KADROLU MUHALEFET CHP
Türkiye’nin en köklü partisi olan CHP, yıllar yılı kendisini Cumhuriyeti kuran parti olarak tanımladı. 1950’den bu yana çeşitli koalisyonlarda yer almış olsa da tek başına iktidar olamadı.
68 yılda 6 yıl iktidarda bulundu. Bu altı yıllık iktidar serüveni koalisyon ve azınlık hükümetlerinden ibaretti.
Bunun en önemli sebeplerinden biri Cumhuriyetin kurucu kadrolarını kutsamak adına Osmanlıyı reddetmeleriydi.
Bu reddi miras anlayışı aynı zamanda toplumda dini deruni hayatı hafife alan bir parti izlenimi oluşturdu. Çünkü Osmanlıyı reddetmek İslam’ı reddetmekti.
Oysa Cumhuriyetin kurucu kadroları Alaattin’in Sihirli Lambasından çıkmamış. “Hasta Adam” ilan edilen Osmanlı Devletinin, “Kızıl Sultan” diye tabir edilen Cennetmekân 2. Abdülhamit Han’ın açmış olduğu mekteplerde, medreselerde, rüştiyelerde, mülkiyelerde yetişmişlerdi.
Maksadım modaya uyup CHP’yi eleştirmek bütün sıkıntıların müsebbibi olarak göstermek değil... Piyasada yeterince bunu alışkanlık haline getirmiş önemli kalemler var.
Son 68 yılda 6 yıl iktidar olmuş bir partinin nesini eleştireceksin? Hangi icraatlarından, hangi politikalarından dolayı sorumlu tutacaksın?
Sabah akşam CHP!...
Yağmur yağar ıslanırsın CHP…
Güneş açar bunalırsın CHP…
Peki!
Yıllar yılı iktidar olamamış, ülkenin ortasıyla, doğusuyla, dindarıyla iletişim kuramamış, statükocu siyaset anlayışından henüz kurtulamamış bir partinin başarılı olması bundan sonra mümkün mü?
Toplumun bütün kesimlerine saygı duymayı öğrenmeden, dindar muhafazakâr kesimin hassasiyetlerini samimi bir şekilde içselleştirmeden iktidar olabilmesi imkân dâhilinde görünmüyor.
Seçimleri partilerin, adayların, ilkelerin, programların değil, liderlerin kazandığı bir ülkede…
CHP’nin temel problemi; muhafazakâr kesime itici gelen söylemi ve lider eksikliği…
Her fırsatta ülkenin en köklü partisi olduğunu dile getiren koltuk sevdalısı yöneticilerine biride çıkıp demiyor…
Meyvesi olmayan ağacın kökünden kime ne fayda…
95 yıllık bir partinin, toplumun değiştiği, dönüştüğü bir dünyada “fabrika ayarlarına” dönmekten dem vurması “kadrolu muhalefet” olarak kalmasına kâfidir.
Geçen hafta bir televizyon kanalında son derece rasyonel tespitleri ve samimi söylemleriyle, iktidarın her icraatını kötülemek yerine alışılmışın dışında bir muhalefet diline sahip olduğunu düşündüğüm Elazığ Milletvekili Gürsel Erol’un CHP’ye lider olabileceği izlenimi aldım.
Ülkemizde her zaman iyi kötü iktidarlar olmuştur…
Ancak olumlu, milletin değerleriyle barışık, rasyonel, doğruya doğru, eğriye eğri diyecek bir muhalefetin olmayışı hep sıkıntı olmuştur.
Meclisteki partilerin kimi hain muhalefet, kimi spot muhalefet, kimi kadrolu muhalefet kimisi de sözleşmeli muhalefet….
Muhalefetin görevi sadece muhalefet etmek olmamalı. Milletin ve memleketin menfaatlerini göz önünde tutmalı; eğriye eğri, doğruya doğru…
Yazıma bir sloganla son vermek istiyorum…
“Ne Amerika ne Rusya!”
“Tam bağımsız TÜRKİYE”
Kalın Sağlıcakla…