Teknolojiden, insandan, inanmaktan ve kendimiz kalarak başarılı olmaktan bahsedelim bugün. Hatta yazıya uluslararası bir boyut katıp farklı ülkelere de değinelim. Bana kalırsa teknolojiye iki türlü yaklaşan ülkeler ve insanlar var.
Teknolojiden, insandan, inanmaktan ve kendimiz kalarak başarılı olmaktan bahsedelim bugün. Hatta yazıya uluslararası bir boyut katıp farklı ülkelere de değinelim. Bana kalırsa teknolojiye iki türlü yaklaşan ülkeler ve insanlar var. Birinci ve geri kalmış kesim donanımı önemseyenler, ikinci ve çoğu açıdan daha gelişmiş kesim ise yazılımı önemseyenler.
Şöyle ifade edeyim. Mesela yerli cep telefonu yapan firmalarımız var. Ama cep telefonu yazılımı üretmek o kadar hassas bir mesele ki bunu denemeye cesaret edecek tek şirketimiz bile yok. Dünyada deneyen ise çok az. Çin'in ve Kore'nin en büyük firmaları bile cihazlarını donanım ile ön plana çıkarıyorlar. Cihaz üretip Amerika ile (Android) anlaşıyorlar.
Şu anda dünyadaki en stratejik, en değerli, en pahalı, en karlı ve aynı zamanda da üretmesi zor olan şey yazılım desek yalan olmaz. Çünkü yazılım büyük oranda tecrübe, deneme, araştırma, özgünlük ve yoğun çalışma gerektiriyor. Bunun dışında tamamen farklı bir düşünme biçimi ve özgür düşünme ortamı da şart.
Ülke olarak hızlı gelişebilmek için yollar, köprüler, hastaneler yapıyoruz. Yerli arabamızı üretiyoruz. Fakat işe yazılım boyutuyla baktığımızda bütün bu yaptıklarımız çok küçük bir adım gibi görünüyor. Artık araba yapmak yerine tüm arabaların kullanabileceği bir yazılım, hastane yerine hastanelerde kullanılan bir cihaz için yazılım üretmek çok daha akıllıca olacak.
Donanımsız yazılım olmaz. Ama donanım çağının bittiğini de söylemek zorundayız. Kendi harcamalarınıza bakın. 15.000 TL'ye bilgisayar alınca çözülmüyor işler. Bu bilgisayarın düzgün çalışması için onlarca yazılım gerekiyor. 12.000 TL'lik telefonun yaptığı işi 1.000 TL'lik telefon da yapıyor. Bu anlamda telefon üreterek bir yere varamayacağımız açık.
Geldiğimiz nokta şu: Artık 2.000 TL'ye alabileceğimiz bir bilgisayar ile çoğu işimizi görebiliyoruz. Ama anti virüs programı için, internete daha hızlı bağlanmak için, müzik dinlemek için, film izlemek için veya yazı yazmak için her ay başka bir yazılıma para ödüyoruz. Bu anlamda rekabet etmek istiyorsak her alanda özgün yazılımlar geliştirmeliyiz.
Birkaç haftadır biz Müslümanların özgüven sorunları ile ilgili yazıyorum. Özgüven ile özgünlük de birbiri ile ilişkili diye düşünüyorum. Özgüven çoğunlukla kendimizi tanıdıkça gelişiyor. Özgünlük de kendimizi tanıdıkça kendi ihtiyaçlarımız ışığında ürettiğimiz çözümlerde ortaya çıkıyor. Özgünlük derde deva bir şey. Belki tek çıkış yolu.
Bizi ne kurtarır? Daha çok inanmak, daha çok ibadet etmek, daha çok okumak, daha çok araştırmak, bilimsel ve sanatsal çalışmalar… Yazılımla ibadetin ne ilişkisi var demeyin. Çünkü yazılım sadece kodlama işi değil. Her yazılım bir meseleyi çözmek için var. İman da bir yazılımdır ve doğru kullandığımız takdirde temel sorunlarımızı çözecektir.
Kim olduğumuzu anladığımızda insanlık için hangi yazılımları üretmemiz gerektiğini de kolayca anlayacağız. Öncelikle kendi medeniyetimizi keşfetmemiz gerekli. Derine inemeyen inci ve mercan bulamaz. Kendinde derinleşemeyen, kendi kültürünün derin okyanuslarına yelken açamayanlar başkalarının bir kaşık suyunda boğulmaya mahkumdurlar.