Suriye meselesi ve iç savaşı tahmin ettiğimiz kadar basit olmadı. Savaş farklı coğrafyalara sıçrayıp genişlemedi ama çok farklı ülkelerin doğrudan veya dolaylı desteği nedeniyle durduğu yerde derinleşti. Savaş derinleştikçe stratejiler değişti.
Suriye meselesi ve iç savaşı tahmin ettiğimiz kadar basit olmadı. Savaş farklı coğrafyalara sıçrayıp genişlemedi ama çok farklı ülkelerin doğrudan veya dolaylı desteği nedeniyle durduğu yerde derinleşti. Savaş derinleştikçe stratejiler değişti. Avrupalı ülkeler güçlerini azalttı veya çekti. Meydan süper güçlere kaldı. Öyle ki bir ara üçüncü dünya savaşı bile konuşuldu. Şimdi başrolde Amerika ve Rusya var. İkisi de Türkiye'yi Suriye'de istemiyor.
Türkiye Suriye meselesinde hep aynı yerde durdu. Avrupalılar ve Amerika maliyet hesapları yaptı. Baktılar Esed'i devirmekten daha az maliyetli politikalar var. Esed'in meşruiyetini açıktan ilan etmeseler de kabul ettiler. Türkiye ise yolundan dönmedi veya dönemedi. Amerika ve Rusya gibi büyük devletlerin arasında kaldı ve bu devletler ile çıkarları sürekli çatıştı. Çok zaman ve para kaybetti. Şimdi de asker kaybediyor.
Türkiye'nin en başından beri Suriyeli mülteciler konusunda üç seçeneği vardı. Birincisi yanı başında işlenen savaş suçuna ses çıkarmamak. İkincisi mültecilerin hepsini Türkiye'ye alıp 80 milyonun huzurunu bozmak. Üçüncüsü Suriyelileri Suriye'de korumanın yollarını aramak. İşte 33 askerin şehit edilmesi olayının arkasında bu amaç var. 80 milyonun huzurunu ve Suriye halkının canını korumak. Komşudaki yangının evimize sıçramasını önlemek.
33 askerimizin şehit edilmesiyle bir parçamız Suriye'de kaldı. Suriye bir parçamız oldu. Suriye'de işimiz var mıydı yok muydu tartışması bitti. Şu ana kadar bir işimiz yok idi ise de bundan sonra bir işimiz var. Bu; Suriye topraklarında döktüğümüz ilk kan değil ve son kan olmayacak gibi görünüyor. Artık Suriye'den çıkamayız. Kendi halkımız, Suriye halkı ve düşmanlarımızın 50 yıllık planlarının bozulması için bedel ödemeye devam edeceğiz.
Suriye'de tek başımızayız. Karşımızda rejim, arkasında Rusya var. Kapsamlı bir operasyona girişemiyoruz. Hava gücümüzü kullanamıyoruz. Öte yandan İdlib'deki yerel unsurlar da oldukça güvenilmez. İdlib, şu şartlarda bedava verseler alınmaz. Tüm şartlar aleyhimize. Şartlara bakılırsa acilen İdlib'i terk etmeliyiz. Fakat bunun sonuçları var. Orada garantör olduğumuz masum insanlar var. Masum halkı savunmasız bırakacak ülke biz değiliz.
Rusya ikili oynuyor. Rusya'ya güvenemeyeceğimizi gördük. Mülteciler Rusya'nın umurunda değil. Bu konuda Ruslardan empati beklemek boşuna. Nasıl olsa Rusya'ya gitmiyorlar. Rusya'nın önceliği Türkiye'yi NATO'dan ayırmak. Rusya'nın Türkiye'yi arkadaş edinmek gibi bir niyeti de yok. Rusya'dan stratejik ortak olmaz. Amerika'ya güvenirsek yarı yolda bırakır ama Rusya yarı yolda bizi kendisi vurur.
Şimdi ne olacak? Rusya'dan silah alınacak, Rusya ile ticaret yapılacak ama Türk askeri asla Rusya'nın kontrol ettiği hava sahasına emanet edilmeyecek. Suriye'ye asker göndermenin doğruluğu ve yanlışlığı tartışılacak. Fakat bu iş hava savunma sistemi kurulmadan yapılmayacak. Acımız büyük. Fakat Türkiye'nin bölgeden çıkmasını umanlar hayal kırıklığına uğrayacak. Bu acı Türkiye'yi bölgeye daha fazla bağlayacak.