Avrupa ülkelerini ve şehirlerini önce fotoğraflarda ve filmlerde gördüm. Sonra bazılarını gezip görme fırsatı da buldum. Kasabaları ve köyleri ziyaret ettiğim de oldu. Teknolojide ve gelişmişlikte bizden daha geri olan bölgeler gördüm ama güzellikte ve uyumda geri olan hiçbir yer görmedim...
Avrupa ülkelerini ve şehirlerini önce fotoğraflarda ve filmlerde gördüm. Sonra bazılarını gezip görme fırsatı da buldum. Kasabaları ve köyleri ziyaret ettiğim de oldu. Teknolojide ve gelişmişlikte bizden daha geri olan bölgeler gördüm ama güzellikte ve uyumda geri olan hiçbir yer görmedim. Bizim şehirlerimizden daha mı güzeller diye sorarsanız cevabım üzülerek 'evet' olacaktır.
'Türkiye zaten güzel değil miydi?' diyeniniz çıkacaktır. Türkiye güzel. Milyonlarca da turist geliyor her yıl. Ama tarihin ve doğanın yani şimdi burada yaşayan bizlerin üretmediği şeylerin tadını çıkarmaya geliyorlar. Güzellik konusundaki ilk sorunumuz hazırdan yiyor olmamız. Son bir asırda inşa ettiğimiz ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmeye değer bulunan bina sayısı 5'i geçmez.
Güzel ülkemizde güzel işlerin sayısı az. Güzelliğin ve doğa ile uyumun en temel düşüncesi bile tozlanmış. Halbuki biraz okusak ve araştırsak durum daha farklı olur. Aristoteles çok büyük ve çok küçük şeylerin güzel olamayacağını söyler. Sadece bu ilkeyi uygulasak bile bu kadar gökdelene ve gecekonduya izin vermezdik. Çünkü biri güzel olamayacak kadar büyük diğeri ise küçük.
Yine güzelliğin önemli bir kaynağı da doğa ile uyumu yakalamaktır. Asıl olan evlerin ve yolların doğanın kalbine saplanmış bıçaklar ve çizikler gibi değil doğanın bir parçası olmasıdır. Bu yüzden göl kıyısındaki bir ev, ormandaki bir kulübe ve dağdan geçen bir tren yolu kartpostallık olmaktadır. Bu anlamda batı ülkeleri doğa ile uyumu yakalamışken bizim daha alacak çok yolumuz var.
Ülkemizin güzellik ve estetik sorunu sadece köyler ya da kalabalık büyük şehirler ile ilgili değil. Aynı sorun orta ölçekli şehirler için de var. Bir zihniyet değişimi gerekiyor. Şehirdeki boş binalar, boş arsalar, kaldırımlar, balkonlar, çatılar, uydu antenleri, apartman binası girişindeki bebek arabaları her şeyin iyice gözlemlenmesi ve yeni binaların buna göre yeniden planlanması gerekiyor.
Eğitimci-yazar Sadık GÜLTEKİN birkaç lisans okuduğunu söyleyen birine 'birkaç lisans yerine yüksek lisans yap ve bir alanda uzmanlaş' demişti. Şimdi Türkiye'nin durumu budur. Derinleşme sorunu. Her çocuğa bir daire bırakayım diye düşünmektense içinde yaşadığımız eve odaklanmalı ve onu daha güzel hale getirmeliyiz. Böylece çocuklarımıza ev yerine bir estetik algısı miras bırakmış oluruz.
Bir çıkış noktası yakalayıp bu ülkeyi çirkin bir ülke olmaktan kurtarmalıyız. Bu çıkış noktası kendi öz kaynaklarımızdır. Benim gibi illa batı felsefesinde aramayın. Kuran'da arayın. Kuran Arapçasından okunduğunda kolay okunur ve kolay ezberlenir bir yapıya sahiptir. Simetri takıntısı olan çoğu kişi Kuran'ı okurken zorlanmaz. Kuran'da güzellik kelimesinin geçtiği ayetlere bakın. Mesaja bakın.
Doç. Dr. Osman MUTLUEL'in Kur'an-ı Kerim ve Estetik isimli bir doktora tezi var. Orada ikinci bölümdeki bazı başlıklar şöyle. Güzel sabır, güzel söz/lü olmak, güzel işlerde aracı olmak, güzel boşanma, güzel borç vermek, güzel örnek, güzel rızık, güzel tebliğ… Demek ki Kuran'a göre güzellik bir yaşam tarzı ve insan ilişkilerinin temelinde güzellik var.
İslam filozoflarının çoğuna göre ise mutlak güzel Allah'tır. İnsan ise Allah'a ne kadar yakın olursa o kadar güzel olur ve güzel işler yapar. Alın size bir çıkış noktası. İnsanımızda Allah sevgisi ve Allah korkusu inşa etmeliyiz. Bu; güzel evler, güzel sokaklar, güzel şehirler ve güzel bir ülke inşa etmeye giden yollardan biridir. Diğer yollar da mutlaka vardır. Fakat arayanlara vardır…