Tesanüdün anlamı ise dayanışma, birbirine destek olma ve
kardeşliktir.
Allah’ın bildirdiği hükümlere uyan, aynı yolda olan, aynı Kitaba
tabi olmuş ve aynı ortak hedefe sahip inananlar kardeştir. Bu
kardeşlik çok büyük sevgi ve dayanışma ile daha da pekişir.
Rabbimiz Hucurat Suresi’nin 10. ayetinde
“Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını
bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki
esirgenirsiniz.” şeklinde bildirmektedir.
Allah’ın kastettiği kardeşlik, iman kardeşliği, yani Kuran’a dayalı
bir kardeşliktir. Bunda Kuranî bir sorumluluk vardır. Kardeş
kardeşi korumak ve kollamakla sorumludur. Nasıl evlilikte birçok
surumluluk varsa. Müslümanlıkta da kardeş olmanın hukuku vardır.
Kardeşinin her şeyinden sorumlu olursun; canını, malını korumak ve
kollamakla mükellef olursun. Bütün bunları yaparken derin bir
şefkatle onu eğitmek, onunla ilgilenmek çok büyük sevaptır.
Ayrıca Allah Saff Suresi’ni müminlerin tek bir saf halinde
kenetlenmesi gerektiğini anlatmak için özel olarak indirmiştir:
Şüphesiz Allah, kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir
bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saff Suresi, 4)
Allah Müslümanlardan lehimlenmiş ve kenetlenmiş olarak saf
bağlayarak “Kurşunla kaynatılmış binalar gibi” hareket etmelerini
istemektedir: blok, tek bir tane bina olarak, yanında küçük küçük
binalar olmadan.
Kuran’ı okuduğumuzda Allah’ın bu birlik ve beraberlik olduğunda
Müslümanlara huzur ve güvenlik verdiğini, aksi halde korku ve acıyı
tattırdığını görüyoruz. Tesanüd Allah’ın açık hükmüdür, hiçbir
Müslüman bunu görmezden gelmemelidir.
Tesanüd Bozulmamalı
Müminler her zaman güzel ahlaklı, sevgi dolu ve mütevazidirler. Bu
nedenle tesanüd müminler arasında doğal bir şekilde oluşur. Ancak
Müminler arasındaki kırgınlıklar, küskünlükler tesanüdün
zedelenmesine ve karşılıklı bir soğukluğa yol açabilir. Bu
kardeşlik ayetlerini, karşısındaki müminin de İslam’ın menfaatleri
için çaba harcadığını unutmaktan meydana gelir. Bediüzzaman Said
Nursi Hazretleri tesanüdün önemini aşağıdaki sözüyle çok güzel
anlatmıştır.
Hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir. İmtizaçkârâne ittihat
(birlik) gittiği zaman, manevî hayat da gider. Tesanüd bozulsa
cemaatin tadı kaçar.”
Ayrıca Peygamberimiz (sav) de bir hadisinde tesanüdün müminlerin
birbirlerine hep güzel gözle bakmalarını teşvik ettiğini
bildirmiştir.
Birbirinize sırt çevirmeyiniz. Birbirinize kin tutmayınız.
Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinizle dostluğunuzu kesmeyiniz. Ey
Allah'ın kulları kardeş olunuz. (Müslim İhya'u Ulum'id-Din
Huccetü'l-İslam, İmam Gazali, cilt. 2, s.407)
Mümin fedakar, hoşgörülü ve sıcaktır; ama herkeste nefis bulunur ve
insan dikkat etmezse bazen nefsine uyabilir. Özellikle gaflet
anlarında nefse uyarak bazı yanlış ve beklenmeyecek tavırlar
oluşabilir. Şeytanın kışkırtmalarına açık olan nefis insanı
yanıltarak fevri çıkışlarda bulunmasına neden olabilir. Bu nedenle
Müslüman nefsini harekete geçirecek bir üsluptan kesinlikle
kaçınmalıdır. Sonradan telafisi zor olacak hatalara düşmemeye özen
göstermelidir. Herkesin niyetini Allah bilir, doğruluğu kesin
olmayan bilgiler doğrultusunda hareket etmek ve kardeşini
yargılamak mümine yakışmaz. Bu zanna girer ki Rabbimiz zandan
kaçınmayı özel olarak bildirmiştir. Çünkü zannın Allah katında
sorumluluğu vardır.
Rabbimiz İsra Suresi’nni 53. ayetinde "Kullarıma, sözün en güzel
olanını söylemelerini söyle. Çünkü şeytan aralarını açıp
bozmaktadır. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır."
şeklinde buyuruyor.
Tesanüdün korunması için müminlerin birbirlerine karşı sürekli
olarak hüsn-ü zan ile bakıp en güzel hitap şeklini kullanmaları
gerekir. Şeytanın müminlerin arasını bozmak için özel olarak
uğraştığını unutmamak önemlidir.
Allah başka bir ayette
"Allah'a ve Resulüne itaat edin ve çekişip
birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider.
Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir." (Enfal Suresi,
46) şeklinde buyurduğu gibi mümin, kardeşleri ile arasında bir
çekişme oluşmasına kesinlikle engel olmalıdır.
Çünkü müminler diğer müminlere karşı son derece merhametli ve son
derece alçakgönüllü olmakla yükümlüdürler. Müslümanlar için sonsuz
bir sevap kaynağı mevcutken birbirlerinin önünü tıkayıp, haksız
rekabet ve kıskançlıklarla vakit geçirmenin hiçbir anlamı yoktur.
Çünkü amacı Allah’ın rızasını kazanmak olan müminler için rekabet
düşünülemez bir konudur. Müminler ancak takvada, Allah’a yakınlıkta
yarışırlar, o da çok zevkli ve teşvik edici bir yarıştır. Bu
nedenle mümin topluluğunu insan vücuduna benzetirsek her bir organ
diğerinin destekçisidir. Kuran'da müminlerin diğer müminlerle
tesanüdlerinin artması için yaptıkları bir dua şöyle şu
şekildedir.
Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki:
"Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi
bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma.
Rabbimiz, gerçekten sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin." (Haşr
Suresi, 10)