*Para, maddî menfaat, helalinden yemek, haramdan kaçınmak sınavı: Bu imtihanı feci şekilde yitirmişizdir.
*Bir ve beraber olmak, tek bir Ümmet oluşturmak sınavı: Maalesef bunu da yitirdik. Ülkemizde çoğunluğu oluşturan Müslüman kesimde, birbirinden kopuk bin kadar cemaat, tarikat, grup, hizip, fırka, parça var ama en ufak bir birleşme teşebbüsü görülmüyor. Sanki Müslümanlar birleşmemek konusunda ittifak etmiştir.
*Sâlih, temiz, alim, bilge, fakih, örnek ahlaklı, zahid, râşid bir zatı İmam seçip ona biat ve itaat etmek konusundaki imtihanı da kaybetmişizdir.
*Ülkedeki şimdiye kadar görülmemiş din hürriyetinden istifade ederek, yurt çapında ilmihalini öğrenme faaliyetine başlanılması konusundaki sınavı da yitirdik. İlmihal, İslam’ın inanç, ibadet, muamelat, ahlak, fazilet bilgilerini içeren en faydalı kitaptır. On milyonlarca Müslüman, ilmihallerini doğru olarak öğrenip, öğrendikleri kurtarıcı bilgileri hayata uygulamazlarsa ıslah olabilirler mi?
*Kanaat, tevazu, iktisat, ölçülü yaşamak imtihanı… Onu da yitirdik. Parası olan Müslümanların bir kısmı israf, lüks, şatafat, debdebe, şaşaa, ihtişam, vur patlasın çal oynasın, gel keyfim gel bir hayat sürüyor. Nemrudun sarayından büyük tripleks kaşaneler, yüzme havuzlu lüks yazlıklar, yüz binlerce dolarlık fâhir otomobiller, marka fetişizmi, lüks restoranlarda Firavunca yemeler, bir çılgınlık ki, sormayın. Böyle bir hayatı Kur’an, Sünnet, İslam ahlakı ve bilgeliği kabul eder mi?
*İslamın, imandan sonra ikinci temel şartı olan beş vakit namaz imtihanını da yitirdik. Namaz kılanların sayısı yüzde 10’a düştü deniliyor. Namaz konusundaki notumuz, demek ki, on üzerinden birdir. Vah vah!
*Farz namazların cemaatle kılınması imtihanı. Sabah namazlarında İstanbul camilerine gidiniz, bu konudaki imtihanı nasıl kayb etmiş olduğumuzu anlarsınız.
*Eğitim imtihanı. Ne devlet eğitimini ve okullarını düzeltebildik, ne de özel İslam Mektepleri açabildik. İslam mektebi ne mi demektir? Bütün Müslüman öğrencilerinin beş vakit namazları okul camiinde okul imamının ardında cemaatle kıldıkları, her sabah bir saat ehliyetli hocalar tarafından Ehl-i Sünnete uygun din ve Kur’an dersi verildiği, seviye bakımından İngilteredeki Eton kolejine benzer, bilgi ve kültürün yanında ahlak ve karakter terbiyesi de veren güçlü mekteplerdir.
*Medya konusundaki açığımızı kapatmak imtihanında da başarılı olamadık.
*Müslümanlık bir şehir, medeniyet, yüksek kültür, sanat medeniyetidir. Şu halimize bakınız.
*Okuma yazma, edebî ve zengin lisan sınavı. Onu da veremedik. Müslümanlar, atalarının, dedelerinin mezar taşlarını okuyamayacak kadar cahil kaldı. İki buçuk senedir Millî Eğitim bakanlığımız Osmanlıca kursları açtı ama henüz sadece 85 bin kişi millî yazımızı öğrenebildi. Bu konuda uyanık, şuurlu, akıllıca hareket etseydik, en az beş milyon kişi öğrenebilirdi.
*Cumhuriyet tarihinde görülmemiş bir hürriyet devri yaşıyoruz ve bu hürriyeti iğtinam edemiyoruz (ganimet bilip toparlanamıyoruz).
