Bektaşi’nin birine sormuşlar: “Niçin namaz kılmıyorsun?” diye. “Allah Kur’an’da ‘Namaza yaklaşmayın’ diyor” demiş. Ama onun evveli var: “‘Sarhoşken namaza yaklaşmayın’ diyor” diye cevap alınca, “Ben hafız değilim” demiş. 

Her ne kadar hikaye edilen bir Bektaşi olsa da, ben muhatabın “Canerî” olduğuna yemin edebilirim ama ispatlayamam. 

Her fırsatta kandil günlerine atıp tutan ve kendince bir tepki ile kutlamaktan imtina eden Caner Taslaman, bugün Christmas bayramına teslim olmuş tastamam! 

Sizi bidate bulaştırdığını iddia ettiğiniz günler müminlerin gözbebeği: mevlid, regaip, berat… Ancak ne acayiptir ki tebriğinizle kutsadığınız, arkanızda duran patenti ehli kitaba ait Noel babanızdan olma, Christmas’tan doğma bir ağaç. 

Durun tahmin edeyim. Muhtemelen cevabınız: “Ben hafız değilim” olacak. “İşime gelirse hocayım, işime gelmezse felsefeciyim der yırtarım, ne olacak!” 

Ne mi olacak? 

Allah’ın düşmanlarını dost edinenler, onlardan olmuş olacak. 

Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse o onlardandır. Allah zalimler topluluğunu doğru yola eriştirmez. (Maide 51) 

Ne mi olacak? 

Onlara benzeyenler de onlardan olacak. 

“Kim bir kavme benzerse, o onlardandır” (Ebu Davud) 

Ne mi olacak? 

Ehli küfrün bayramını kutlamak, bıyığının, sakalının hatta tırnağının kesiş şeklini dahi onlara benzetmeyen Resulullah’a muhalefet olacak! 

Resulullah’ın sözlerini inkar eden bir kimseden “muhalefet etmeme” hassasiyetini beklediğimizden değil bu sitemimiz. Lahananızın perhizinizle bir bağlantısı olmadığını zaten biliriz. Ancak kimlerden olduğunuz da bilinsin; müminlerin zihinlerine turşu suyu ilişmesin isteriz. 

Kardeşler… 

Niyetimiz ne olursa olsun, kıl kadar benzeyen bizden değildir buyurarak tırnak kesişini dahi kafirlere benzetmeyen bir Resulün ümmetiyiz. 

Tırnak kesmekteki niyet kötü olabilir mi? 

Senin yılbaşı kutlarken niyetinin kötü olmadığı gibi, içinde hiçbir kötü niyet barındırmayan bir fiil. Ancak Resulullah, “Benim niyetim kötü değil” demedi. 

“Öyle ki benim bu kesişim kafirlere benziyor; ben daha bu şekilde tırnak kesemem!” diyerek anında kesişini değiştirdi. 

Öyle kafirlere muhalefette ileriydi ki bir gün bir Yahudi’ye: “Resulullah bize muhalefet etmedik hiçbir şey bırakmadı, her işimizde bize muhalefet etti” dedirtti. 

Ama hocam, biz yılbaşını kutluyoruz; onların bayramını değil ki? 

Yılbaşının bugün olmasının sebebi zaten onların bayramı olması, Müslüman. O günün adına yılbaşı değil Noel deniyor. Yılın başı olarak seçilmesi zaten Noel’den kaynaklanıyor. 

Bu günü Hristiyanlar, peygamberlerinin doğumu diye değil, (haşa) Allah’ın oğlunun doğduğu gün diye kutluyor. 

Kendi ifadeleriyle: “Kendi inanç ve ibadet uygulamalarını yaşatmak adına Noel adı ile yaşatılıyor.” 

Yani sen gidip Hristiyanların kendi inançlarını yaşatmak için oluşturduğu ve bayram ilan ettiği bir günü kutluyorsun. 

Noel, Latince’de “Tanrı’nın doğum günü” anlamına gelir. Hz. İsa’nın doğum günü kutlamasını ifade eden “dies natalis” teriminin Fransızca karşılığıdır. İngilizcesi de “Christmas”tır. 

