Sabahleyin çıktım evimden ve yürüyorum. Barışın kilit taşı olan selamı vermek istiyorum, yolda gördüklerime. Küme küme insanlar ağaçların gölgesinde oturmaktalar.

Sabahleyin çıktım evimden ve yürüyorum.

Barışın kilit taşı olan selamı vermek istiyorum, yolda gördüklerime.

Küme küme insanlar ağaçların gölgesinde oturmaktalar.

Tek başına oturan da var 'birlikteymiş' gibi görünen de var.

Hepsinin başları önde.

Ne yapıyor bunlar?

Tefekkür mü ediyorlar?

Tezekkür mü ediyorlar?

Teemmül mü ediyorlar?

Rabıta mı yapıyorlar?

Bunlar, bunların hiç birini yapmıyorlar.

Bunlar, ellerindeki cep telefonuna 'bakıyorlar'.

Bakıyorlar, bakıyorlar saatlerce…

Annemin ifadesiyle 'Kara demir'e' bakıyorlar.

Bu 'kara demir' bizi kalabalıklar içinde yapayalnız bıraktı.

Kim derdi ki bu 'kara demir' selamımıza engel olacak!

Kim derdi ki, internet çıkacak ve dibi görünmeyen uçurumlara yuvarlananlar olacak!

Teknolojik gelişmeler elbette hayatımızı kolaylaştırır/kolaylaştıracak/kolaylaştırmalı.

Ama bizim selamımıza mani olmamalı, değil mi?

Bizi, biz yapan değerlerimizi dumura uğratmamalı, değil mi?

Sosyal yapımızın kilit taşı olan selamımız vermeliyiz ve almalıyız.

Yahya Kemal'in ifadesiyle mahallelerimiz 'Ezansız semtler' olmamalı.

Ezan-ı Muhammedî okunmalı beş vakit, her mekanda.

Yurtta, mahallede ve vatanımızın her karışında.

İnsanın yaşadığı her mekanda.

Camilerimizde namazlar kılınmalı.

Cuma namazları 'tam' kılınmalı, camilerimizde.

'Tam kılınmalı' ifadesinin altını çiziniz.

Bazı camilerde Cuma namazı kılındıktan sonra öğle namazının kılınmadığını esefle müşahede ediyoruz.

Bu, olamaz/olmamalı.

İbadetlerde eksiklikler başka şeye benzemez.

Biz millet olarak ana gövdeden Tanzimat'tan itibaren ayrılmaya başladık.

Uzaklaştık ve uzaklaştık kök değerlerimizden.

Tekrar ana gövdeye dönmemiz lazım.

Ana gövdeye dönmenin temel yolu: İnancımıza sarılmaktır.

Bakınız, ülkemizde 'sanatçı' olarak peydah olanlar 'istediğiniz yeri açın' diyorlar/demekteler, kızlarımıza!

Bunların 'müşterileri' var.

'Müşteriler' bugün oluşmadı ama son yıllarda müşterilere yeni müşteriler 'kazandırıldı'.

Tanzimat'tan beri köklerden uzaklaşmayla başlayan zehirli iklim sardı bünyemizi, birer birer.

Verilen eğitim ile beslendi bu boğucu iklim.

Asırlardır 'Yüzde yüz Müslüman' diye iftihar ettiğimiz milletimizin son 20-30 yılda yüzde 90'lara geriledi.

Ne oldu bize?

Yahya Kemal'in ifadesiyle 'biz uzaklaştık ana gövdeden'.

Ama tekrar dönmeliyiz/döneceğiz o ana gövdeye.

'Döneceğiz ama' diyor, Yahya Kemal 'bizi tanıyamayacaklar din kardeşlerimiz'.

Dostlar!

Vakit kaybetmeden dönmeliyiz kendimize!

Kendimiz olursak, biz oluruz.

Biz olursak medeni oluruz.

Dönmeliyiz, hem de acilen!

Kendimize, özümüze dönmeliyiz.

Ne demişti şair:

Bin rüzgara afakı dolaş dehri dolaş;

İn sulara okyanusları, bahrı dolaş.

Kendinde kaybettiğin kendini bulmak için;

Çık sefere vücut adlı şehri dolaş!