"Şapur" lakaplı Küçük Said Paşa, II. Abdülhamid Han döneminde 7 ve II. Meşrutiyet döneminde de 2 olmak üzere toplam 9 defa Sadrazamlık yapmıştı. Tarih, bu Başbakanın üstün siyasi zekâya sahip olduğunu kaydeder. Süleyman Demirel'i 6 kere gidip 7 kere gelmekle Said Paşa'ya benzetmek mümkün.

12 Mart Muhtırası verilip de Demirel Başbakanlıktan çekilmek zorunda kalınca yerine Nihat Erim Başbakan yapıldı. Oysa o, 40 yıllık CHP'liydi. Buna rağmen nasılsa bir anda tarafsız olmuştu. Kurulan hükümetin adalet bakanı İsmail Arar'a muhabirler Demirel'in geleceğini soruyorlardı. Aldıkları karşılık, müstehzi bir "güldürmeyin beni!" cevabıydı. O sözü edeni bugün kimse bilmez. Arkasından güldüğü kimse ise ölümüyle bile gündem oldu. Demirel'in siyasi zekâsıyla da Said Paşaya benzediğine şüphe yok. İsim hafızası ise çok güçlüydü.

12 Mart, koalisyon hükümetleri devrini açtı. Koalisyonların nasıl da kayıp yıllar olduğunun işte isbatlarından biri. İsmail Arar gibi şu isimlerin kaçı kaç kişi tarafından hatırlanır? Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu, Sadi Irmak, tayin edilmiş Başbakanlardır. Sandıktan gelmeyen, halka dayanmayan bu hükümetler, kısa ömürlü ve bazen de bir kaç aylıktır. Üstelik Erim Hükümetine bir de "teknokratlar hükümeti" etiketi layık görülmüş, Kemal Derviş habercisi Atilla Karaosmanoğlu da dünya bankasından ithal edilmişti.

12 Mart Muhtırası, Süleyman Demirel'i iktidardan ettiği gibi demokratik hayata tekrar geçildiğinde karşısına çok uzun seneler mücadele edeceği bir rakibin çıkmasına da yol açmıştı. Bir hesap dışı gelişmeyle yolları kesişen rakibiyle yer yer husumete dönüşen ağır rekabet, ilerde Demirel'in "işte çağdaş Türkiye!" diyeceği günlerde Cumhurbaşkanı-Başbakan dostluğuyla noktalanacaktır.
O günlerde CHP genel sekreteri olan Dersim asıllı Kürdizâde Mustafa Bülent Ecevit, "bu muhtıra bana karşı verildi!" diye toplumun garip karşıladığı bir açıklama yapmıştı. Bunu şöyle izah ediyordu. Ecevit, "ortanın solu" diye bir kavram ortaya atmış ve parti bunu 1970'te tüzüğüne almıştır. İddiasına göre muhtıra, bu yolu kapatmak içindi. Genel sekreter, bundan dolayı muhtıraya karşı dururken, genel başkan Bitlis asıllı Kürimizâde Mustafa İsmet İnönü, darbeye muhalefet etmiyordu. Bu ihtilaf, fevkalade kongre toplanması kararına sebep oldu. 4 Mayıs 1972 tarihli kongrede Bülent Ecevit, bir devrin milli şefi İsmet İnönü'yü devirmeyi başardı..
Süleyman Demirel, 1965 genel seçimlerinde İsmet İnönü'ye karşı verdiği mücadeleden başlayarak 1980'e kadarki Ecevit CHP'sine karşı da seçim meydanlarında şu sözleri kuvvetle tekrarladı:

-CHP demek garne demektir, guyruk, zam demektir.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim meydanlarında Tek Parti'nin unutulmaz uygulamaları için ne diyor idiyse Demirel de 1970'ler Türkiyesi'nde "nurlu Süleyman!", "Muhteşem Süleyman!" tezahüratları arasında daha fazlasını söylüyordu.

Sevgili Peygamberimiz -aleyhisselam- tehlike küçük olsa da onun küçük görülmemesini öğütlemektedirler. Sol şiddet eylemleri dünyada başlayıp da 1961 Anayasasının geniş kapısından geçerek şehirlerimizi sarstığında Başbakan Demirel "yollar yürümekle aşınmaz demişti!"

Hem de nasıl aşındı... Ülke huzur ve istikrardan, beş bin genç hayatından oldu.

Bugünkü PKK, o gün Devrimci Doğu Kültür Ocakları pankartları altında sol örgütlerle birlikte yürüyordu. Sol yumruklar havada olduğu halde sloganlar atılarak darbeye giden yol hazırlanmaktaydı. Nitekim asıl darbe 12 Mart değil, 9 Martta yapılması planlanmış Cemal Madanoğlu, Doğan Avcıoğlu gibi isimlerin öncülüğünü yaptığı sosyalist devrim darbesiydi.

Siyasetteki hata, trafikteki hata gibidir. Trafikte saniyelik hata ömürlük bedele sebebiyet verebilir. Sürücü nasıl ki dikkat kesilmek zorundaysa siyasetçi de ne kadar zeki olursa olsun vakti doğru okumak mecburiyetindedir.

Demirel, "41'ler" denen hepsi de pırıl pırıl isimler olan milliyetçi, muhafazakâr arkadaşlarını partide tutamadı, DP'lilerin yasakları kalksın diye zamanında hamle yapamamış, onları bünyeye dahil edememişti. Bir şey daha olmuştu.
Başbakan olarak Necmettin Erbakan'ın TOBB genel başkanlığını iptal etmekle kalmamış, AP genel başkanı olarak da 1969'da partisinden Konya MV aday adayı olmasını veto etmiş, Erbakan da MNP/Milli Nizam Partisini kurmuştu.

Takvimler, 26 Ocak 1974'ü gösterdiğinde Başbakan Demirel değil, Ecevit'ti. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan Karaoğlan'ın CHP'si, Milli Görüş fikrini inşa eden Erbakan Hoca'nın MSP/Milli Selamet Partisi ile ortak hükümet kurmuşlardı. Demirel, bir de yeğeni Yahya Demirel üzerinden çok yıpratılmıştı.