*Müslümanlar biraz hürriyete kavuştu, düze çıktı ama içimizdeki yarı mühtediler hemen zenginleşme furyası başlattılar, büyük miktarda kara, kirli, necis, haram servet birikimi oldu. Kur’anın, Sünnetin, Şeriatın, İslam ahlakının kötü gördüğü yollara başvuruldu.
*Faiz imtihanını yitirdik. Lanetli faize fetva veren ilahiyatçılar bile zuhur etti. Ümmet-i Muhammed, ya doğrudan doğruya, yahut dolaylı olarak ribaya bulaştı.
İnkar etmiyorum: Ülkemizde maddî bakımdan çok ilerleme ve kalkınma oldu. Otoyollar… Havaalanları… Gökdelenler… Dev alış veriş merkezleri… Her yer içkili lüks otellerle doldu… Yılda otuz milyon turist geliyor… Bunlar para getiriyor ama çok şeyi de götürüyor… Yollardan nehirler gibi otomobil akıyor… Maddî refah ile birlikte fuhuş ve zina da patladı… Bazı bölgeler Sodom ve Gomoreye döndü…
Soruyorum: Gerçek dindarlık, şehir kültür ve medeniyeti, ahlak ve fazilet, bilgelik; bunlar maddî ilerleme, zenginlik ve kalkınma gibi ilerledi mi, geriledi mi?
Nihayet, evet nihayet, siyasî iktidarla büyük bir cemaat arasında savaş başladı. Kıyasıya bir ölüm kalım savaşı… Rahat, bir kısım Müslümanlara battı.
Eski vesayet, resmî ideoloji, oligarşik idare, egemen azınlık rejimi, faşizm taraftarları, Müslümanlar arası savaş karşısında zil takmış oynuyor.
Tek bir Ümmet olamayan Müslümanların yangını söndürecek bir itfaiye teşkilatı yok.
Futbol maçı anlatır gibi kavga edebiyatı yapılıyor.
Şu bir kısım Müslümanlara bakınız, futbol holiganı gibi hizipçilik yapıyor. Yahu uçağın pilot kabininde, geminin kaptan köşkünde kavga çıkmış, uçağı veya gemiyi kurtarmak için yapılacak ilk iş bu kavgayı ayırmak ve bitirmek değil midir? Biz kavganın analizini yapıyoruz. Pilot ve ekibi mi haklı, sivil darbeciler mi?

(İkinci yazı)

Derneklere Zekat Verilmez
ZEKAT kimlere ve nasıl verilir? Bu soru dinî bir sorudur. Dinî sorular Ehl-i Sünnet alimlerine sorulur. Ehl-i Sünnetten olmayanlara sorulmaz. Mezhepsizlere, reformculara, dinde yenilik ve değişiklik yapmak isteyenlere, BOP’çulara, Fazlurrahmancılara, Kemalist İlahiyatçılara sorulmaz.
Liste bitmedi: Ilımlı ve light İslamlar türetmek isteyenlere dinî soru sorulmaz. Onların fetvaları ve ictihadları kabul edilmez.
İslamcılardan din öğrenilmez.
Zekat kimlere verilebilir sorusunun cevabını ilmiyle ‘âmil, taqvalı, ihlaslı, râsih, Allahtan korkan icazetli ulema ve fukaha cevaplandırabilir.
Zekat parasıyla cami yaptırılamaz.
Zekat Kur’an-ı Kerimde açık ve seçik olarak zikr edilen sekiz sınıf insana (derneğe merneğe değil) verilebilir.
Çocuk Esirgeme Kurumu, Kızılay, Yardım derneği gibi hayır derneklerine zekat verilemez.
Mecazî manada cihad ettiğini iddia eden veya başkaları tarafından mecazî naylon mücahid ilan edilen veya sanılan kimselere zekat verilmez. Gerçek manada ve fiilen cihad yapan mücahidlere verilebilir.
Siyasî partiler, dinî cemaatler ve tarikatlar zekat toplayamaz.
Zekatını Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde vermeyenler, zekat vazifelerini yerine getirmiş olmazlar ve tekrar, uygun ve doğru şekilde zekat vermeleri gerekir.
