İnsan bir camide imamlık yaparken ilk yıllardaki haline göre on sene sonra biraz daha terakki eder. İmamlık onu gerektiriyor. Biraz daha Kab’ye yaklaşırsın. Beş sene sonra daha fazla yaklaşırsın. Yani imam yirminci senesinde daha takva olur. Namazı daha iyi kıldırır. Yirmi beşinci senesinde daha iyi olur. Müezzin olursun üç sene sonra ezanı daha iyi okursun. Daha takva olursun. Siyaset öyle değil hakikaten. Zor, Ashab-ı Kiramı da yordu.
Ama İslam’da siyaset yok cümlesi hıristiyanlıktan intikal etmiş batıl bir cümledir.
Allah bütün hayatın yemek-içmekten, giyinmekten, düğünden, cenazeden, her türlü törene varıncaya kadar, ekonominden, tarımından, ziraatinden, ne varsa, hayvancılığa kadar her şeyin Kur’an’a göre olmasını istiyor. Ekonomiye Allah şekil veriyor. Ticarete şekil veriyor. Hayata şekil veriyor. Yemeğe standart getiriyor. Şunu yiyebilirsin şunu yiyemezsin diyor. Yeryüzünde İslam kendine göre bir devlet kurmak istiyor, her şey ona göre olması gerekiyor. Müslüman tutup siyaseti kendi dışına atınca bu sefer başkalarının yönetiminde Müslümanlık yaşamak zorunda kalıyor. Bu sefer faizsiz yer bulamıyor. Bu sefer camii inşa ederken bile camiye bile faiz parası harcamak zorunda kalıyor.
ÜLKE SENİN. VERGİLERİ SEN VERİYORSUN. TOPRAĞIN ALTI SENİN, ÜSTÜ SENİN. YÖNETİCİ SENDEN, MAHALLE SENDEN, ŞEHİRLER SENİN. Çocuğuna ne zaman Kur’an öğreteceksin diye endişe içindesin.
Sen Müslümansın, sağın solun Müslüman; Kur’an sansürlü kitap! Yasak kitap! Ezan yıllarca okunmayacak, Hacca sen istediğin gibi gidemeyeceksin, bir MASON firması seni Hacca götürecek (!) Bir masona para vererek, belki bir hıristiyan firmaya para vererek Hacca gitmek zorunda kalacaksın. Neden? Çünkü sen zamanında direksiyonu başkasına vermişsin, araba senin ama! Araba senin! Yakıt masrafını bile veriyorsun üstelik! Arabanın masrafı da senin! Tamir, servis paralarını da sen veriyorsun, direksiyon başkasında ama!
Hayır! Öyle değil! Ümmet, Müslümanlık, Kur’an ehli, Buhari ehli, Müslim ehli KENDİNİ İDARE EDECEK KAPASİTEDEDİR.
BU ÜMMET 17 YAŞINA GELMİŞ ÇOCUKLARINI BİLE ORDULARININ BAŞINA KOMUTAN OLARAK TAYİN ETTİRMİŞ BİR ÜMMETTİR!
Zeyd bin Sabit (radıyallahu anh), Kur’an-ı Kerim’i bir araya toplayıp, bugün elimizdeki Kur’an’ı oluşturduğu zaman 21 yaşını yeni bitirmiş bir çocuktu daha. Biz siyaset yapamayız, biz insan yönetemeyiz sözü papazlardan illallah etmiş Avrupalıların sözüdür. Papazların geri kafalıkları, muharref anlayışları yüzünden, insanlara hayatı zehir zemberek ettiklerinden dolayı bu din oldukça kalkınma olmaz, bu din oldukça sanayileşme olmaz hıristiyanlık için söylendi. Ama Müslümanlar Ömer’i (radıyallahu anh) ne zaman unuttular? Müslümanların kadınlarla oturup kalkan, ara sıra kumar masasında yeri görülmüş liderleri bile Emeviler bile, Abbasilerin aşırı uçlarında kalmış insanlar bile, ümmeti Muhammed’i kıtalardan kıtalara dolaştırdılar. Değil Ebubekirler, Ömerler, Osmanlar, Aliler, bu ümmetin alt tabakasından gelenler bile namazlı niyazlı oldukları sürece en akıllı dinsizden, sarhoştan, daha akıllı daha siyasetçidirler. Dünya nedir ki Müslüman onu yönetemesin. Cennete gitmeyi bilen bir insan, ziraat politikası niye güdemesin ki?
