Aslında ifade etmek istediğimi CHP’li Gürsel Tekin çok net gösterdi. Kızılcık Şerbeti dizisi üzerinden Tekin şu yorumu yaptı; "Eğer Erdoğan kazanırsa Nursema’nın beyanı esas olmayacak. Evlendiği gün eşini camdan atan ruh hastası korunacak. Eğer Kılıçdaroğlu kazanırsa Nursema’nın beyanı esas olacak, bu ruh hastası hesap verecek, Nursema boşanacak, nafaka alacak ve yeni bir hayat kuracak. Seçim bizim."

Aslında ifade etmek istediğimi CHP'li Gürsel Tekin çok net gösterdi.

Kızılcık Şerbeti dizisi üzerinden Tekin şu yorumu yaptı;

"Eğer Erdoğan kazanırsa Nursema'nın beyanı esas olmayacak. Evlendiği gün eşini camdan atan ruh hastası korunacak. Eğer Kılıçdaroğlu kazanırsa Nursema'nın beyanı esas olacak, bu ruh hastası hesap verecek, Nursema boşanacak, nafaka alacak ve yeni bir hayat kuracak. Seçim bizim."

Sinema, sonrasında dizilerin bazıları istenilen bir düşünce yapısı üzerine oturtulur sonrasında da senaryo ona göre şekillenir.

Toplumu etkilemede önemli bir argüman olan sinema, diziler ile birlikte artık verilmek isteneni her evde bulunan televizyonlar ile birlikte küçücük beyinlere kadar rahatlıkla işleyebiliyor.

Hollywood sinemasında örneğin kötü bir haham pek görülmez. İsrail sineması Yahudi din adamlarını sempatik gösterir.

Türk yapımlarında ise imamlar sahtekardır, kötüdür. Bir tane iyisine rastlayamazsın.

Müslümanlar hep gericidir.

Son zamanlarda' gerçek hayattan uyarlanmıştır' diye bir dizi furyası aldı başını gidiyor.

Onlardan biri de yazımıza konu olan Kızılcık Şerbeti.

Her zaman olduğu gibi İslam ile uzaktan yakından alakalı olmayan bir sürü saçmalık.

Hakikaten öylesine sıkıldım ki bu durumdan tek tek yazmak dahi istemiyorum.

Diğer taraftan 'modern' olarak tanımladıkları karakterler de aslında bir garip!

Ailenin neredeyse tamamı gerici gördükleri erkeklere aşık!

Bunun dışında başörtüsü düşmanı, cumaya gitmeyi ve içki içmemeyi gericilik gören (eskiye oranla) bu karakterlerde çok insan yok.

Hele sürekli her şeyi sayıp döküp kullandıkları 'Ben herkesin inancına saygı duyarım' cümlesi yok mu?

Nagehan Alçı da bu diziyle ilgili bir yazı kaleme almış.

Yazıda bir noktaya itirazım var. Çünkü bu çok ince bir nokta!

Alçı diyor ki;

'Sözüm ona İslam adına hareket eden radikal dinciler ve sözüm ona Kemalizm adına hareket eden radikal laikçiler. Bu iki grup da eşit derecede yobaz.

Aslında bana göre 'Kızılcık Şerbeti' biraz da bu iki kesimin bağnazlığını gösterdiği için bu kadar başarılı.'

Öncelikle radikal dinci diye tabir edilen kesimlerin İslam dini ve Müslümanlar ile uzaktan yakından ilgisi olmayan uygulamalarının her zaman İslam'a ve Müslümanlara mal edildiğini bir kenera koyalım.

İkincisi bu dizide radikal dincilerden çok başka bir model oluşturmuşlar.

Radikal dinciler (Örneğin; DAEŞ'li teröristler)den ziyade zengin, ciplere binen, din adına uydurulanları hayatına geçiren, müslüman kadın karakterlerin erkeğe göre daha kötü olduğu, 'erkek yapınca bir şey olmaz'anlayışının içine sıkıştırıldığı garip bir harmanlama!

Üçüncüsü Nagehan Alçı, radikal dinciler ile radikal laikçilerin bağnazlığı dizi de çok iyi gösteriliyor demiş!

Şimdi ince noktaya gelelim dizi de radikal laikçiler denildiğinde modern, çağdaş gibi kelimeler alt metinde bu kişiler için kullanılıyor.

Gerici tiplerin sorunlarını çözen onlar! Anlayışlı kesim onlar!

Yani demem o ki dizi tam da Gürsel Tekin'in kullanmak ve vermek istediği algı gibi!

Özellikle genç ve bunlara inanan kesimler için…

Müslümanım, Yahudiyim, Hristiyanım, ateistim diyen her inançtan iyi ve kötü insanlar çıkabilir. Çıkıyor da. Ama birilerinin kötü olması hepsini kötü yapmaz.

Şahsen ben en çok eleştirilerimi Müslümanım diyenlere yaparım. Müslümansan adil, merhametli, vicdanlı olacaksın diye!

Ancak ne yazık ki genellikle Müslümanım iddiasında bulunan bir kişinin yaptığı yanlışlıklar hep İslam dini ve Müslümanların tamamı budur demek için bir fırsat olarak kullanılıyor.