Zamanımızda zekat konusunda hayli yolsuzluk ve yanlışlık yapılmaktadır.
Bir kısım Müslümanlar hiç zekat vermemektedir.
Bir kısmı, vermesi gerekenden az vermektedir.
Bir kısmı ise, zekat verdiğini sanmakta, yanlış yerlere verdiği için netice itibarıyla vermemiş olmaktadır.
Müslüman halkın zekat konusunda uyarılması, aydınlatılması, bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Müslümanlar zekatlarını Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde vermeli; zekat konusu dışında kalan, cami yapımı gibi hayırlara ve hizmetlere zekat dışında sadakalar vermelidir.
Zekatı Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha aykırı olarak toplayıp sarf edenler kendilerini Cehennem ateşine atmış olur.
Diyanet İşleri Başkanlığının, icazetli Ehl-i Sünnet alimlerinden oluşan eski Müşavere Kurulu’nun tüzelkişilere, derneklere zekat verilmeyeceğine dair fetvası vardır. Buna aykırı yeni fetvalar bozuktur, onlara itibar edilmez.
Reformcuların ve mezhepsizlerin yazdığı yeni ilmihallerdeki, derneklere zekat verilebilir fetvası geçersizdir.
Kısa bir müddet önce, fakir bir ana babanın kırk günlük bebeği, biraz tahta parçası ve kömür bulunup da evde soba yakılamadığı için soğuktan öldü. Bu faciadan bütün Ümmet sorumludur; zekatlar öncelikle Müslüman fakirlere ve miskinlere verilmiş olsaydı, bu facia cereyan etmeyecekti.
Tasavvuf tarikatları zekat toplayıp tekke masrafları için harcayamaz.
Hastahane, bakımevi, talebe yurdu yapımı ve bunların masrafları için zekat toplanamaz.
Mezhepsiz, reformcu, vicdansız kişilere sorarsanız her şeyin fetvasını verir, ictihadını yaparlar.
Siz din sorularını icazetli, ihlaslı, vicdanlı, Allahtan korkan müftilere sorunuz.
Muhtarlara müracaat ederek Müslüman miskin ve fakir arayınız. Bizzat evlerine gidiniz, durumlarını görünüz ve onlara zekat veriniz.
Aldığı zekat parasını telefon kontörü için harcayacak kimseye zekat vermeyiniz.
Pazara çıkarsa beş bin lira etmeyecek külüstür arabasına benzin parası bulamıyor, buna de zekat vermeyiniz.
Soğuklarda soba yakamıyor, kırk günlük çocuğu hasta, ısınmazsa ölebilir, o fakire veriniz.
Tüpü bitmiş, parası yok ki, yeni bir tüp alsın çorba pişirip karnını doyursun. İşte bu kimseyi bulunuz ve ona az çok zekat veriniz.
Soğuklarda titreyenleri bulunuz… Açları bulunuz… Fakir kimsesizleri, çaresizleri, çok muhtaçları bulunuz. Yoksulluktan ağlayanları bulunuz, onlara acıyınız ki, Erhamürrahimîn ve Ekremülekremîn olan Hak Teala size rahmetiyle ve keremiyle muamele etsin.
Zekatlarımızı Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun olarak vererek kendimizi Cehennem ateşinden koruyalım.
Hava soğuk, evde soba yanmıyor, tencerede yemek pişmiyor, çay peynir ekmek için bile para yok… Bulun bu şahsı veya aileyi ve ona az da olsa zekat verin. Melekler bu hayrınızı defterinize yazar ve inşaallah, bir hayra yedi yüz sevap veren Kerim Allah sizden razı olur, sizi kurtarır.
Camiye, Kur’an kursuna, talebe yurduna yardım mı?.. Ona zekat faslından değil, sadakalar faslından yardım edersiniz.
Soğuktan ölen kırk günlük bebeği unutmayalım.
Allah bizi affetsin. Bize akıl, fikir, vicdan versin.
Zekatlara göz dikmeyelim, el uzatmayalım.
Çarpılırız.