17 Aralık ile 25 Aralık’ta olan hadiseleri tam olarak ne olduğunu
öğrendikten sonra, iki hafta hasta yattım. Bir türlü kendime
gelemedim. Zira, şokumun müsebbibi, evrensel çalışmalar yaptığına
inandığım lider Fethullah Gülen Hoca Efendidir. Çünkü Mısır’da
dinlediğim bir kasetin de aynen şöyle diyordu “Bir din kardeşimin
saçının bir teline başımı feda ederim”
Hayatını İslam için feda ettiğine inandığımdan, her yaptığını İslam
için yaptığını düşündüğümden, ona hayranlık duyup dua eden biri
olarak, ne sebepten olursa olsun ülkemizin biriciği, Sayın Recep
Tayyip Erdoğan ve yol arkadaşlarını CHP’ye ezdirme girişiminde
bulunması ölüp ölüp dirilmemize yetti!
Onun, kulvarımızda bir lider oluşundan iftihar ettiğimizdendir ki
son durumlar bizi şokların şokuna girdirip, ateşlerin ateşine
düşürmüştür. Bazımız hâlâ oradan çıkamadık. Şahsım adına konuşayım,
böylesine güvendiğim bir zatın, hayal edemeyeceğimiz gelişmelere
imza atmış olmasını tartamadım. O kadar güvenden sonra bu kadar
hayal kırıklığını tartmak çok konsantre bir yürek ister, o da demek
ki bende yokmuş ki, çok yıkıldım.
Sayın Hocamız “Ak Partiye oy vermemek günah değildir.” demiş ya,
her şeyin üzerine tuz biber oldu. Hayallerimde hep Fethullah Gülen
Hoca Efendi’ye sorular sorar oldum. “Hocam peki CHP’ye oy vermenin
hükmü nedir sizce?”
***
Hoca Efendi’yle ilgili bir kitap yazmayı düşünüyordum, hâlâ
düşünüyorum. O kadar çok soru birikti ki zihnimde ve o kadar
gözyaşı döküldü ki içime âdeta taşıyorum. O soruları toplasam
Türkiye’den Amerika’ya köprü olur.
***
Kardeşler arası dehşet saçan savaşta, sözüm ona gizli savaşta “Ne
yapsam?” diye günlerdir düşünüyorum. (Ki herkes kendi payına düşen
görev nedir? diye araştırması lazım) bu ortamı yumuşatıcı hava
estirmesi için Hoca Efendi’ye ağlayıp yakarsam, yalvarsam “Ne olur
İslâm düşmanlarını bizi seyredenler konumundan uzaklaştırın, iki
tarafta bizim olduğundan, her şeye yeni baştan başlamanın mümkünü
yok mu Hocam? Evs ve Hazreç kabilelerinin bile barıştığını bilenler
olarak, bu gidişe seyirci mi kalacağız? Recep Tayyip Erdoğan’ı
devirmek için adı konmamış, nereden beslendiğini anlayamadığım
vahşi bir kin var. Siz isteseniz bu kin ve nefreti bir kelimeyle
düzeltirsiniz.” Gibi yakarışlarda bulunmayı da düşündüm… Sonrada
bunu Hoca Efendi indinde çok değerli görünenlerin yapması
gerektiğine karar verdim.
Hepimiz bu durumdan rahatsız olmalıyız. Rahatsız olmayanların
imanından şüphe ederim.
Ey dostlar ne olur hep beraber çalışalım bu korkunç kinleşmeye son
verilsin! Başbakanımınız hizmet içine sızan casuslar için “Onları
inlerinden çıkatacağız” demiş. İçe sızanları kastettiğini bir kez
kendisi de ifade etmişti. Fakat o cümle, bütün hizmet ehli için
kullanmış gibi lanse edilmesini de üzüntüyle kınıyorum. Yeri
gelmişken bunu da söylemeden geçemedim.
Özetlersek: Karınca misali çırpınarak yalvardığım bir yazı yazmak
istiyordum, fikrimi söylediğim herkesten “Umutlanma ok yaydan
çıktı, sen böyle bir yazı yazarsan yanlış anlaşılır” uyarıları
geldi.
