışladığı insanlar için kullanılan bir
deyimdir. Muaviye radıyallahu anhın fetihten önce iman edip
Medine’ye hicret ettiği şeklinde bir rivayet bulunuyorsa da genel
kabul gören rivayet, Fetihten sonraki iman edenler arasında
bulunduğudur. Fetih yılında iman ettiği ise kesindir. Bu da onun,
Hudeybiye sulhu esnasında Müslümanlar arasında bulunmadığını
gösterir yani ağacın altında beyat edenler arasında yoktur.
Muaviye babası Ebu Süfyan’dan, kardeşi Yezid de Muaviye’den daha
iyi Müslümandı. Allah hepsinden razı olsun. Ulemanın görüşü
bu şekildedir. Ebu Bekir radıyallahu anh Yezid’i vali
olarak görevlendirmişti. Ömer döneminde Yezid vefat edince
Ömer, Muaviye’yi Şam valisi olarak görevlendirdi. Bu da
Muaviye’nin ashap arasında mutemet bir isim olduğunu
göstermektedir. Zira ashabın büyük bölümünün hayatta
olduğu bir dönemde Şam gibi bir bölgeyi Muaviye’ye teslim etmesine
zımnen onay vermeleri ile ortaya çıkmaktadır.
Muaviye ve TULAKA olarak bilinen isimlerin önemli bir bölümü Huneyn
gazvesine katılmıştır. O gazveye katılanlarla ilgili olarak da
Tevbe suresinin yirmi altınca âyeti inmiştir.
O âyette Allah Teâlâ, o gazvedeki mü’minlere SEKİNE indirdiğini
beyan buyurmaktadır.
Hadid suresinin onuncu ayeti ashabı kiramı, Mekke’nin fethinden
önce Müslüman olanlar ve sonra Müslüman olanlar diye ikiye
ayırmaktadır. İki grup arasında büyük bir derece farkının bulunduğu
da açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Aynı âyet, her iki gruba da
güzel bir son vaat edildiğini göstermektedir. Tevbe suresinin
yüzüncü âyeti de benzer bir durumu gösteriyor. Hudeybiye sulhundan
önce iman edenleri ilk sıraya koyan âyet, sonra iman edenleri de
onlara ilave etmektedir.
Bizler kendi imanımız ve akıbetimiz hakkında hiçbir teminat sahibi
değilken, bizden öncekilerin durumu ile uğraşmakta hata ederiz.
Muaviye başta olmak üzere ashabı kiramın tamamını sevmekle
kalbimiz yorulmaz. Onlardan biri ile bir sebeple mahşer yerinde
hesaplaşacak olmak ise bizim için bir hüsran olabilir. Bu
şekilde bakmaya çalışalım. Allah onlardan razı olsun. Bizi de
onların izinden yürümeye muvaffak kılsın.
Selamünaleyküm.