Öğretmenler İçin Üç Görev
Genel bir kabuldür. Her meslekten her insan kendisini hayat boyu yenilemelidir. Yenilenen çoğu zaman avantajlıdır. Fakat kendini yenileme öğretmenler için avantaj değil, var olma iddiasıdır. Yani yenilenmeyen öğretmen hayatta kalamaz. Gelecekle bağlantı kuramaz. Öğretmenler yeni bir nesli yeni bir zamana hazırladıkları için içinde bulundukları çağdaki en son yeniliklerden haberdar olmalılar ki geleceğin nasıl olacağına dair bir öngörü geliştirsinler ve çocukları şimdiki zaman için değil gelecek zaman için yetiştirebilsinler. Kısacası öğretmenler kendilerini iyi yetiştirip güncel kalamazlar ise yeni nesille iletişim kuramaz ve görevlerini yapmamış olurlar. Peki öğretmenler kendilerini nasıl geliştirebilir? Öğretmenlerin branşlarını öğrenmek dışındaki temel görevleri nelerdir?
Birincisi düzenli kitap okumaktır. Kitap okumak bir insanın belli konularda derli toplu ve derinlikli bilgi sahibi olmasını sağlar. Okumak saygın kalmanın en güvenli yoludur. Okuyan düşünme becerisini geliştirir. Okumayan fikir sahibi olamaz, düşünemez. Yönlendirme yapamaz. Ciddiye alınmaz. Sınıfta ders anlatırken sadece şair, yazar ve filozof isimlerinden ve hayatlarından zaman zaman alıntılar yapmak bile derse renk katacaktır. Öğrencileri araştırma yapmaya sevk edecektir. Öğretmenler branş bazlı okumalar yapabileceği gibi tarih, coğrafya ve edebiyat gibi konularda genel kültürünü arttırmaya yönelik okumalar da yapabilir. Klasik eserler okunmalıdır. Örnek olsun diye gençlerin en çok okuduğu fantastik eserler bile okunabilir. Ülkede ve dünyada en çok satan eserler de incelenmelidir.
İkincisi seyahat. Hem Türkiye hem de yabancı memleketler görülmelidir. Bir öğretmen için Türkiye’yi bilmemek zaten kabul edilemez. Türkiye’nin dışına çıkmadan Türkiye’yi tam olarak anlamak ise mümkün olmamaktadır. Anlamadığımız şeyi de anlatamayız. Çok gezen mi çok okuyan mı tartışmasına girmeye gerek yok. Ülkemizde öğretmenlerin temmuz ve ağustos aylarında yeterince boş vakitleri oluyor. Seyahat eskisi kadar lüks değil. Gelişen hava ve kara taşıma imkanları da dikkate alınarak ekonomik planlamalar yapılabilir. Avrupa’dan Kuzey Afrika’nın belli ülkelerine, oradan da İran ya da Hindistan öğretmenler için imkânsız değildir. Çok para vermeden, lüks otellerde kalmadan ve tehlikeye atılmadan da bir öğretmenin işine çok yarayacak tecrübeler edinilebilir.
Üçüncüsü yabancı dil öğrenmektir. Bir itirafta bulunayım. Hayatım boyunca; yabancı dil öğretmenleri ve yabancı uyruklu öğretmenler hariç olmak üzere, iki yabancı dili iyi derecede bilen bir öğretmene rastlamadım. Bir yabancı dili iyi derecede bilenler gördüm fakat onların da bu dil becerilerini kullanamadıklarına şahit oldum. Yurt dışına çıkmıyor, yabancı gazete ve yayın takip etmiyorlar. Yabancı öğretmenlerle ortak çalışmalar yapmıyorlar. Bu da zamanla körelmelerine ve bildiklerini de unutmalarına neden oluyor. Yani ortada iki sorun var. İkisi de birbirini besliyor. Birincisi yabancı dile yeterince yatırım yapmamak. İkincisi ise yabancı dili kullanmayı ve ondan yararlanmayı alışkanlık haline getirmemek. Ülkemizde dil eğitimi belgelendirene kadar… Diploma ve sertifika alınınca süreç bitmiş oluyor. Halbuki oradan devam edilmeli. Bir öğretmen eğer yabancı bir dili biliyorsa bu bilgisini sadece film ve dizi izlemek için değil gazete, kitap ve tez okumak için de kullanmalıdır.