Hayır! İslam’da siyaset vardır. Öbür türlü; İslam’da siyaset yoktur, Müslüman siyasetle uğraşmaz cümlesi; Müslüman başkasına çalışır, hiçbir zaman efendi olamaz, hep sömürülmek için yaratılmış anlamına gelir. Var mı böyle bir anlayış! Bir tek Müslümanlar mı siyasetle uğraşamazlar. Hıristiyanlar Birleşmiş Milletleri bile kurdular. Kendilerine göre NATO’lar kurdular. Kendi kendilerine dünya oldular.
Hıristiyan yapabiliyor, Yahudi zaten işin başı, hindu yapabiliyor, ineğe tapan yapabiliyor, ateşe tapan yapabiliyor… Müslüman! Aman siyasetle uğraşma! Siyasetle uğraşma! Bir tek mübarek Kâbe midir siyaset gelince mıknatıs ters itiyor onu. Kim bunu bu dine soktu!?
Ne zamandan beri Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’e müşrikler istediğin kadın senin olsun, istediğin kadar paran olsun, istediğin ibadeti yap, Mekke sokaklarına karışma dedikleri günü unuttu Müslümanlar? O pazarlık neyin pazarlığıydı? Neyin pazarlığıydı o? Mekke’de sözü geçmeyecek olduktan sonra parayı ne yapacaktı. Niye Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Habeşistan’da herkes süt liman keyif içerisinde yaşadığı halde herkes oraya gitsin demedi? Habeşistan’da devlet garantisi vardı. Necaşi ne dedi; ben sağ oldukça garantimdesiniz. Kimsenin kılına dokunulmadı. Niye Caferi Tayyar (radıyallahu anh) ordan kalktı Medine’ye geldi? Çünkü Necaşi özel can güvenliği verdi. Yönetimi devretmedi.
Sen orayı yönetmedikçe, orda sığınmacı olarak, misafir olarak kaldığın sürece İslam kazanmıyor ki! Sen kazanıyorsun. Sen garanti altındasın.
Orda Necaşi’nin himayesinde, devlet himayesinde devlet konumu olarak 11 sene kaldı Caferi Tayyar (radıyallahu anh) 82 kişi gittiler 82 kişi geri geldiler. Kimse Müslüman olmadı. İslam istifade edemedi. Ama Medine’de Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Medine Anlaşmasını yazdığı gün son maddesinde ne karar vardı? Medine’de hıristiyanlar, yahudiler, müşrikler ve Müslümanlar herkes yaşayacak son söz Muhammed’in (sallallahu aleyhi vesellem) olacak dendi. Son söz Muhammed (aleyhisselam)’ın olduğu için 10 sene sonra Medine’de dünyanın en büyük medeniyetlerinden ve devletlerinden birisi kuruldu.
Son sözü Muhammed (aleyhisselam) söylediği zaman İslam yayılır, Kur’an yayılır. O zaman dinin bir değeri var demektir. Sen ibadetini yapacaksın ama yöneten söz sahibi karar sahibi sen olmadığın için o istediği zaman sana namaz kıldırtacaktır. İş saati kıldırtmayacak, şu saatte kıldırtmayacak, şuna rastlamayacak, buna rastlamayacak, şu kıyafeti giymeyeceksin diyecek, sakal bırakmayacaksın, tırnağını kesmeyeceksin her şeyine karışacak senin. Ne zamandan beri insanlık bir devleti olmadan, bir yönetimi, bir sistemi olmadan ayakta kalabildi ki? İnsanlık ilk günlerinden beri sistemle bir devletle yaşamaya mahkûm oldu, aksi takdirde bugüne gelmezdi insanlık. İnsanların devletleri olduğu halde, bir yönetimi benimsedikleri halde birbirini kırıyorlar. Demek ki İslam; bizim sadece namazımızla, orucumuzla, haccımızla uğraşacak, kurban kesin diyecek ama ben istediğim zaman istediğim yerde kurban da kesemeyeceğim çünkü bıçağı başkasının eline vermiş olacak. Hayır, öyle değil!