Hayret! Allah demiyor mu “İki topluluğun arası açılırsa
barıştırmaya çalışın” diye. O kadar kinleşme var ki “Barış”
kelimesini ağzına alan neredeyse linç edilecek. Cahillere “cahil”
deyip geçiyor da insan, âlimlere sıra geldiğinde âdeta küçük dilini
yutuyor…
***
Hayranlıkla takip ettiğimiz kişilerin bu dehşet gidişe son verme
çalışmaları yapmaları ve savaşı kim başlattıysa, barış girişimine o
tarafın başlaması gerektiğini söylemektir asıl kastım, fakat bunun
için bir kitap yazmak lazım…
Hangi partiye oy vereceğim sorulursa tabii ki Recep Tayyip Erdoğan
ruhu taşıyan Ak Parti’ye oy vereceğim. Ben ömrümce ikili oynamadım,
her tarafa sendenim diye karanfil gönderenlerden değilim. Yalnız
bir farkım var, bir yeri tutuyorum diye öteki tarafa da düşman
olmam! Bunu dostlarımın bilmesini istiyorum.
Hizmetteki kardeşlerime de bağlı oldukları merciye de son derece
kırgınım… Son derece üzgünüm… Son derece şoktayım…
***
Herkes hata yapabilir. Fakat affa müsait hatalarında bir seviyesi
vardır.
Allah vahyi gönderir, şeytanda vahy eder. Bazı insanlar da onu
Allah’tan gelen vahiy sanır. İnsan dehşet verici muammadır.
Şaşkınlıklar, boşluklar, anlık çılgınlıklar, anlık dil sürçmeleri,
kısa süreli dinden kaymalar vb. her şey hoş görülebilir. Fakat
“Sizden olan ulul-emre itaat edin.” Ayetine rağmen, canımız,
biriciğimiz, ülkemize nefes aldıran insan ve arkadaşlarına (onlar
hata yapsalar bile) nasıl olur da böylesine büyük yanlışlar
yapılır…Ve nasıl olur da çok içten bir gayretle Müslüman kardeşini
iktidardan indirmeye çalışır.Kardeşin ya bu…Ve de nasıl olur da bir
Müslüman kardeşinin itibarını yok etmeye çalışır,bu isteği bu kadar
uzun süre sinelerde yaşatmak,anlık hatalarla kıyaslanır mı?,
Allah’a iman eden sinelerde kin ve nefret,kardeşine darbe indirme
isteği nasıl yaşar? Asla aklım ermedi,eremez.”Benim aklım
erdi”diyen beri gelsin!
***
Televizyonda ya Sayın Latif Erdoğan ya da Prof. Ahmet Keleş’ten
duyduğum bir söz benim yazı yörüngemi adeta zikzaklaştırdı.
Konu şu: Fethullah Hoca Efendi’ye bir papaz gelmiş. Papaza, Hazreti
Muhammed’i anlatmak yerine, Hazreti İsa’yı övmüş. Bu yanlışa çok
“Abesle iştigal” diye bakmam, çünkü insan bazen boş bulunur.
Ancaaak, papaz Hoca Efendi’ye öyle bir soru sormuş ki, bu sorunun
cevabı bana İslam âlemini bir tablo yaptı, o tabloyu da gözümün
önüne koydu.
Gençliğimden beri hep soruların peşine düşmüş biri olarak (Bunun
hata olduğunu sonra fark ettim, çünkü sorular bitmiyor.) düşündüm.
Hoca Efendi Hz. İsa’yı çok övünce, olan olmuş. Hoca Efendi anlatmış
bunu. Mefhum olarak şu minvalde konuşmuş. “Papaz bana dedi ki, ‘İsa
o kadar iyi idiyse o halde Muhammed niye geldi? Ya da neden İsa’ya
bağlı değilsin?’ Ne diyeceğimi şaşırdım.” demiş.
Allah Allah!
Kim demiş?
Fethullah Gülen demiş.
Bu soru karşısında ben bile şaşırmadım. Bu soru ne ki benim için
leblebi, çekirdek cinsinden bir soru. Ben Hoca Efendinin
şaşırmasına şaşırdım.
“Ne diyeceğini şaşırmak.”
İşte bu cümleyi es geçemem. Ben bile şaşırmazdım derken, bunu
yaşadığım için söylüyorum. Bu soru karşısında gereken cevabı “Ben
bile verirdim” deyişim ondan.
Hoca Efendi neden şaşırmış? Bunun sebebi geçmişte İslam’ın yasak
edilmesiyle ilintili bana göre. CHP tarafından Kur’an’ın ve İslam’a
ait eserlerin ortadan kaldırılışı… Ve hurafe dolu kitapların
İslam’ın kaynak kitapları gibi okunması… İslam’ın insanlığa
sunulmasındaki hatalar, doğru bilgiyi yanlış insana servis
yapmalar… Birden bire insanları “Bizden” yapalım derken İslam’dan
yapamamak… Aslında Allah’ın kulu yapamamada gizli…
Doğrusu “Ne diyeceğimi şaşırdım.” cümlesinden sonra “Hoca Efendi
Hristiyan veya deist olur mu acaba?” diye düşündüm bir an.
