Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Hüseyin Atay birkaç gün önce hayatını kaybetti.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Hüseyin Atay birkaç gün önce hayatını kaybetti.
Milli gazete ölüm haberini 'İlahiyatçı Hüseyin Atay hayatını kaybetti' şeklinde verirken Hürriyet 'Kelam alimi Atay vefat etti' tarzında verdi.
Diğer gazete ve haber bültenleri bu ölüm haberini şöyle verdiler:
Veryansın tv 'Prof. Dr. Hüseyin Atay'dan acı haber'.
Türkiye Yazarlar Birliği 'Hüseyin Atay vefat etti'.
Karar gazetesi 'İlahiyat camiasının acı kaybı: Kelam alimi Hüseyin Atay Hakk'a yürüdü'.
Karadeniz Yazarlar Birliği 'Türk ilahiyatının çınarı Prof. Dr. Hüseyin Atay hayatını kaybetti'.
Müteveffa Hüseyin Atay'ı yakinen ve şahsen tanımıyoruz ancak öne çıkan bazı kanaatlerini burada kısaca ifade etmek yerinde olacaktır.
61saat.com'un verdiği habere göre Atay, 'Türk ilahiyatının çınarıdır'.
Atay 'Türk ilahiyatının çınarı' olduğuna göre müteveffanın İlahiyat camiasında önemli etkileri olduğu anlaşılıyor.
Atay'ın Karadeniz Yazarlar Birliği üyesi ve Rizeli olduğunu öğreniyoruz
Atay'ın öne çıkan özelliği 'Kur'an Müslümanlığının önemli temsilcisi' olmasıdır.
Diyanet eski başkanlarından Mehmet Görmez, Atay için paylaştığı başsağlığı mesajında şunları kaydetmiş: 'Ömrünü İslamî ilimlere harcayan Hüseyin Atay Hoca'nın vefatından derin müteessir oldum. Kendisine Rabbimden rahmet; evlatlarına sabır, sekinet ve başsağlığı diliyorum'.
Prof. Mehmet Görmez Atay'ın ölümünden 'derin teessür' duyduğuna göre ve Atay'ın öne çıkan özelliği 'Kur'an Müslümanlığı' olduğuna göre nedir bu 'Kur'an Müslümanlığı?'
'Kur'an Müslümanlığının' hadisleri reddeden ve mezhebi kabul etmeyen bir akım olduğunu öğreniyoruz.
Son 20 yılın 17 senesinde Diyanet kendisine 'emanet edilen' Mehmet Görmez hadisleri reddeden müteveffa Atay için 'ömrünü İslamî ilimlere harcayan' olarak tavsif etmesi bana ilginç geldi.
Size tuhaf gelmedi mi?
'Kur'an Müslümanlığı' ?!
Hadisler reddedilirse Kur'an-ı Kerim'i nasıl anlayacağız?
Hatırlayalım: Son 20 yılın 17 senesinde Diyanet İşleri Prof. Dr. Mehmet Görmez'e 'emanet edilmişti'.
Prof. Görmez, 2010-2017 yılları arasında Diyanet İşleri başkanlığı görevini deruhte etmişti.
Şöyle bir soru akla gelebilir mi?
Son 17 senede 'Kur'an Müslümanlığı' akımı Diyanette etkili miydi?
Bu kuruluşun başkanı olan Mehmet Görmez 'Kur'an Müslümanlığının' önemli temsilcisine 'güzelleme' yaptığına göre demek ki 'etkiliymiş'.
Şimdi 'Kur'an Müslümanlığının' önemli temsilcisi olan Atay'ın bazı 'tespitlerine' bakalım.
2010 yılında Prof. Atay ile yapılan mülakattan bazı alıntılar/iktibaslar aktararak 'Kur'an Müslümanlığıyla' ilgili bilgi sahibi olalım.
Derginin tam künyesini verelim ki, arzu edenler atıf yaptığımız kaynağa/me'haza müracaat edebilsinler.
İktibas/alıntı yaptığımız dergi şu: Eskiyeni dergisi, Yıl: 2010, Sayı: 19.
Şöyle diyor Atay, 'Namaz kılmakla dürüstlük elde edilmez; ama dürüstlük ile namazın bütün sevapları elde edilir'. (s. 64).
Bu cümleden ne anladınız?
'Dürüstlük' ile namazın bütün sevapları elde edildiğine göre 'namaz kılmaya gerek var mı?' anlamı çıkmaz mı, bu cümleden?
Namaz kıldığı halde dürüst olmayanlar vardır, olabilir, olabilmektedir bunu biliyoruz. Ama dürüstlük ile namazla elde edilen sevaplar nasıl kazanılabilir?
Böyle bir hükmü nasıl ve nereden çıkarıyor, Atay?
Fakat lütfen dikkat ediniz;
Atay, dürüst olanların 'sevap kazanması ümit edilir' demiyor.
Yani temenni yok burada.
Hüküm veriyor Atay.
'Bütün sevaplar elde edilir' diyor.
Atay'ın bu yaklaşımını tamamlayan başka ifadeleri var.
