Madem her şeyin bir tanımı ve sınırı var, makbul vatandaş olmanın tanım ve sınırı olmaz mı ?var elbette ve hem de mebzul miktarda kişi, tanım ve sınır bulunmakta. Kimisi tanım ve sınırı Kuran’a göre yaptığını iddia ediyor kimisi ehli sünnet üzerinden.
Madem her şeyin bir tanımı ve sınırı var, makbul vatandaş olmanın tanım ve sınırı olmaz mı ?var elbette ve hem de mebzul miktarda kişi, tanım ve sınır bulunmakta. Kimisi tanım ve sınırı Kuran’a göre yaptığını iddia ediyor kimisi ehli sünnet üzerinden. Kimisi sekülerizm üzerinden kimisi komünizm. Kimisi aydınlanma üzerinden yaparken bir başkası laiklik ve çağdaşlık üzerinden yürüyor üzerimize.
Herkesin bir tanımı olunca, haliyle herkesin tanımı kendince makbul ve dolayısıyla bu makbul (!) alanın dışında kalanların tamamı tukaka kategorisine otomatikman iniveriyorlar işte. Üstelik bu alan, sınır ve tanımlaması da muhteremin kırmızı çizgisi niteliği taşımakta. Dolayısıyla konuşmaya, müzakereye, tartışmaya kapalı bir alan ve tanım olması hasebiyle ne tahammülü var ne izni. Dedik ya kırmızı çizgisi diye.
Kendince kaynak gösterdiği şeyin ve o kaynaktan çıkarımından yana zerre kadar kuşkusu olmadığı için, ya kendisine tabi olacaksınız ya da helak olacaklar zümresindesiniz! Böylesi bir fikir, düşünce, bağnazlık, tahammülsüzlük, sabırsızlık, saygısızlık ve sevgisizlik terörizmi çerisinde bulunan bir toplum halindeyiz.
Kimilerine göre göbeğini kaşıyan adam, kimilerine göre örümcek kafalı, kimilerine göre gerici ve kimilerine göre eşit olmayansınız ve dolayısıyla sizin oyunuz ile onun ki bir değil!
Kimilerine göre Din ve vatan düşmanı, kimilerine göre Kuran, kimilerine göre ehlisünnet ve kimilerine göre cemaat ve tarikat düşmanısınız.
Fabrika gibi düşman tanımı, düşman alanı, düşman sınırı ve düşman üretiyoruz. Farkında ya da değiliz bilmem ama her bir tanım, alan ve sınır tayin edişin, Tanrılık iddiası taşıdığının bilincinde dahi değiliz. En hafif tabirle, Tanrı tarafından görevlendirilmiş kategorizasyon elçisini oynamaktayız.
Hani bir parça özel hayatı ve yaşamına tanık olsak, yüzlerimize dahi bakmaya utanacak olan bu Tanrıcıklar, alabildiğince küstah Tanrıyı oynamaktan zerre kadar da hayâ etmemektedirler. Zaten bu küstah tavrın tek sebebi de haddi bilmemek değil midir!?
Nedir bu denli küstah bir tavrı takınmanın sebebi? Nedir bu tahammülsüzlük, sabırsızlık ve sevgisizlik? Kim ve neye hizmetin karşılığıdır bu denli acımasızlık? Şayet bunu Allah adına yapıyorsanız Allah’a iftira. Şayet bunu çağdaşlık adına yapıyorsanız çağa iftira. Yok eğer aydınlanma adına yapıyorsanız, karanlık olmanızdan hareketle zaten edepsizsiniz demektir.
Evvela sınır çizmek, alan tayin etmek ve kategorik bir sistematiği elinde ki kılıç gibi sallamak kimin haddine!? Kimden ve nerden aldığınız bir haktır bu ve bu hakkın sizde olduğuna dair elinizde ki burhan nedir?
Cennetin ve Cehennemim sahibi sen misin!?
Dünyanın anahtarı sende de bizim mi haberimiz yok. Etki, yetki, güç ve kudret sende ve senin reddiyen kıyametin başlama saati midir?
Aydınlanma tarifi yaparken, cürmünün ne olduğunun farkında dahi değilken, yakmak bir kenara tutuşturmaya dahi aciz kaldığını nasıl haykırmalıyım sana!?
Ey kategorize memurları!
Hakikaten irrite duruyorsunuz hayata karşı. Üstelik bu irriteliğinizin arkasını Kuran, İslam, çağdaşlık, ilericilik, laiklik, sekülerizm ve daha bilmem hangi tür kavramla yaparsanız yapın, hakikaten irrite duruyor ve sadece bulantı sebebi oluyorsunuz.
Ne sizin gibi düşünmek, ne sizin gibi inanmak ve ne de sizin gibi yaşamak zorunda değilim. Şayet beni bir alan ve tanım ile sınırlandırmaya devam ettiğiniz sürece, inandığınız Allah’a nasıl ihanet ettiğinizin de farkına varamayacak, inandığınız Dinin azap malzemeleri olacaksınız.
Elbette herkes konuşsun ve herkes düşüncesini ifade etsin. İfade edilen bir düşüncenin sizin tahayyülünüz ve tanımlamanız ile örtüşmemesi demek; insan olamayacağımız, birlikte yaşayamayacağımız, dert ve sıkıntıları paylaşamayacağımız, sorunları birlikte çözemeyeceğimiz anlamına gelmez ve gelmemelidir de.
Hayatı birbirimize dar etmenin, birbirimizin yaşam alanlarını istila ve gasp etmemiz, her ne amaçla olursa olsun kimselerin hanesine puan getirici bir davranış şekli değildir. Herkesin tekdüze inandığı, herkesin tek düze düşündüğü ve herkesin hep bir ağızdan aynı şeyi söylediği bir dünya ve yaşamın nasıl bir esprisi olabilir ki?
Hem, Allah dileseydi herkesi tep tip yaratmaz mıydı!?