Biz kâğıt üzerinde, afaki bir devlet sisteminden, siyaset sisteminden bahsetmiyoruz. Bizim siyaset anlayışımız, ümmeti Muhammed’in siyaset anlayışı Medine’de, Bağdat’ta, Şam’da, Endülüs’te, İstanbul’da yazılıdır. Eğer ümmeti Muhammed siyaset bilmiyor olsaydı şimdi sultan Fatih’ten sonra İstanbul’da, Beyoğlu’nda hıristiyan mı kalırdı? Yahudiler İspanya’da giyotinle koparılacak kafalarını niye Kanuniye sığınarak kurtardılar. Eğer ümmeti Muhammed siyaset bilmiyor kafa silah kullanmaktan başka bir şey bilmiyor olsaydı şimdi Bulgaristan’da, Balkanlar’da Hıristiyanlık diye bir din olur muydu?

Ümmeti Muhammed’den daha iyi kim siyaset bilebilir? Ama siyaset İslam’da yokturu niye inandırdılar? Niye hocalara da İslam’da siyaset yoktur dedirttiler? Çünkü faizli kazanmak istiyorlar, çünkü zina serbest olsun istiyorlar, çünkü kumara kimse müdahale etmesin istiyorlar. Çünkü çaldıklarını çırptıklarını melekler görmesin istiyorlar. İslam’da siyaset yoktur diyerek İslam’ı siyasetin dışına ittiğin gün, ahlakı, siyasetten, idareden, devletten uzaklaştırdın demektir. İslam ahlaktır. İslam terbiyedir, fazilettir. Allah korkusudur.

Evet, ortada iki gerçek var kardeşler,

1- Müslümanların arasından da abuk-subuk siyasetçi çıkmıştır. Müslümanların arasından da zalimler çıkmıştır. Müslüman milleti illallah ettiren zalim siyasetçiler olmuştur. Olmamıştır diye bir şey yok. Onlara bakarak Kur’an’ı mı biz değiştireceğiz. Zalim gitti adili geldi yerine oturdu olacak. Bu hakikati kabul etmek zorundayız. Doğru… Yani bütün sistemi reddedemeyiz. Siyaset bir takım zalimlerin at koşturduğu meydana dönüşmüş müdür bir dönem? Dönüşmüştür. Olabilir. Kış mevsimi idi, bahar geldi işler düzeldi olur. Bu, evet filan sülale geldi ümmeti Muhammed’e zulmetti. Emeviler geldi kırbaçladılar, doğru. Ömer bin Abdülaziz geldi kurtardı o cepheyi. Evet, Abbasiler geldi zulmetti! Harun reşit geldi… Yani biz ufak bir yolsuzluğu, ufak bir hatayı bütün bir sistemin yokluğu anlamına kullanamayız.

2- Her yenide bir lezzetlik, bir dikkat çekicilik muhakkak bulunur. Şimdi insanlık 2 buçuk 3 asırdan beri demokrasi diye bir put icat etti. Demokrasi, demokrasi, işte, herkes gücüne kavuştu (!) Bu, demokrasi diye bir silah çıktı. Şüphesiz Kur’an-ı Kerim alkolü tarif ederken yani onda menfaatiniz de var ama zararı çok olduğu için size yasakladık buyuruyor. Evet, demokrasi tamamen dosyalarla çöpe atılacak fırında yakılacak bir sistem değil. Tamam, insanlığın menfaatine olan, Müslümanların da kullanabileceği bölümler var. Elbette Haccac’ın vurup kestiği sistemden daha iyi olabilir. Ama demokrasinin Avrupa’da revaç bulması Müslümanların kendilerini yok sayıp o yeni gelene yaltaklanmaları için yeterli bir sebep değil. Eğer orda bir güzellik çıktıysa alırım o güzellikteki benim dinime uygun olanları, ben terakki ederim. Yok, benim alabileceğim bir şey yoksa bir sakıncası yok. Kaldı ki yani demokrasi dedikleri insana hürriyet dedikleri şey istedikleri gibi kullandıkları bir silahtır. Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e hakarete gelince bizde demokrasi ve hürriyet var (!) Müdahale edemeyiz diyor. Kabul! Madem sende demokrasi var, hürriyet var. Tamam, sövene karışamayız diyor (!) 1400 senedir insanlığın en büyüğü olan birisine sövülmesine karşı çıkanlara demokrasi ve hürriyet diye karşı çıkıyorsun. Tamam, kabul… Niye Hitlerin fırınlarını kabul etmedim ben, öyle bir şey yok diyen bir adamı hapse attın!? Hani fikir hürriyeti sende? Avrupa kadar sahtekâr var mı? Almanya’daki Yahudi fırınlarını kabul etmiyorum diyen adamı hapse atıyorsun sen; Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e hakaret etti mi biri hürriyet var istediğini yapar diyorsun. Demek ki bunların hürriyeti, demokrasileri, insan hakları istedikleri gibi kullandıkları tuzaktan başka bir şey değil. Yani demokrasi böyle put yapılacak kadar hoş bir sistem değil ki. Bu yüzden bazı İslam mütefekkirleri demokrasiyi batılın bir değişik yüzü olarak görüp küfürdür, şirktir diye atmış kesmişler. El Hakk yani yabana atılacak bir söz de değil.

