Görünen o ki HDP'nin yüzde 10'luk seçim barajını geçmesi veya geçmemesi meselesi, seçimlere kadar ağırlığını koruyacak, konuşulacak ve gelişmenin seyrine göre belki seçimlerden sonra da konuşmaya devam edilecektir...

Adı geçen partinin bu defa seçimlere, baraj engelini aşmak için bağımsız adayla girme yerine parti olarak girmesi bir cesarettir. Bu cesaret, Selahattin Demirtaş'ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı oy yüzdesine dayanmakta. Hatırlanacağı gibi sn Demirtaş, cumhurbaşkanlığı seçimine girmiş, Türkiye'nin neredeyse her bölgesinde mitingler yapmıştı...

O mitinglerdeki konuşmalar, seçmen tarafından makul karşılandığı için yüzde 10'a çok yakın oy almıştı. Bu konuşmaları ve elde ettiği başarı üzerine "HDP, CHP'nin sol tarafını alarak Türkiye'nin sol partisi olabilir, MHP de milliyetçi tarafını alarak ana muhalefet olabilir" diye yorumlar yapmıştık. Fiili durum şuna gidiyordu ve zaten bugün bir şekilde böyle tecelli etmiş vaziyette:

AK Parti merkez partisidir. Bu parti, dindar-muhafazakâr-milliyetçi-liberal unsurlardan mürekkep. Turgut Özal'ın "dört eğilim" fikri iktidar partisinde devam ediyor denebilir. MHP Türklerin partisidir. HDP Kürtlerin partisi. CHP Alevilerin partisi. Bu demek değil ki Türk, Kürt Alevi aidiyetler diğer partilerde mevcut değil. Ana renge temas etmekteyiz. Belki HDP'de Türk yok. Bu da onun adına büyük eksikliktir.

Düne kadar bu memlekette Kürt denemezken bugün Kürtler haklarına kavuşmuşlardır. Öyle ki HDP adını KP/Kürt Partisi yapsa kimse dönüp bakmaz bile. Aleviler de kimlik ifade etme sıkıntısı yaşıyorlardı. Onlar da çok şeyler elde ettiler. Politik varlıklarını ise daha ziyade altı ok altında dile getirme tercihindeler. Genel başkan bile Alevi olduğuna göre CHP'ye ağırlıklı olarak Alevi partisidir demekte hiç bir yanlış yoktur. Bu özellik daha da yoğunlaşacaktır. Dersim bombalamasını CHP iktidarı yaptığı halde bu kitlenin katiline âşık mağdur psikoloji yaşamasını anlamanın zorluğu ise ayrı bir gerçektir.

Tahlilimizi biraz daha derinleştirirsek önümüzdeki seçimlerde her üç muhalefet partisinin de üç ortak ve HDP'nin ayrıca bir temel meselesi olduğunu söylemeliyiz. Türkiye partisi olma problemi sadece HDP için mevzu değildir. Diğer iki muhalefet partisi de fiilen bölge partisi mecburiyetini yaşamaktadır. CHP sahillerden, elitlerden, beyaz Türklerden, batı muhiblerinden vs oy almaktadır. MHP Türk unsurun özünü teşkil eden Türk, Türkmen, Yörük ağırlıklı Orta Anadolu’dan besleniyor. Sadece AK Parti her bölgede mevcut.

HDP'nin ikinci meselesine esas itibariyle temas ettik; tekrarlamak gerekirse barajı aşmak veya aşmamak büyük derdidir. Bu aynı zamanda Türkiye'nin de derdi. Bu parti barajı aşarsa iktidar yapılanması, istikrar, kalkınma nasıl etkilenecek? Bazıları şimdiden koalisyonların fazileti gibi nâhoş fikirler üretmekteler. Halbuki kayıp yıllarımız, esasen koalisyon hükümetleri yüzündendir. Koalisyonlarda tek hükümet yoktur. Her yana çeken hükümetçikler vardır.
HDP barajı aşamazsa vatandaş, bir tehdit yaşayıp-yaşamayacağı kaygısındadır. O takdirde barış sürecinin biteceği, terörün kaldığı yerden devam edeceği gibi düşünceler zihinleri tırmalamakta.

Ağrı hadisesi bundan dolayı çok önem kazandı. Şu var ki Ağrı soğukkanlılıkla ele alınmalı. HDP'nin diğer partilere yaptığı birlikte gidelim teklifi kabul görmeli. Askere saldırı projesini kimin hazırladığı belli değildir. Şu gün Kürt hareketi kontrolden çıkmıştır. İçerde liderlik ve menfaat kavgaları yaşanmakta. Öyle ki HDP barajı aşmasın diye marjinal Kürt ekiplerin askere kurşun sıkma ihtimalleri gözardı edilmez.

Gösterilen cesaret her halükârda devam etmeli. Mümkündür ki HDP baraj altı kalabilir. Bu netice dünyanın sonu olmaz. CHP de MHP de vaktiyle baraj altı kalmıştı. Eğer; Selahattin Demirtaş, 6-7 Ekim'de sokak çağrısı yapıp 50 insanın ölümüne sebep olmasaydı, bugün çok rahat olacaktı. Kendi cezasını çekmekte.

HDP seçimi kaybetse de demokrasiden meşruiyetten Türkiye partisi olma fikrinden vazgeçmemeli, silahla, terörle kaosla arasına mesafe koymalıdır.