Şöyle diyor Atay; 'Namaz kılsın, kılmasın ehemmiyeti yok. Namaz kılmak, onu yapmak, bunu yapmak… Bunlar sosyal meselelerdir'. (s. 65)
'Namaz kılsın, kılmasın ehemmiyeti yok' ne demektir?
'Namazı kılsan da olur, kılmasın da olur' anlamına gelmez mi?
Namaz, nasıl 'sosyal mesele' olabilir?
Bildiğimiz kadarıyla namaz 'dinin direğidir'.
Yine, bildiğimiz kadarıyla İslam'ın beş şartından biri namazdır.
İslam'ın şartlarından biriyle ilgili olarak 'olsun veya olmasın' ifadesini kullanmak ne anlama gelir, okuyucuların idrakine havale ediyorum.
Namaz kılmayı 'sosyal meseleye' indirgemek nasıl bir düşüncedir?
Diyanet eski başkanı Görmez, Atay ile aynı fikirde ise;
Diyanete bağlı olduğu ifade edilen 130 bin imam var ülkemizde.
Daha başka binlerce vaiz var.
Ve bu ülkenin yüzde 89.5'i Müslüman.
Böyle bir memlekette namaz 'sosyal meseleye' irca ediliyorsa, yandık ki ne yandık.
'Kılınsa da olur, kılınmasa da olur' olarak anlaşılmaz mı?
Müslümanların sayısı olarak verdiğim rakam 2019'a ait.
Son 20 yılın 17 senesi 'Kur'an Müslümanlığı' anlayışına terk edilmiş ise ki, öyle görünüyor, günümüzde ülkemizde Müslüman sayısı yüzde 89,5'den daha aşağılara doğru kaymaz mı?
Deizmin son yıllarda artış kaydettiği hatırlanırsa, görüntü vahim.
'Kur'an Müslümanlığının' temsilcisi olan Atay'ın 'tespitlerine' devam edelim.
Atay şöyle diyor: 'İnsanın dinsiz ve günahkar yaşaması yasak değildir'. (s. 66)
Bu sözü Aziz Nesin söylemiş olsa 'normal' karşılayabilirsiniz.
Ama bunu ifadeyi bir ilahiyatçı söylüyor.
Bu cümleden ne anlarsınız?
Yani 'dinsiz olunabilir, hiçbir mahzuru yoktur' anlamına gelmez mi?
Bu cümleden dinsizliğe teşvik veya dinsizliği normalleştirme anlaşılmaz mı?
Kişilerin herhangi bir dini tercih etmesi kendine aittir. Tercih eder veya etmez. Fakat insanlara İslam'ı anlatması 'beklenen' bir akademisyenden dinsizliği tebcil etmesi sizce normal mi?
Ateizmi tercih eden birinden böyle bir cümle sudur etse yadırganmaz.
Atay şöyle deseydi; 'kişinin dinsizliği kendi tercihidir ve sonucuna katlanır'.
Böyle bir cümle kullansaydı, bunun izahı mümkündü.
Şimdi denilebilir ki, hayatını kaybetmiş bir insanın fikirlerini söylemenin manası ne?
Hüseyin Atay ile ilgili olarak bu tespitleri yapmamın sebebi, müteveffa ile alakalı lehte ve aleyhte yorum yapmak değildir.
Hüseyin Atay'ın benimsediği 'Kur'an Müslümanlığı' düşüncesini tasvip edenler olabilir, herkesin kendi tercihidir.
Bu ülkede yaşayan Müslümanların büyük bir çoğunluğu ehl-i sünnet anlayışını benimseyenlerdir.
Ben de ehl-i sünnet anlayışını benimseyen ve yaşamaya çalışanlardanım.
Edille-i şer'iye olarak bildiğimiz dört ana kaynak vardır.
Kur'an-ı Kerim, sünnet-i seniye, icma ve kıyas.
Biz inancımızın ana kaynakları olarak bunları biliyor ve inanıyoruz.
Bu inanca sahip milyonlarca Müslüman var ülkemizde ve dünyada.
'Kur'an Müslümanlığı' olarak ifade edilen bu anlayışta sünnet-i seniye yok sayılıyor.
İnancımızı realize etmek hususunda olmazsa olmaz olan mezhepler (dört hak mezhep) çok kere örtülü bazen açıkça reddediliyor.
Benim yukarıda yaptığım tespitler 2010 yılına aittir.
Şayet Hüseyin Atay daha sonraki tarihlerde bu fikirlerinden vaz geçmişse, fikrinden dönmüş demektir.
İlahiyatçı arkadaşlardan bu hususta tespiti olan varsa ve bildirirse biz de bilgilenmiş oluruz.
Ben Hüseyin Bütün eserlerini veya konuşmalarını dikkate alarak bu tespitleri yapmış değilim.
Kaynağımı belirttim.
Prof. Dr. Hüseyin Atay ile ilgili olarak yaptığım bu değerlendirmemden maksadım şudur:
Prof. Atay'ın fikirleri budur.
Atay'ın eserlerini okumak isteyenler O'nun 'Kur'an Müslümanlığı' düşüncesine sahip olduğunu bilsinler.
Hadis-i şerif ve mezhep hususundaki yaklaşımını dikkate alsınlar.