Yeni yılın, Suriye halkı için olduğu gibi, başta Müslüman dünyada diktatörlerin baskısı altında yaşayanlar ve bütün insanlık için zulmün sona erdiği; özgürlüğün, adaletin ve insanlık onurunun hakim olduğu bir dönemin başlangıcı olmasını dileriz. Dayanışmanın ve kardeşliğin güçlendiği, barış ve huzurun dünyayı kuşattığı bir gelecek umuduyla…
Elbette bazı devletler, Suriyelilerin bu özgürlük sevincini baltalamak için çaba gösterecektir. Ancak Suriyeliler, özgürlüğün kıymetini bilmiş ve onu korumak için fedakârlık yapmayı öğrenmiştir. Özgürlük mücadelesinde elde edilen bu kazanımlar, artık kolay kolay kaybedilmeyecektir.
Zalim Esad rejiminin yıllarca süren baskı, işkence ve zulmü altında yaşayan Suriye halkı, bugün özgürlüğe ve insanca yaşam hakkına kavuşmanın sevincini yaşıyor. Tıpkı ünlü düşünür ve siyaset adamı Ahmet Ağaoğlu’nun, 1930 yılında Türkiye’nin ilk çok partili hayata geçiş denemesi sırasında Serbest Cumhuriyet Fırkası’nın teorisyeni olarak kaleme aldığı “Serbest İnsanlar Ülkesinde”, adlı eserinde anlatılan hayali diyarda olduğu gibi, özgürlüğün sıradan bir kazanım değil, büyük bir mücadele ve fedakârlık gerektirdiğini yeniden öğreniyoruz. Suriye halkı, bu süreçte özgürlük yolunda yalnızca zalim rejime karşı değil, aynı zamanda yalanlara, baskılara, hapishanelere, muhaberata ve umutsuzluğa karşı da direndi.
Kitap, uzun süre baskıcı bir rejim altında yaşamış, bu nedenle özgüvenini ve düşünsel yetilerini kaybetmiş bir kahramanın, bir gün “Serbest İnsanlar Ülkesi” adlı hayali bir diyara yaptığı yolculuğu anlatıyor. “Hür olmak ne kadar güç imiş” diyen Ahmet Ağaoğlu, eserinde bireysel ve toplumsal özgürlüğün ne denli zor ama bir o kadar da kıymetli bir değer olduğunu vurgular. Bu eser, Suriye halkının yıllarca süren acılarına, umuduna ve özgürlüğe kavuşarak yeniden dirilişine ışık tutan bir rehber niteliğindedir. Esad rejiminin yıkılışı, Suriye halkının uzun yıllar bir otun yaşamından daha aşağı bir hayat sürdüğünü, ancak bugün özgürlüğe erişerek insan olmanın gerçek değerlerini yeniden kazandığını ortaya koymaktadır.
Suriye halkı, zalim rejimin altında özgürlüğün ne denli önemli bir değer olduğunu belki de en ağır bedellerle öğrendi. Özgürlük, yalnızca bir hak değil, hakikatin, adaletin ve insanlık onurunun temel taşıdır. Suriye halkı bugün, “Serbest İnsanlar Ülkesinde” anlatıldığı gibi, yalan, riya, baskı ve korkuya dayalı bir düzenin yerini dürüstlük, cesaret, adalet ve dayanışmanın aldığı bir geleceği inşa ediyor.
Bu mücadele, sadece rejime karşı değil, aynı zamanda insanların birbirine güvenini ve dayanışmasını yeniden kazanması için de verilmiştir. Çünkü tıpkı eserde vurgulandığı gibi, insanlar arasında güvenin ve dayanışmanın yok olduğu bir toplum, zalimlerin kolayca hükmedebileceği bir topluma dönüşür. Suriye halkı, bu zorluklara rağmen, baskıyı yıkarak, bedeller ödeyerek ve özgürlüğü yücelterek, kendi geleceğini yeniden yazıyor.
Zalim Esad rejimi, yalnızca insanları baskı altında tutmadı, aynı zamanda toplumun dokusunu da parçaladı. İnsanların birbirine olan güvenini sarsarak, dayanışmayı yok eden bu rejim, halkı yalnızlaştırdı, fakirleştirdi ve umutsuzluğa sürükledi. Ancak bugün Suriye halkı, özgürlüğün getirdiği dayanışma ruhuyla yeni bir başlangıç yapıyor.
Tıpkı “Serbest İnsanlar Ülkesinde” olduğu gibi, özgür bir toplumun inşası için liyakat, dürüstlük ve adalet ilkeleriyle hareket etmek gerekiyor. Suriye’nin geleceği, halkın kendi yöneticilerini liyakat esasına göre seçmesi ve halkın iradesine dayalı bir düzen kurmasıyla yeniden şekillenecek. Eserde, özgürlük ile insanlık arasındaki bağ derinlemesine işlenirken, okuyucuya özgürlüğün yalnızca bir hak değil, bireysel ve toplumsal sorumluluk olduğunu ve bunu için mücadele edilmesini ve fedakârlık yapılmasını da öğretir.
Hikâyenin kahramanı gibi Suriye halkı da özgürlüğün ne denli büyük bir nimet olduğunu, ancak onu kazandıktan sonra tam anlamıyla kavradı. Ahmet Ağaoğlu’nun eserinde geçen şu sözler, bugün Suriye halkının duygularını en iyi şekilde yansıtıyor:
“Bu diyara gelmeden benim hayatım bir otun hayatından daha aşağı imiş. Zira ot, tabiat kanunlarına göre bitiyor, büyüyor ve ölüyor. Halbuki ben bu kanunların haricinde bin bir kuvvetin mahkûmu idim. Fikir köleliği, his köleliği, hareket köleliği benim kaderim idi. Düşünen, duyan, yaşayan başkası idi. Ben, ben değildim. Onun gölgesi, karaltısı, heyulası idim! Hülasa ben yoktum, bir efsane idim. Şimdi anladım ki ben hürriyet meleğinin aşığı olmuşum!”
Suriye halkının özgürlüğünü kutladığımız bu yeni yılda, bütün dünya için zulmün, işgallerin ve baskının sona erdiği; özgürlüğün, adaletin ve kardeşliğin yeşerdiği bir dönem diliyoruz. Özgürlük meleğinin ışığının bütün insanlığa rehberlik etmesi umuduyla…