Kendisinden çok özür diliyorum, elimde olmayarak düşündüm. Gerçi bu
düşünce peygamberler hariç bütün insanlar için düşünülebilir,
caizdir.
Her kulun bir boşluğa düşen yönü vardır çünkü.
Benim başıma çok geldi bu tür olaylar. Gittiğim her ülkede veya
ülkemdeki her ilde, imkân bulursam kiliselere gider, papazlara
İslam’ın dünyaya yanlış anlatıldığını anlatırdım. (Beş ay öncesine
kadar bu devam etti.) Ve “İslam’a giren Hristiyan’ın Müslüman
olduktan sonra da Hazreti İsa’yı, Meryem’i, Zekeriya’yı vb.
kişileri yine sevebileceklerini, sayabileceklerini, hatta İslam
Hazreti İsa’ya o kadar değer veriyor ki, ona iman etmeyeni İslam
dini içine almıyor.” dedim hep…
Papazın biri güldü ve aynı soruyu sordu: “O kadar değer veriyorsa
İsa’ya Muhammed’i neden gönderdi?” dedi. Bende: “Hazreti Musa’ya
değer verdiği halde Hz. İsa’yı neden gönderdiyse, kural aynı”
dedim. Bu sözü tekrar etmemi istedi, farklı ifadeyle aynı sözü
söyledim. “Hz. Musa’ya Allah çok değer verdiği hâlde, İsa
aleyhisselam neden gönderildiyse, Hazreti Muhammed’de o sebeple
gönderildi. Allah peygamberler silsilesini, kendi prensiplerine
göre gönderir. (Buna da sünnetullah denir) Allah’ın bir sevdiğinden
sonra başkasını göndermesi önceki elçisine önem vermediğini
göstermiyor, aksine, değerler halkasını dünya üzerinden,
birbirlerine saygı duyarak, iman ederek geçiriyor.” dedim.
Allah’ın, Allahlığına ait prensipleri vardır ve onun prensipleri
bizim mantığımıza göre değildir. Aslını sorarsanız, İslam’ın
kendisinde bulunan diyalektik sistem ile Allah’ın kendine özel
prensipler konusu çok idrak edilmezse, büyük âlimde olsa kişi gün
gelir dinini lüzumsuz görmeye başlar veya boşluklara düşer. Allah
cümlemizi bu boşlukta uzun süre kalmaktan korusun. Amin.
Sadede gelelim. Yukarıda yazmış olduğumuz olumsuzlukları anlarız da
şu anki sarhoşları sollayan koşuyu ne yapacağız?
Peki, İslam’ın Özelliği Nerede Kaldı?
İslam’ı hurafeler arasında bulup, gönlüme rabdettiğim zamanlar
rüyalarıma bile İslam’ın evrensel çizgisini taşırdı zihnim.
Şimdi o güzellikler en güvendiğimiz eller tarafından tarumar mı
ediliyor, ya da biz yanlış mı görüyoruz Ya Rabb? Yardım et
cümlemize, geçsin bu karanlık günler gecemizin sabahı çabuk gelsin.
Yüreğimiz kan ağlarken yaşamayı tartamaz olduk Ya Rabb!
Gelelim hepimizin yaptığı en büyük hataya: Günümüzün dehşet verici
şu olaylarda, şu gizli savaşta kim haklı kim haksız? Hani Allah ve
Rasulünü hakem tutacaktık? Ne oldu? Mahkeme etmek akla bile
gelmiyor. Eyvaaah eyvah ki ne eyvah. Hiçbir tavır İslami değil. Bir
tarafın mensubu ( Bu sözler sadece hizmet tarafına çekilmesin SP ve
MHP de alınsın) RTE için bir söz duysa sazan oluyor. Kesinmiş gibi
her yerde konuşuyor bazıları. Hani Allah’ın ikazı? Haber doğru mu
değil mi diye araştıracaktık? Vahhh ki ne vah.
Bugün gördüğümüzden ne kadar farklı bir dinimiz var.
Düşmana bile adaletli davranacaksın diyordu İslam. Halbuki çevre
dininde düşmana her şey serbest idi… Vur, kır… Yalan söyle, iftira
et… Fakat Allah’ın dininde bunlara yer olmadığını görünce
ruhumuzda, zihnimizde harika bir hafiflik, müthiş bir rahatlama
gelirdi.
Şimdi bu ne?
İslam’da düşmana bile iftira etmek caiz değilken, işe bakın,
ülkemizde neler oluyor?
İslam’da kardeş kardeşi korurdu… Ölüm anında suyu kendi içmeyip
arkadaşına veren meşhur sahabiyi dinledik ve anlattık yıllarca.