Ama doğru olan demokrasi de İslam ile uyuşan benim dinime ters düşmeyen ne varsa ben onu alabilirim. Teknolojisinden aldığım gibi...

Kaldı ki demokrasiyi Avrupa icat etmemiştir. Demokrasi, insan hakkı, vatandaşa hak vermek diye bir şey varsa eğer çocukların bile Ömer’e (radıyallahu anh) karşı çıkıp konuştukları sistemden aldıklarını, kadının Cuma hutbesi okuyan Ömer’i (radıyallahu anh) susturup, doğru konuş Ömer (radıyallahu anh) diye ikaz ettiği günleri hatırlasın insanlık. Konuşma hürriyetini, hakkı ve serbestliği Medine’de mi gördü insanlık, New York’ta mı gördü daha belli değil bu kimilerinin gözünde.

Bunlar sadece tuzağa çekinceye kadar insanlığa demokrasi veya hürriyet diye bir şey sunuyorlar, ondan sonra keyifleri bitince ya da işleri bitince demokrasiyi istedikleri zaman rafa kaldırırlar. Hürriyet onların keyfine dokununcaya kadardır. Biz ümmeti Muhammed olarak kimsenin siyasetine muhtaç değiliz. Kendimizi yönetecek, planımızı yapabilecek tarihimizi yazabilecek kudrete haiziz elhamdülillah. Temizlik bizim medeniyetimizde var. Bizim siyasetimizde var. Ahlak bizim siyasetimizde var. Fazilet bizim siyasetimizde var. Haramdan kaçınma bizim siyasetimizde var. Zulümden korkmak, zulmetmemek bizim siyasetimizde var. Düşmana bile iyi davranmak bizim siyaset anlayışımızda var.

Kardeşler, Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) en büyük siyasetçidir. 23 senede en büyük medeniyetlerden bir tanesini yeryüzünde kurmuştur. Nuh (aleyhisselam)’ın 950 senede yapamadığını Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) 23 senede yapmıştır. Yahudilerle uğraştı, hıristiyanlarla uğraştı, müşriklerle uğraştı, ekonomiyle uğraştı, ziraatle uğraştı, şehir planlamasıyla uğraştı siyaset bunlar ise eğer Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem) bunları yaptı. Pazarın nereye kurulacağına dair karara imza attı. Şimdi Müslümanlar siyaset yok İslam’da derken hangi, hangi İslam’dan söz ediyorlar? Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in Medine’de devletini kurduğu siyasetten mi söz ediyorlar yoksa kendi doğdukları köyde muhtarın güttüğü siyaseti mi siyaset olarak algılıyorlar. Eğer siyaset ekonomiyi yönlendirmek, uluslararası ilişkileri planlamak, devletin iç planlarını yapmak, insanların hayat standartlarını belirleyecek kuralları oluşturmak, savaş gerektiğinde savaş yapmak, barış gerektiğinde barış yapmaksa eğer siyaset bunlar İslam’da var. Onların muharref İncilinde yok bu tür işler.