Kendi tanımları ile: “Noel, Hristiyanlarca İsa’nın (a.s.) (haşa kendilerince tanrılarının) doğuşunun anısına kutlanan yıllık bir ibadettir” (Küçük 2010:678; Sandu 2011:410). 

Christmas sadece İsa’nın (a.s.) doğum günü olduğu için değil, inançlarına göre tanrının doğduğu günün şerefine “inançlarının” kutlandığı bir ibadettir. 

Yani bizim için Kurban bir bayram olmakla birlikte “ibadetse,” onlar için de bugünü kutlamak yalnızca bir doğum günü kutlaması değil, bir “bayram” ve “ibadettir.” 

Ayrıca İsa’nın (a.s.) doğum tarihi diye kutlanan tarihin herhangi bir kesinliği yoktur. Hristiyanlar tarafından tahsis edilen bir gündür. 

Yani biz hem kalkıp Hristiyanların bayramını takvim olarak kullanıyoruz hem de üzerine bir de bayramlarını kutlamış oluyoruz. 

Biz (İslâm’dan önce), câhiliyet devrinden beri bu günlerde eğleniriz, dediler. Şüphesiz Allah size, o iki günün yerine daha hayırlı olan iki bayramı: Kurban Bayramı ile Ramazan Bayramını vermiştir.” (Ebu Davud; hadis no: 1134) 

O (şirk koşarak) zulüm işlemiş olan kimselere, onlar gibi giyinip kuşanmak ve kendilerine değer vermek gibi basit gördüğünüz şeylerle de olsa, en ufak bir meyil dahi göstermeyin, sonra (onları yakacak olan) o ateş size de dokunur. Sizin için Allah’tan başka yardımcılar da yoktur! Sonra (kâfirlere meyledenlere azap edeceğini açıklayan o Allah tarafından da) yardım olunmaz!” (Hud Suresi, 113. Ayet) 

“Benzeme! Meyil etme! Yoksa sana ateş dokunur, yardım etmem sana” diyor Mevla. Apaçık bir tehdit var!  

Annemizin babamızın düşmanına dostluk eder miyiz? Etmeyiz. Hatta gördük mü yolumuzu çeviririz ondan.  

Mevla’nın anne babamız kadar değeri yok mu ey Müslüman?  

Rabbimizin “Benim düşmanımdır” dediğine nasıl dost olabiliriz? Nasıl bayramı olarak gördüğü bir fiili “Benim niyetim halis” bahanesi ile hoş görebiliriz? 

Bebeklerini vaftiz eden Hristiyanların vaftiz adetlerini “Niyetim güzel” diyerek çocuğumuza uygulamak ne derece doğru ise bu da o derece doğrudur.  

Niyetin güzel olması haramı meşru kılmaz. Bu ayet-i kerimede apaçık bir yasak var. 

“Niyetim güzel” diye içki içmek, ne derece içki fiilini meşru kılabilir? “Niyetim güzel” diyerek zina etmek ne derece meşru olabilir?  

Zinayı da, içkiyi de, kâfire meyli de yasaklayan aynı Allah. Üçünün hükmü de aynı ölçüde hüküm.  

Nefsimizin bahanelerinin ardına gizlenerek hakikate kör kalmayalım. Bacak kadar boyumuz ile Rabbimize kafa tutmayalım. Bilmiyorsak öğrenelim, öğrenmişsek amel edelim.  

Bir gün için binlerce yılımızı tehlikeye atmaya değer mi?  

Şu kısacık dünya hayatı için ebedî âlemi tehlikeye atmaya değer mi?  

Bugün İslam beldelerinin bölük pörçük ve garip olmalarının ilk fitilini alevlendiren kâfire meyil ateşi değil mi?  

Bu ateşi söndürecek yegâne çare özümüze dönmek değil mi? diyor ve hepinizi kitap ve sünnete emanet ediyorum. 

Selam ve dua ile…