İnanmadıkları şeyleri mi bize anlatıyorlardı? Duyduklarımız yalan
idiyse, İslam tarihinde ne işi vardı? Doğru idiyse –ki doğru- o
halde neden tam inanmadık, tam inanmadıksa neden inanmış gibi
anlattık, inandıksa bu ne ne?
Kulaklarımızın duyduklarını nasıl izah edebiliriz, kendimizi nasıl
ikna edebiliriz? Beynim tepetaklak oldu. Sebebi ortalıkta mehdi,
İsa kaynıyor, bunlara zihnim prim vermez. Ancaaak… Ben Allah’ın
izniyle kendimce samimi bir Müslüman’ım, canımla, kanımla, malımla
davama otuz beş yıldır hizmet ediyorum, ne erdim ne Allah ile
konuştum, ne gaipten haber aldım, ne bir kez uçabildim ne de
“Uçtum” diyenlere inandım. Bunların hiçbirisi benim beynimi sarsıp
perişan etmedi.
MHP’yi anlarım “Eh” diyerek, SP’yi zaten anlarım, BBP’yi de HÜDA
PAR’I’da anlarım. Ama, CHP’ye oy vermeyi nasıl anlayayım? Nasıl
te’vil getireyim? Hangi kelimeyle. Neymiş hidayet kapısı
kapanmışmıymış mışda mış?
Ey insan! Hidayet kapısı ecel gelmeden önce, hidayet isteyene açık
değil midir? Hidayet isteyen kim? Oy almak uğruna, kıyasıya
savaştıkları İslam önünde doksan takla atanlara nasıl aldanıyor da,
din kardeşinizi onlara yedirme savaşı veriyorsunuz? Ey kardeşler!
Bana verdiğiniz bu acıyı Firavun bile veremez… (Bu sözü siz
Firavunsunuz anlamında asla kullanmıyorum) Öteki kardeşlerimiz ne
kadar acı çekiyor bilemem. Fakat sizden ummadığım bu intikam
çizelgesi beni her gün öldürüyor.
***
Köhnemiş and kaldırıldı ama bir and da ben kendime özel olarak
yazsam diyorum.
Dede tarafı Gürcü, nine tarafı Karamanlı Türk olan melezim.
Müslümanım Elhamdülillah.
Giresun’da doğdum. Kundakta Adapazarı’na geldim, on yaşıma kadar
orada büyüdüm. On yaşımdan sonra İstanbul’a yerleştim.
Kulum.
Kararlıyım.
Kerbela’da Hz. Hüseyin’den yanayım. Mezhep olarak değil, daha
İslami kavramla konuşursak müçtehid olarak İmam-ı Azam’ı çok
severim.
Tarikatım İslam.
İslam âlimlerinin samimi olanlarını hatasız görmemek şartıyla çok
severim.
Hiçbir âlimi, tarikatı, mezhebi kâinatta yaratılmış ne varsa,
hiçbir şeyi hatasız görmem. Tek hatasız Allah’tır. Aykırı iman eden
şirktedir.
Kardeş partiler içinden oyumu, ölümüne Ak Parti’ye veririm. (Şer-i
bir yanlış görmediğim sürece)
Recep Tayyip Erdoğan’ı evrensel lider görürüm.
En üstün dinin İslam olduğuna iman ettiğim hâlde farklı düşünenlere
düşman olmam, ta ki o düşmanlık yapana kadar.
Ve bugünlerde kardeşlerin kardeşlerini CHP’ye yedirmeye çalışmasına
akıl sır erdiremiyorum. CHP ki “Genelevi kapatılamaz” (bu kelimeyi
kullandığım için özür diliyorum) diyen bir partidir. Başörtüsünün
yasak olması için elinden gelen her şeyi yapan partidir: “Zina
yasak olmasın” diye uğraşan bir partidir. Hacca gitmeyi Arapları
zengin etmek olarak gören bir partidir. “Kâbe Arab’ın olsun bize
Çankaya yeter” diyen bir partidir. Ve bunun gibi neler var neler.
Bu CHP’ye kardeşlerini yedirmeye çalışılmasının şokunu üzerimizden
atamıyor, ölüyor ölüyoruz...
Ey kardeşler bize ne oldu?
Balık sudan çıkınca en fazlası bir kez ölür. Fakat biz bir kez de
ölemiyoruz. Ne olur, aklımızı başımıza alalım.
Tebliğ ettim şahit ol Ya Rabb! Şahit ol Ya Rabb!
Görüşleriniz için eminesenlikoglu@eminesenlikoglu.org
Not: Yazarımız Emine Şenlikoğlu 28.03.2014 Cuma günü saat 16:00'da
Uzay TV ekranlarında olacak.