Devlet Bahçeli, hadiseye bakışlarını 7 Haziran akşamı
açıklamıştı. O gün ya dışımızdaki partiler birleşip iktidar
olsunlar, MHP ana muhalefet partisi vazifesini deruhte etsin veya
erken seçime gidilsin diyordu.
Bazıları, seçim akşamı söylenen bu sözlerin arkada kalacağını
tahmin ettiler. Giderek de bu tahmin inanca dönüşür oldu.
Nazari olarak evleviyetle koalisyon yapması gereken partiler AK
Parti ve MHP diye düşünülmekteydi. Nitekim bu iki partinin taban
kardeşliği vardır.
Ne var ki Devlet Bahçeli, tavrından taviz vermedi. Dünkü üç
şartıyla da bu yolu kesinkes kapatmış oldu. Bundan böyle adı geçen
iki parti arasında bir ortak hükümet kurulması mümkün
görülmemektedir. Devlet Bahçeli'nin AK Parti ile koalisyon olmak
için ileri sürdüğü üç şart şunlardır:
- Barış Süreci adlı ihanet askıya alınmalıdır!
- 17-25 Aralık yolsuzluğunun üzerine gidilmelidir.
- Cumhurbaşkanı Erdoğan anayasal sınırlara çekilmelidir.
Ak Parti'nin bunlara evet demesi kendi ipini çekmesi olur. AK Parti
"Barış Süreci" ile övünürken MHP ona ihanet diyor. AK Parti, 17-25
Aralığı devleti ele geçirme darbe teşebbüsü olarak telakki ederken,
MHP genel başkanı yolsuzluk operasyonu diye görmektedir. 12 Eylül
2010 Anayasa referandumundan sonra Türkiye, fiilen yarı başkanlık
sistemine geçmiştir. Sn. Erdoğan, yapmakta olduğu
Cumhurbaşkanlığını tarif ederek yüzde 52 oy aldı. Sn. Bahçeli,
referandum öncesi anayasaya dönülmesini şart koşuyor. Dahası da
var; Devlet Bahçeli, geçenlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Çankaya'ya
taşınmasını da şart olarak ileri sürmüştü. Bu bakıştaki MHP
ile AK Parti'nin hükümet olmasını beklemek yersiz bir ümit
olur. HDP daha ilk günden AK Parti ile hükümet
olmayacağını ifade etmişti. Buna rağmen AK Parti, kendisini
reddeden bir partiye teklif götürürse itibar olarak büyük yara
alır.
AK Parti-CHP ortaklığına gelince...
"Cem-i zıddeyn muhaldir!" diye bir deyimimiz vardır. Zıt yapıda
olanların birleşmesi imkânsız demektir. Bunun böyle olması onların
parti olarak varlıklarının yok sayılması demek değildir. Her biri
bir Türkiye gerçeğidir. Ama koalisyon ayrı bir keyfiyettir. Çok iyi
temenniler, yorumlar, tavsiyeler dinlemekteyiz. Ancak bunların
hepsi sözde kalmaya mahkûmdur. Ülkeye ise icraat lâzım. AK
Parti'nin CHP ile ortak olması, Recep Tayyip Erdoğan başta olmak
üzere geriye doğru bütün AK Parti mazi, beyan ve fikriyatını inkâr
olur. Bunlar iki zıt kutuptur. Biri kalkıp da diğer partiye zıt
değiliz derse partisini her şeyiyle sorgulamaya açmış olur. Dış
güçler, uluslararası sermaye, beyaz Türkler vs AK
Parti-CHP koalisyonu istemekteler. İsmini de daha ilk günden "Büyük
Koalisyon" koymuşlardı. Mümkün değil. Olsa bile yürümez. Yürütmeye
çalışmak Ak Parti'yi eritmeye başlar. MHP, AK Partiye
olduğu gibi CHP'ye de kapıları kapatmış vaziyette. CHP-HDP
koalisyonu içinse sayıları yetmemekte. Azınlık hükümeti
sözünü dahi telaffuz etmek lüzumsuz olur. Gayet net şekilde
görülmekte ki erken seçim veya bir başka ifadeyle seçimin tekrarı
zaruret olmuştur. Sn. Cumhurbaşkanının da aynı inançta
olduğunu biliyoruz. 45 gün dolduğunda seçimin yenilenmesini
isteyecektir. Etrafımız, ateş çemberiyken zamanı boşa
harcayamayız. 2015 gitti; bari 2016 ve ötesini kurtaralım. Bir ân
evvel muktedir bir iktidar kurularak büyük hedeflere yürümeye
devam etmeli. Bu bir "tashih-i seçim" olacak, seçmen pişmanlığını
telafi etme fırsatı bulacaktır. TBMM Başkanlığının tecelli
şekli de dediklerimizi teyit etmektedir. AK Parti'nin Sn. İsmet
Yılmaz'ı firesiz şekilde 258 oyla seçmiş olması yarınlara ümitle
bakması için de bir önemli bir işarettir.