Kardeşim, eğer İslam’da siyaset yoksa bunu Allah’tan korkup söylemesi lazım insanların biraz Allah’tan korkun! Hangi fıkıh kitabını hangi ilmihal kitabını açarsan aç Cuma namazını kılamazsın vali oraya gelmedikçe diyor. Bize ne cuması kıldırıyorlar o zaman? Madem İslam’da siyaset yok, niye bu camide Cuma namazı kılamıyorum müftülükten izin al diyorlar bana? Müftü kadar bende biliyorum. Al bir kâğıt, benden izin niye olmuyor? Hemen bana İmam Azam’a mı karşı çıkıyorsun. O ne diyor valinin izni olacak diyor bana. İşine geldi mi mübarek İslam siyaset nasıl abi kardeş oldu hemen. Cuma namazlarını, bayram namazlarını kontrol edebilmek için hemen siyaset var İslam’da. Öyle değil!
Sen İslam’da siyaset yok desende başka siyasetçiler senin İslam’ına müdahale ederler. Sen kullanmayı bilmiyorsan onlar seni kullanıyorlar çünkü. Böyle şey olur mu ya! En büyük ibadetimiz namaz siyasi bir ibadettir. En büyük ibadetlerimizden olan Hacc siyasi bir ibadettir. Kendi kendilerine insanlar Hacc yapamazlar. Halifenin veya tayin ettiği vekilin Hacc yaptırtması gerekir ki hala öyle yapılır Hacc. İslam kendi kendini inkâr edecek kadar basit bir sistem değil ki. İslam’da siyaset yoktur cümlesi batıldır.
Ama İslam’da Müslümanların menfaatlerini, Müslümanların mallarını, makamlarını kullanıp hovardalık yapmak yoktur. Müslümanları cihad niyeti ile aldatıp ben sizi nerelere götüreceğim deyip ondan sonra servet kurmak yoktur. İslam’da ne vardır? 10 yıl Müslümanları yöneteceksin ondan sonra öleceğin zaman oğlunu çağıracaksın oğlum ben 10 senedir maaş alıyorum bir de hak etmemiş olabilirim bunu bizim ne kadar malımız mülkümüz varsa topla onları, 10 sene aldığım maaşın karşılığı olarak Allah yolunda infak edin ben bu vebalden kurtulayım diyen Ömer bin Hattab (radıyallahu anh) olmak var. Ümmeti Muhammed’in örneği Ömer’dir (radıyallahu anh), Ebubekir’dir (radıyallahu anh). Ebubekir (radıyallahu anh) Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem)’in yerine seçildiği gün Medine sokaklarında süt satarak geçiniyordu, süt! Süt satarak geçiniyordu. Sütçü diye bağıran devlet başkanıydı. Ömer (radıyallahu anh) yanına yanaştı Ebubekir ne yapıyorsun sen dedi. Çoluk çocuğumun rızkıyla meşgulüm dedi. Sen çoluk çocuğunun rızkıyla meşgul olurken Resulullah’ın (sallallahu aleyhi vesellem) vekâleti olan bir makamın şerefini düşürüyorsun. Biz sana harçlık veririz bu sütleri satma bir daha dedi. Ebubekir (radıyallahu anh), zamanında en zengin insandı. Bilal’i (radıyallahu anh) satın aldığı gün ve azad ettiği gün ümmetin en zengini idi. O (radıyallahu anh) malını Allah için infak etti. Süt satıp geçinecek hale geldi, ümmeti Muhammed’in başı oldu gene süt satmaya devam etti. Ümmeti Muhammed’in örneği Ebubekir’dir (radıyallahu anh). Benim için ayağa kalkmayın. Ben kureyşten kuru ekmek yiyen bir kadının çocuğuyum, kral değilim içinizde diyen Muhammed (aleyhisselam)’dır devlet başkanımızın örneği bizim. Eğer bizde siyasetçi kimdir? Kim siyaset yapıyor deniyorsa? İşte; kureyşli kuru ekmek yiyen kadının çocuğu… Ben kral değilim niye ayağa kalkıyorsunuz. Oturun diyen… Yanına Cebrail (aleyhisselam) arkadaş olarak geldiği halde yetim çocuklarla oturan, dul kadınların derdiyle ilgilenen, kuru ekmek yiyen Muhammed (aleyhisselam) ile başladı bu devletimiz bizim. Elhamdülillah. Devam edecek inaşşallah…