Doğu Türkistan’da zulüm altında inleyen ve sadece inancını yaşamak istediğinden dolayı insanlık dışı baskılara maruz kalan soydaş ve dindaşlarımız bizden “hatırlanmak” istiyorlar. İnancını yaşamak temel insan hakkı değil miydi? Yapabileceğimiz kuvvet ve kudrette olup yapmadıklarımızdan ebedî âlemde hesap vereceğimizi hatırlamak medenî olmanın temel bir gereğidir.
Doğu Türkistan, Türk-İslam dünyasının kanayan yarasıdır. Bugün itibariyle Doğu Türkistan'da soydaş ve dindaşlarımız zulüm altında inlemektedirler. Bütün ümitleri Türkiye Türklüğündedir. 2007 yılında Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi bünyesinde yayın yapmakta olan Ün TV'de Doğu Türkistan Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk ile yapmış olduğum 'Güncel Tarih' programında gündeme getirilen hususları tekrar kamuoyuna takdim etmek lüzumunu hissettim.
2007'de gündeme getirdiğimiz Doğru Türkistan'da zulme maruz kalan ve halen kalmakta olan soydaşlarımızla ilgili olarak temel hususların bilinmesinde fayda vardır.
2021'in Şubat ayının sonlarındayız. Bugün itibarıyla Doğu Türkistan'da zulme maruz kalan soydaşlarımızın durumunda hiçbir değişiklik olmadığı gibi, baskı ve zulüm gittikçe artmaktadır.
İçimiz yanıyor fakat maalesef hiçbir şey yapılamıyor.
Siyasi olarak milletlerarası platformda iktidar sahiplerinin yapılması gerekenleri yapmadıkları görülmektedir. Bu durum elbette bizi ve Doğru Türkistanlı soydaşlarımızı dilhun etmektedir.
Doğu Türkistan ile ilgili temel bilgilerimizi yeniden hatırlamakta fayda var. Aşağıda Doğu Türkistan Derneği Genel Başkanı Sayın Seyit Tümtürk ile 2007 yılında yapmış olduğumuz programda kamuoyuna takdim edilen hususları bir defa daha hatırlatmak isterim.
Öncelikle ifade edilmelidir ki, Uygurlar Türk'tür.
Türkler, Hunların ayrı bir koludur. Yani Uygurların ataları Hunlar'dır.
Hatırlanacağı üzere Türklerde milliyetçilik fikrî çok erken çağlarda başlamıştır.
Bilge Kağan'ın şu sözleri kayda değer;
"Ey Türk Oğuz beyleri! Türk milleti işitin, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe Türk milletini, Türk vatanını ve Türk töresini kimse bozamaz!
Kaşgarlı Mahmud'un Divanü lügat-it-Türk adlı eseri, ayrıca mutlaka zikredilmesi gereken bir şaheserdir.
Uygur Türk milliyetçiliği dünyada Uygur Türk'ü yaşadığı müddetçe var olmalıdır. Uygur milliyetçiliği dili, dinî ve tarihleri ortak olan Türk milletini sevmekten ve saygı göstermekten ibarettir.
Uygur-Türk milliyetçisi, Türk düşüncesinin ilmî, fikrî, edebî, felsefî ve teknik sahalarında imkanlarını zenginleştiren, İslamî hassasiyeti olan ve dünya Türklüğünün istiklali, hürriyeti, baht ve saadeti için mücadele eden insandır.
1931 yılından itibaren Doğu Türkistan'da soydaşlarımız hızla organize olmaya başlamışlardır. 1933 yılında, Kaşgar'da Doğu Türkistanlı soydaşlarımız Doğu Türkistan İslam Cumhuriyeti'ni kurmuşlardır. .
Bu güzel gelişmeden sonra yeni bir devir başlamış yeni eğitim sistemi tesis edilmiş, millî, dinî, siyasî terbiye güçlendirilmiştir.
Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızın takip etmiş oldukları mücadelenin bazı önemli prensiplerinden bahsetmeliyiz;
Doğu Türkistan'daki soydaşlarımızın takip ettikleri prensiplerden birisi milliyetçiliktir. Bu milliyetçilik anlayışı sevgi ve hürmet duygularıyla kendi milletlerine bağlanmaktan ibarettir. Bu bağlılık Türk diline, İslam dinine, İslam ahlakına ve bütün maddî-manevî kültür değerlerimize derin alaka göstererek Türk varlığının devamını, güçlenmesini sağlamak ve böylece Doğu Türkistan'daki hürriyeti sağlamaktır.
Geçen asrın 30-40'lı yıllarında Doğu Türkistan'da Çinçiler ve Rusperestler vardı. Bunları da kısaca tanıtmakta fayda vardır.
Çinperestler : Çin askerlerinin himayesinde vatanı devamlı "Çin emperyalistlerinin" zulmü altında kalmasını isteyen, idealsiz bir Türk grubudur. Bunlar Doğu Türkistan'ı üç eyalete bölmek istiyorlardı.
Rusperestler: bunlar Kızıl Rus sosyal emperyalistlerinin temsilcileridir. Bunların amaçları vatanı Rusya'ya bağlamaktır
Dünyada "Türk" kelimesinden korkan iki devlet vardır: Bunlardan biri Rusya diğeri Çin'dir.
'Rusya, Orta Asya'da (Türkistan) Türk milletini parçalayarak Özbek, Kazak, Kırgız, Türkmen ve Azerî şeklinde bölmüşler ve bu adlar altında "kukla cumhuriyetler" oluşturmuştur.
Bütün bunlar Türk milletini parçalamak için ortaya atılmış yapay çalışmalardır. Uygurlar Türk olmamış olsaydı, Kaşgarlı Mahmud niçin eserine Divanü lügat-it-Türk adını verir miydi?
Merhum Kargarlı Mahmud kaleme almış olduğu muhteşem eserine 'Divanü lügat-it-Uygurî veya Özbekî. Kazakî' değil 'Divanü lügat-it-Türk' ismini vermiştir.
Ehemmiyetle ve önemle hatırlatmak isteriz ki, Çin'in batısında yaşamakta olan soydaşlarımızın bulundukları bölgenin adı Doğu Türkistan'dır.
Bu isimlendirme bin yıldan beri böyledir ve böyle kalmalıdır. 1884 yılında Çin işgalcileri bu ismi kaldırarak 'Yeni Yer (Sincan)' anlamına gelen Çince bir isim ikame etmeye çalışmaktadırlar.
25 Eylül 1949'da Çin komünistleri Doğu Türkistan'ı istila ettiler. Şu anda Doğu Türkistan en ağır şekilde sömürge hayatı yaşamaktadır.
Doğu Türkistan'da zulüm altında inleyen ve sadece inancını yaşamak istediğinden dolayı insanlık dışı baskılara maruz kalan soydaş ve dindaşlarımız bizden 'hatırlanmak' istiyorlar.
İnancını yaşamak temel insan hakkı değil miydi?
Yapabileceğimiz kuvvet ve kudrette olup yapmadıklarımızdan ebedî alemde hesap vereceğimizi hatırlamak medenî olmanın temel bir gereğidir.