Kur’an-ı Kerim’de siyasetin nasıl yapılacağına dair yüzlerce ayet var. Bu kadar ayeti ne yapacaksın. Zamanında adamın biri demişti toplam 500 ayet var Kur’an’da böyle demişti. Mübarek, biz yarım ayet bile olsa ona can feda edecek bir imana sahibiz. 500 ayetmiş. Toplamı 500 taneymiş. Bu ne kadar çirkin bir bakış tarzı. Ee birilerinin yanlışını baz alıp onun üzerinden yürüyerek, haa ben bu imamı beğenmedim. Bu imama bak ya namazı nasıl kıldırıyor. İslam'da namaz yok o zaman. Niye yok İslam’da namaz? Bu imama bak nasıl namaz kıldırıyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? İmamı beğenmeyip namazı mı inkâr edeceğiz.

Bir Müslüman bizi kandırıp siyaset yapmış, Allah için yapacağım demiş meğerki başka bir iş için yaptı siyaseti şimdi biz siyasete mi düşman olacağız. Hayır. Hiç öyle değil… Daha adil, daha Allah’tan korkan, daha takva birini buluruz o zaman. Bir dilekten bir kere geçtik bir daha geçmeyiz. Küsmek değil hakkımız, düzeltmek görevimiz bizim. Siyasete küstük mü başkasının eline veriyoruz bizim kumandamızı. İslam’da siyasetin alası var. Kimin kimle evlenebileceğini, kimin kiminle nasıl boşanabileceğini belirlemiyor mu İslamiyet? Yoksa isteyen istediğiyle evlensin diyor mu? Siyaset nedir? Medeni hukuktur. İslam’da var. İsteyen istediğini alabilir, satabilir, istediğin yerde tezgâh kur diyor mu İslamiyet? Hayır! Neyi satabilirsin, neyi alabilirsin, ne kadar kar edebilirsin bunu Allah tayin ediyor. Ticaret… Herhangi bir bakanlık düşününüz mesela bir devleti yöneten bakanlık bakın Kur’an’da Resulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in hadislerinde onunla ilgili, o bakanlığı yönlendiren ayetler, hadisler var mı yok mu? Biz 14 asırlık tarihimizi nereye koyacağız da İslam’da siyaset yok diyeceğiz. Çok batıl bir cümleye takılmış oluruz.

İslam’da siyaset var adilik yok, seviyesizlik yok, yalan yok, aldatmak yok, hile yok, Müslümanların mallarından servet kurmak yok. Müslümanları tuzağa düşürmek yok. Kendi menfaatin için kendi yanlışlarından ötürü Müslümanları cephelerde kırdırmak yok. Siyaset var. Adice iş yapmak yok. Dinimiz ortada… Bizim dinimiz Kur’an dini, Resulullah (sav) Efendimizin hadislerinin dini ve onların ikisinden süzülmüş bal gibi önümüze konulmuş fıkıh diniyiz biz.

İmam Gazali (rahmetullahi aleyh) tasavvufun en büyüklerinden biri, en büyük mutasavvıf insan. Bütün tasavvuf dünyası İmam Gazali (rahmetullahi aleyh) gibi birkaç kişinin etrafında dönüyor. İhya-u Ulumiddin’in girişinde siyasetten bahsederken siyaset ile din ikiz kardeş gibidirler diyor. NE SİYASETSİZ DİN OLUR, NE DİNSİZ SİYASET OLUR. İmam Gazali ki Bağdat’taki zulümden kaçmış, 10 sene bu siyasetçilerle görüşmeyeyim, bu siyasetçilerden uzak durayım, bulunmayayım bunların yanında diye Bağdat’tan kaçtığı zaman yazdığı kitapta söylüyor bunu.

Şimdi Müslümanların bir grubu sırf kendi minik bir cemaati var 10-15 kişi bir araya geliyorlar. İşte siyasetle ilgilenilirse bunlar, toparlayamam bunları diye yok İslam’da siyaset kardeşim. Yok, yok, yok İslam’da siyaset yok… Niye yok? SEN SİYASET YAPAMADIĞIN İÇİN YOKSA olmaz. Bunu diyemezsin. Devam edecek inşallah…