Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Arabistan ziyaretine
giderken de gelirken de uçakta basınla sohbet etti...
Giderken yapılan basın toplantısında basın mensupları, iç ve dış
politikaya dair çok sayıda sual tevcih ettiler. Sn. Cumhurbaşkanı,
bunların her birine işine vâkıf bir üslupla tafsilatlı cevaplar
verdi. Bizim sorumuz ise bir yorum soruydu, bir değerlendirme ve
projeksiyon tutmaydı.
Şöyle dedik:
-Efendim; malum âliniz. Dün, devlet politikası olarak "biz,
Suriye'nin toprak bütünlüğünden yanayız" demekteydik. Ama bugünkü
Suriye, dünkü Suriye değil. Yarınki Suriye'nin dünkü Suriye
olmayacağı da belli. Bir kısım topraklar DAEŞ terör örgütünün
elinde, bir yerler Baas rejiminde. Güney hududumuzun altında Hür
Suriye Ordusu, hemen mücadele vermekte. Bu gidişatın yarın orada
KKTC'ye benzer bir Türkmen Cumhuriyeti kurulmasına doğru olduğunu
görüyoruz. Zât-ı âliniz ne derler, bu görüşümüze iştirak eder
misiniz?
Biz aslında sormaktan ziyade geleceğe dair bölge okumamızı
Cumhurbaşkanıyla paylaşmak istemiştik. Sn. Cumhurbaşkanı, kısa ve
dengeleri kollayan bir cevap verdi. Aslında o cevaptaki bir kelime,
anahtar kelimeydi.
Sn. Erdoğan şöyle dedi:
-Uluslararası hukuka riayet ederiz. Ancak Bayır Bucak
Türkmenlerinin garantörüyüz.
Cevaptaki hukuk atıfı kimseyi ürkütmemek adına seçilmişti, garantör
kelimesi de "biz buradayız, bize rağmen bir şey yapılamaz!"
demekti. Anahtar kelime de işte bu "garantör" kelimesiydi. 1974
Kıbrıs Harekâtını 1959 Londra ve Zurich andlaşmalarının verdiği
garantörlük hakkıyla yapmıştık. Bunu da konuştuk.
Emperyal batılı devletler, bölgenin kandırılabilir, güdülebilir
küçük unsurları vasıtasıyla Suriye'nin kuzeyi ve bizim güneyimizde
sınırlarımıza sıfır mesafede devlet veya devletçikler kurmak
isteyerek iki maksat gütmekteler:
Birinci maksatları, Orta Doğu ile Türkiye arasına duvar örmek,
ikinci maksatlarıysa Kürt petrolüne musallat olarak bu petrolü
Türkiye'nin pazarlamasına mani olmak. Bunun için Yumurtalığı aradan
çıkartmak maksadıyla güney sınırlarımızın hemen altından Akdeniz'e
petrol hatları döşemek, bir başka söyleyişle sür'atle ve tarihte
ilk olarak bölgenin enerji merkezi olma yolunda ciddi mesafeler kat
eden ülkemizi bu farktan, bu zenginleşmeden mahrum bırakmak.
Niyetler böyle olduğuna, yarınki Suriye, dünkü Suriye de
olmayacağına göre emperyal iştiha bizzat veya Suriye’de at
koştururken seyirci kalınmayacaktır.
O zaman Suriye Türkmen Cumhuriyeti kurulması kaçınılmaz olur.
Şah Fırat Harekâtı, bunun habercisi sayılamaz mı?
Elbette, Sn. Cumhurbaşkanı bu kadar açık konuşmayacaktı.
Fakat bir sabah böyle bir haberle uyandığımızda bizi
hatırlarsınız.