SİVAS’A DOĞRU

Sosyal medyaya baktım. Herkes Sivas kongresinden söz ediyor. Bu kongrede alınan kararlardan ve M. Kemal Paşa’dan açılıyor. Bizim de bir katkımız olsun. Biz de Sivas kongresi öncesinden bahsedelim. Baştan söyleyeyim; burada iki husus üzerinde duracağım. Birincisi M. Kemal Paşa tarafından Sivas yollarında söylenen Dağ Başını Duman almış marşı. Diğeri Paşa’nın çok sevdiği bir türkünün sözleri.

Bir kısmımızın çok iyi bildiği bir kısmımızın da bildiğini zannetmediğim ve bir diğer bir kısmımızın da bildiği halde söylemekten imtina ettiği gibi; M. Kemal Paşa Sultan Vahdeddin tarafından ısrarla tercih edilmiş ve “ne istedi de vermedik” diyerek Anadolu’ya Kazım Karabekir Paşa’dan tam bir ay sonra tavzif edilerek gönderilmiştir.

Boğazdan İngiliz kontrol subayının nasıl müsaade ettiğini, Sultan Vahdeddin’in hangi cümlelerle M. Kemal Paşa’ya referans olduğunu ve Paşa’ya tahsis edilen Bandırma vapurunun hangi cesamette olduğuyla bu vapurun gemisinin acemi olup-olmadığı hususunu atlıyorum.

  1. Kemal Paşa, bazılarımızın beylik bir ifadeyle mebzul bir şekilde ifade ettiği gibi “İngilizlerden kaçarak”(halâ söyleniyor mu bilmiyorum) İngilizlerin bulunduğu Samsun’a intikal etmiştir. Orada çok fazla kalmadan Havza’ya geçti.

Havza Rum çetelerinin en çok faaliyet gösterdiği yerlerden biriydi. M. Kemal Paşa 24 Mayıs 1919’da Harbiye Nezareti’ne gönderdiği telgrafta Havza’ya intikal sebebini şöyle ifade etmiştir; “Merzifon, Amasya, Lâdik, Havza gibi bazı şikâyetlerin kaynaklandığı mahalleri ihtiva eden mıntıkıda tetkikler yapılması ve tedbirler alınması için karargâhımı muvakkat olarak Havza’ya intikal ettireceğim. Ancak muhaberenin emniyet içinde olabilmesi için ikametgâhımın yine Samsun olacağını arz ederim”. Paşa bu yazıyı gönderdikten sonra Padişah Sultan Vahdeddin’in tahsis ettiği Mercedes marka otomobille 25 Mayıs 1919’da Havza’ya doğru yola çıktı.

Söylemek istediğim hususlardan biri burada vukua geldi. Havza’ya yakın Karageçmiş köyü yakınlarında araba arıza yapınca arkadaşlarıyla birlikte M. Kemal Paşa arabadan indi. Yanındakilere “Dağ Başını Duman Almış marşını biliyor musunuz” diye sordu. Kimseden ses çıkmayınca M. Kemal Paşa kendisi yüksek sesle okumaya başladı.

Nedir bu Dağ Başını Duman Almış marşı?

1965 yılında CHP ile DP arasında bu marşla ilgili bir kapışma yaşanmıştı. CHP’nin açılımını herkes bilir de DP’nin açılımını bilmeyenler olabilir mülahazasıyla izah etmiş olalım; DP yani Demokrat Parti. Hatırlatalım ki, DP 1945 yılında CHP’den kopmuştur. Ak Parti’nin Refah Partisi’nden koptuğu gibi. Veya İyi Parti’nin MHP’den koptuğu gibi.

CHP’liler diyor ki, “bu türkü (yani marşa demek istiyorlar) Atatürk’ündür. Partimizin kurucusu Atatürk olduğuna göre bu türkü bize aittir”. DP’liler de diyorlar ki, “Ne münasebet bu türkü (onlar da türkü diyorlar bu marşa) milletin malıdır. Hürriyet, kurtuluş mücadelesinin şarkısıdır. (Bu marşın neresinde kurtuluş mücadelesini tevlit eden mana var şahsen ben idrak edemedim henüz!). Bu, CHP’den ziyade bize yakışır”.

CHP ile DP arasında 1965’de münakaşa böyle uzayıp gidiyor. Onlar münakaşa ededursun biz Dağ Başını Duman Almış marşının (Türküsünün değil) mahiyetini ifade edelim.

Bu marş ne CHP’nin ne de DP’nindir.

Dağ Başını Duman Almış marşı esasen İsveç şarkısıydı. İsveçli besteci Felix Körling’e aitti. Selim Sırrı Tercan (1874-1956) tarafından 1909’da İsveç’ten getirilmişti. Marşın asıl adı “Jamtland’lı Üç Şırfıntı Kız” dır (Tre Trallande Jantor). “Şırfıntı” düşük seviyeli kadın demektir.

Yanlış hatırlamıyorsam Ankara’da bir stada (futbolu hiç sevmem) adı verilen Selim Sırrı Tercan bu marşı çok beğenmiş ve Türk gençlerine bu öğretmek istemiştir. Tercan, arkadaşı Türkçe öğretmeni şair Ali Ulvi Elöve’ye marşın güftesini ısmarlamış ve 1915-1916 ders yılında marş tamamlanmıştır. Bu marş ilk olarak öğretmen okulunda söylenmiştir. Okul dışında ilk defa 1916 ilkbaharında Kadıköy İttihat Spor Çayırı’nda (şimdiki Fenerbahçe stadı) İstanbul Erkek Öğretmen Okulu’nun Selim Sırrı Tarcan idaresinde yapmış olduğu ilk beden eğitimi müsameresinde (bu kelimenin uydurukçası nedir bilmiyorum, galiba eğlence) söylenmiştir.

  1. Kemal Paşa bu marşı Samsun’a giderken Padişah tarafından tahsis edilen Bandırma Vapurunda ve Havza yolunda söylemiştir. Başka yerlerde ve başka zamanlarda da söylemiş olduğu muhakkaktır. Bu marşla alakalı olarak Paşa şu değerlendirmeyi yapmaktadır; “Anadolu’nun dağ başlarını, tekerleklerine çuval doldurduğumuz kırık-dökük otomobillerle aşarken bu marşı, yanımda bulunanlara söylemeyi adet edinmiştim”.

Üç şırfıntı (düşük seviyeli kadın) kızın şarkısından alınan Dağ Başını Duman Almış marşının tamamı şöyledir;


Dağ başını duman almış,
Gümüş dere durmaz akar.
Güneş ufuktan şimdi doğar,
Yürüyelim arkadaşlar!

Sesimizi yer, gök, su dinlesin;
Sert adımlarla her yer inlesin!
Bu gök, deniz nerede var,
Nerede bu dağlar, taşlar.

Bu ağaçlar, güzel kuşlar
Yürüyelim arkadaşlar!
Sesimizi yer, gök, su dinlesin;
Sert adımlarla her yer inlesin!

Her geceyi güneş boğar
Ülkemizin günü doğar,
Yol uzun olsa da ne var,
Yürüyelim arkadaşlar!

Sesimizi yer, gök, su dinlesin;
Sert adımlarla her yer inlesin!

Yeri gelmişken M. Kemal Paşa’nın çok sevdiği ifade edilen bir türkünün sözlerini de ifade edelim:

Asmalarda üzüm

Yosmalarda gözüm,

Biraz daha büyürsem,

Çapkınlıkta gözüm.

Efendim, Sivas kongresinden takriben üç ay önce Sivas yollarında söylenmiş olan Dağ Başını Duman Almış marşını hatırlamış olduk.