Bugün, bilgi ihtiyacımız hakkında yazayım dedim ama ardından soru
içi sorular zihnime hücum etti. Çünkü bu konu aslında bir kitaplık
konudur. İnşallah hedefimize ulaşırız.
Zihnimizi bizi ilgilendirmeyen konularla meşgul ettiğimiz hepimizce
biliniyor. Fakat bu konudan daha vahim olan başka bir konu daha
var. Toplum olarak, çoğumuz bize hangi bilgilerin öncelikli olarak
lazım olduğunu hangi bilgileri daha sonra da öğrenebileceğimizi
bilmiyoruz. Bir şey daha var, biz hangi bilgileri alırsak
canlarınız? Bunu bile bilenimiz az. Bazı bilgilerde canlılığımızı
diskalifiye ettirir bize de, haberimiz olmaz.
Mesela; Umudu tarumar olmuş bir insanın hangi bilgiler imdadına
yetişir? İnancı zayıf bir insan hangi konuda bilgi sahibi olursa
inancı canlanır, kendisi canlanır? İnancı zayıf biri önce fıkıh ve
menkıbeleri mi yoksa ihtiyacı olan akideyle ilgili konuları mı
okursa imanı beslenir? Hiç şüphe yok ki, önce neye inandığımızın
farkına varmak, sonra da farkına vardığımızın farkında olmak
mecburiyetindeyiz yani, farkındalık.
Farkındalık oluşmadan, kişi kendisiyle gerektiği gibi ilgilenemez,
hangi bilgiye ihtiyacı olduğunu da bilemez.
Bilgi ihtiyacı ikiye ayrılıyor. Biri iç diğeri dış dünya ile ilgili
bilgiler. İç dünya ile ilgili bilgilerin neler olduğunu bilmek, o
bilgileri elde etmeyi bilmekten daha önemli.
İç dünya: İnançtan başlar, gönül işlerine kadar devam eder. Dış
dünya ise, içimizin haricindeki her şey.
İnancı zedelenen ne yapmalı? Hemen, hangi konuda bir sarsıntı
yaşıyorsa o konuda, müftüye, camii imamı bilgiliyse imama,
ulaşılabilirse dini bilgisi olan yazara, hatip ve hatibe ye vb.
kişilere o konu hakkında bilgi sormalı.
İnancı tamam ama ibadet yapamayan ne yapmalı? Aynı şekilde yine
bilenden sorulacak. Depresyon geçiren kişi, önce neden depresyon
geçirdiğini kendisi anlayacak kadar insani bir durum olan depresyon
hakkında bilgi edinmeli. ( Müslüman depresyon geçirmez, dedi
birileri bizde inandık bir zamanlar. Depresyon geçirmek islamsız
yaşamak yüzünden olsa da insani bir durumdur, herkes depresyon
geçirebilir.)
Âşık olan ne yapacak? Yine bilirkişiye ne yapacağını soracak. Aksi
halde, kontrolünü kaybeder, âşık kişi ne yaptığını bilmeyebilir,
özellikle saplantı aşkı.
***
İnsanlar, bu gün ne yesem, ne giyse mi düşündüğünün en az yarısı
kadar da: “Bu gün veya bu dönem, benim hangi bilgiye ihtiyacım
var?” diye düşünmediği sürece beyinlere düzeyli bir fikir yapısı
yeşeremez.
Kişi, neyi düşünürse, orada yoğunlaştırır işi.
“Dışın aşırı süsü, için aşırı harabe olduğunu belgeler.” Beyin
yapısına emek verenle, fiziki güzelliğini veya evinin süsünü hayat
desturu olan insanın yaşantısı aynı olamaz. Hangi bilgiye ihtiyacı
olduğunu tespite çalışanla, “Hangi moda nereye geldi? İnsana gelen
moda ne? Ev eşyasına gelen moda ne?” diyen insanların beyni aynı
mıdır? Tabii ki hayır. Beynine, ruhuna, kalbine özetle kendisini
geliştirmeye emek verenle, görüntüsünü değiştirmeye emek veren aynı
baharlarda mı yaşarlar? Konuşmalar, tespitleri aynı olabilir mi?
Hepimiz biliyoruz ki: “ Benim acaba hangi bilgiye ihtiyacım var?”
diyen bilinçli seçim yaparak kitap okuyor, gidiyorsa aynı olabilir
mi? Yine hayır tabii ki.
***
Her konuda bilgi sahibi olmak ister insan. Fakat bu durum ( tüm
dünya bilgilerini kastediyorum) mümkün değil. Genel kültür olarak
mümkün fakat genel kültür de, ya çevreden ya da çok okumakla elde
edilen bir birikim.
Her konuya atılınca her konu yarım kalmaya mahkûm oluyor.
Önce, en acil olanlar öğrenilmelidir. (Dindarları baz kabul
edersek) Kişi dini bilmiyorsa, öncelik daima dinedir. Çünkü din,
bizim için din İslam’dır, hem bu âlemde hem de öteki âlemde lazım.
Biz öteki âlemde, bu dünyada ki gibi ibadetler yapmayacak, imtihan
olmayacağız ama, cennette dinsizde olmayacağız inşallah. O halde,
dini bilmeyene öncelik dini öğrenmesi şart görünüyor.
Kişi, evlenmiyorsa kadınsa erkek dünyasını, çocuk eğitimini, yeni
tanışacağı çevrede kişinin ne yapması gerektiği bilgisini öğrenmesi
gerek. Haliyle erkekte, kadın dünyasını, bir babanın çocuğunu nasıl
yetiştireceği bilgisini, bekâr evlenmeden önce öğrenecek. Aksi
halde, çocuğundan, Yakup Çevik’in sözle karşılaşır: “Babam bana
çocukken lazımdı.” Öğretmense, talebe psikolojisi bilgisi, aşçılık
yapacaksa yemek bilgisi, siyaset yapacaksa devlet ve insan yönetimi
sanatı bilgisine ihtiyaç var. Bu liste uzar gider.
Siz bu yazıyı okurken, kendinize: “ Benim öncelikle hangi tür
bilgiye ihtiyacım var?” diye sordunuz mu? Onu bilemem. Ben kendime
sordum. Zihnimde aldığım cevap şu oldu: “Senin Kur’an-ı Kerim’i
tekrar ve not ala ala, tefsirden okumaya ihtiyacın var!”
Selam olsun kendisini tanımaya çalışanlara…