Sevgi, insanlık tarihinin en güçlü, en kadim, en saf ve en derin duygularından ve eylemlerinden birisidir. Yaşamın her anı, dokusu, kokusu ve her zerresinde kendini hissettiren, bazen bir çocuğun gülüşünde, bazen bir annenin şefkat dolu bakışında ve bazen de iki yabancının birbirine sunduğu basit bir yardımlaşma anında karşımıza çıkar.
Sevgi, görünüşte çok sade bir duygu gibi algılansa da, içinde çok katmanlı bir evren taşır.
Maliyetlidir sevgi. Ciddi ve çok büyük risklerde taşır. Kim bilir, belki bu maliyet ve büyük riskler dolayısıyladır herkes hakkını veremiyor sevginin. Sevgi, eylemdir, donuk değil çok renklidir, statik değil dinamiktir ve aynı zaman da zaman ve mekândan da bağımsızdır.
Sevgiden mahrum bir hayatın yaşanılmaya değer ne gibi bir boyutu olabilir ki! Sevgi ile beslenmemiş ve sulanmamış bir hayat, yaşamsal tüm fonksiyonları felç edilmiş, anlam ve manadan yana soyutlanmış, öz ve içerik itibarıyla bayat, tatsız, lezzetsiz, etsiz, vitaminsiz ve dolayısıyla ruhsuzdur.
Sevgi, hayatın işleyişini anlamlandıran, ruhumuzu besleyen en önemli kaynaktır.
Sevgiyi, salt bir romantizm ve tutku eksenine oturtmakta bir bakıma sevgiye ihanettir. Böylesi çok katmanlı bir olguyu hedonist bir masaya meze etmek azımsanır bir ahlaksızlık ve pas geçilir bir ihanet olarak görmek değil midir geldiğimiz bütün yıkıntıların ana gerekçesi!?
Çekin alın sevgiyi hayattan, geriye ne kalır!?
İçerisinde hoşgörünün, bağışlamanın, anlayış, şefkat, merhamet, paylaşım, bölüşüm, empati ve kanıksama gibi değerlerin olmadığı her türlü gösteri, bir bakıma şaklabanlık ve şarlatanlık gösterisi, iki yüzlülüğün modernist bir işvesi değil midir!?
Sevgi; merhamet, şefkat, af, bağışlanma ve bütün bunların sonucunda kaliteli, erdemli ve şahsiyetli bir insan olma yolunda alınmış en önemli yol ve yapılmış en kutsal hamledir. Çünkü sevgi, kusursuzluk olmadığı gibi kusursuzu aramakta değildir.
Sevgi, kusurlu olanla da bir ilişki biçimi gerçekleştirebilme, o halin üzerinden mal bulmuş mağribi gibi değilde, bir yaralının yarasına merhem olma girişimi, böylesi ulvi bir bagajın sahibi olabilme halidir. İşte bu sebepledir ki sevgi bir ahlak ve cesaret kuşanma halidir.
Genel de birçok yerde ama özelde aile tarafından öğretilir sevgi. Bu, bir anlatı değil yaşantı halidir. Burada özne, sevginin bizatihi kendisidir.
Bir Anne ve Babanın koşulsuz, limitsiz ve pazarlıksız vermesi halidir sevgi. İşte bu öğreti, hele de bahsini yaptığımız bilinç üzeri öğreti insanlarla ve doğada ki tüm unsurlarla şiirler bir iletişim kurabilme becerisi, samimiyet ve cesaret gösterisidir.
Sevginin en yalın, en özel, en anlamlı ve en doğru hali dönüştürebilen halidir.
Sevgi, verdiğiniz ve gösterdiğiniz kişi, bu sevgiye istinaden kör taraflarını sivriltiyor ve sivri taraflarını köreltiyor ise hem seven ve hem de sevilen tarafından dönüştüren, etkin ve elzem bir sevgi anlayışından bahsedebiliriz.
Bencilliği paylaşıma, korkuyu cesarete, vurdumduymazlığı ilke ve kimliğe büründürmüş; zaman ve mekâna, olay ve çıkarlara göre eğilip bükülmeyen bir kimlik ve kişilik inşası gerçekleşmiş ise orada saf, temiz, çıkarsız ve dolayısıyla dönüştürebilen bir sevgi ilişkisinden bahsedebiliriz.
Sevginin muhatabı, küçük ve alçaltıcı hesaplardan erdeme, geçici ve banal tercihler yerine büyüğü ve bütünü görmeye adamış ise kendisini; dostluk, güven, inanç ve paylaşıma dair düşünce yapısında ki devrimi gerçekleştirmiş ise orada haklı, ahlaklı, etkin ve yetkin bir sevgiden göğüs gere gere bahsetmek gerekir.
Her ne kadar korkusuz ve koşulsuz sevmenin bir takım riskleri varsa da, temkine dayalı sevgiden yana ‘’ Tefeci sevgi ‘’ yakıştırması yapıyor olmam, hepten yabana atılır bir tespit olmasa gerek diye düşünüyorum.
İnsan, sevgi sayesinde umut taşır, dal budak, filiz verir. Sevgi sayesinde insanla, hayvanla ve tüm kozmos ile sahici, anlamlı ve cüretkâr bir bağ kurabilir. Sevgi değil midir insanı cesaretli kılan, yaratıcı, donatıcı ve dirençli hale getiren?
Sevgi, tüm hayal kırıklıklarına ve kırgınlıklara rağmen yeniden doğuş, doğruluşun ve yeniden hayata bağlılığın adıdır.
Dünya, bütün alanlar ve boyutları bakımından çok karmaşık ve çoğu zaman çıkmaza giren sorunlarını düşündüğümüzde, sevgi bir çözüm önerisi olarak daha da öne çıkar. İnsanları birleştiren, bağları güçlendiren ve çatışmalara son veren bir güçtür. Belki de bu yüzden, büyük filozoflar ve peygamberler sevginin üzerinde bu kadar çok durmuştur. İnsanoğlu olarak bir arada var olmanın en sağlıklı yolu, sevgiyi bir rehber olarak benimsemektir.
Sonuç olarak, sevgi hayatın en temel ve en dönüştürücü duygusudur. Sevgiyle dolu bir dünya yaratmak, bireysel bir çaba gibi görünse de, zincirleme bir etkisi vardır. Her bireyin kalbinde filizlenen sevgi, toplumu ve sonunda tüm insanlığı dönüştürebilir. Bu nedenle, sevgiyi hem kendimize hem de başkalarına vermekten asla kaçınmamalıyız; çünkü sevgi, paylaştıkça çoğalan ve bütünleşen bir hazinedir.
SEVGİYLE KALIN…